Paylaş
Tokaido Shinkansen hızlı tren hattındaki Nozomi hızlı trenleri ile iki saat içerisinde evinizde oturuyormuşcasına daha yeni açan sakuralar eşliğinde Kyoto’ya vardım. Bahar, ağaçlar,doğa, temiz bir hava kollarını çoktan açmış beni bekliyordu. Zaten varır varmaz neden Kyoto Protokolü, ismini bu şehirden alıyor anlaşılıyor. Çevre standartlarına en saygılı ülkelerden olan Japonya’nın cennet bir köşesinden isminin verilip küresel ısınma ve iklim değişikliği konusundaki uluslararası bir mücadelenin başlatılması en mantıklısı olmuş zaten.
İlk gün oteli bulabilmenin telaşıyla geçtikten sonra ikinci gün sakuralar eşliğinde en güzel fotoları çektiğim Kiyomizu-dera’ya Kyoto Station civarlarında kalkan otobüsle, Japon bir teyzenin el kol işaretlerini anlama çabası ile yolculuğa başladım. Niye bana kızıyor diye düşünürken telefonu kullanmama kızdığını camdaki uyarıyı gösterince anladım. O ingilizce bilmiyor ben hangi durakta ineceğimi bilmiyorum derken cebimden gizlice ineceğim durağın isimine bakarak varmış oldum.
Kiyomuza Dera
Unesco Listesi'ne girmiş bir Budist tapınağıdır. Tapınak adını içerisindeki şelaleden almaktadır. Kiyumizu, temiz ve saf su anlamına gelir. Tapınakta çılgınlığın ötesinde bir inanış var. Eğer 13 metre yükseklikten atlar sonrada hayatta kalırsan kişinin dileğinin mutlaka gerçekleşeceğine inanılıyor. Gerçekten atlamışlar ki peki diye araştırırken Edo Dönemi'nde 234 atlayışın kaydedildiği ve bunların % 85.4'ü hayatta kaldığı bilgisine ulaşıyorum. Neyse ki günümüzde bu gelenek yasaklanmış. Bu arada bahsettiğim Edo Dönemi Japonya tarihinde 1603-1868 yıllarını kapsar.
Kiyomuza Dera ile birlikte o gün planlarıma Fushimi Inari Tapınağı’nı da eklemiştim. Hani şu Bir Geyşanın Anıları’ndaki küçük kız Chiyo’nun koştuğu tapınak. Fushimi Inari; Inari Dağı'nın eteklerine kurulmuş bir Şinto tapınağıdır. Tapınağa gelince Torii isimli turuncu kapılar sizi karşılıyor. Aslında eski çağlarda Japonlar dilekleri kabul olunca bu tapınağa at bağışlarmış. Bakmışlar ortalık attan geçilmiyor at yerine Torii dikmeye başlamışlar. Üzerinde bağış yapanın adı, adresi ve bağış yaptığı tarih yazılıyor.
Bağış miktarına göre Torii’nin boyutu değişiyor. Bu arada turistik mekanların çoğu sakura zamanı Kyoto’da muhteşem kalabalık. Rahat yürüyebilmek için erken saatlerde uyanmak gerekiyor. Otobüsle yolculuk daha yaygın olduğundan ben günde iki popüler mekanı doya doya gezebildim. Kendi adıma, hızlı ve koşuşturmalı bir gezi olsun istemedim.
Kimano giymiş turistlerle Fushima İnari’yi keşfettikten sonra ilk hedef akşam yemeği ile uygun bir mekan aramak oldu .Japonya’da herşey güzel ama ne yazık ki yemek tatları bizden çok farklı. Onun için her mekana girip yemek yenmiyor.
Yeni gün, Kyoto Station’dan metro ile kolayca varılan Arashiyama Bambu Ormanı ile başladı. Orman zaten muhteşem ama en az onun kadar ormanın çevresi de renkli ve eğlenceli. Bu orman bildiğimiz ormanlardan değil. 2. Dünya Savaşı'nda Japonya’ya atılan atom bombası sonucu Japonya’da ayakta kalan tek ağaç türü bambular ile kaplı. Yine tüm kötülüğe dayanan yemyeşil bir ağaç olmuş. Keşke dünyanın her karesinde tüm insanlık bir ağaç gibi tek, hür ve bir orman gibi kardeş gibi yaşayabilse...
Çocuklar gökyüzüne her baktığında balonlarını görebilse sadece kuş seslerini duyabilse.... Ama olsun insan aklından daha güçlü bir şey yok, ne istiyorsak içimizde yeniden yaşayabiliriz. Biz istedikten sonra kuşların sesini hep duyabiliriz.
Arashiyama Ormanı’ndan sonra kuşlara daha yaklaşabilmek hem de maymunları görebilmek için Iwatayama Maymun Park’ına doğru dağlara taşlara tırmanmaya başladım. Maymunları ve Kyoto’yı en tepeden görüyorsun ama bayağı yoruluyorsun. Siz umurlarında değilsiniz korkulacak bir şey de yok evsahipleri bayağı misafirperver. Onlar en güzel yere evi kurmuş bayağı da mutlular, siz de istediğiniz gibi gezebilirsiniz.
Maymunları da gördükten sonra sıra Kinkakuji Altın Tapınak’a geldi. 14. yüzyılın sonlarına doğru Başkumandan Ashikaga Yoshimitsu'nun emeklilik köşkü olarak kullanılan yapı, daha sonra başkumandanın oğlu tarafından bir tapınağa dönüştürülmüş. 1950 yılında tapınağın güzelliğine takıntılı olan genç bir rahip tarafından yakılan Altın Köşk, daha sonraki yıllarda yavaş yavaş orijinalinin aynısı olacak şekilde yeniden inşa edilmiş.
2.günü de bitirdikten sonra yarın nereleri keşfetsem diye planlarken listeye Filozof’un Yolunu, Gion Bölgesi ve Maruyama Parkı alıyorum.
Filozof Yolu cennete giden yol gibi , ben burda yaşasam her sabah bu yolda yürümeden o güne merhaba demem. 20. yüzyıl Japon filozofu Nishida Kitaro da benim gibi düşünmüş ki bu yolu kendine meditasyon yolu olarak seçmiş. Her sabah 30 dakika bu yolda yürürmüş. O nedenle zaten adı da Filozof Yolu. 2 km yol çevresinde inanılmaz bir manzara ile birilikte butikler, restoranlar, kafeler var. Burada olabildiğinde vakit geçirdim. Yürüdüm, kitap okumaya çalıştım.
Dakikalarca bir banka oturdum insanları gözlemledim. Japon insanın turistliğe karşı mütavaziliğini görünce zaten onları izlemek daha da sevgi dolu oluyor. Mütevazilikleri kadar, işlerinin de onlar için çok değerli olduğunu anlıyorsun. En basit bir işi tüm yürekleriyle, tüm özenleriyle yapıyorlar. Sanki biri gelmiş ve bu insanlara doğar doğmaz Aziz Nesin’in “Çocuklarıma” şiirini ezberletmiş. Hatırlayalım mı ne de güzeldir o satırlar...
Diyelim ıslık çalacaksın ıslık,
Sen ıslık çalınca,
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes,
Kimse çalamamalı senin gibi güzel,
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın,
Senden önce kimse saymamış olmalı,
Senin saydığın gibi doğru ve güzel,
Hem dalgaları hem saymasını severek,
De ki sinek avlıyorsun sinek,
En usta sinek avcısı olmalısın,
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta,
Örgüt yoksa seninle başlamalı,
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun,
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu,
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya,
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış,,
Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun,;
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum,
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar,
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler,
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum,
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz,
De ki bütün işe yarayanlar,
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar.
Akşama doğru Gion Bölgesi'ni de keşfettikden sonra Maruyama Park’ın zamanı gelmişti sonunda. Bu parka kesinlikle akşam gidilmesini tavsiye ediyorum. Işıklar ve sakuralar altında kahkaha sesleri ve gülen yüzler eşliğinde akşam yemeği yemenin keyfi tarif edilemez. Sakura, meyve vermeyen bir tür 'Kiraz Ağacı'dır. Çiçekleri ağır ağır açar ama çok çabuk dökülür. Japonya'da baharın müjdecisi olmasına rağmen, daha solmadan en güzel halindeyken dallarından düşmesi sebebiyle edebiyatta ölüm ile yaşamın iç içe olduğunu ifade eder.
Çiçek izleme partilerine “hanami” adı veriliyor. Şairlere, müzisyenlere ilham veren Sakuralar, II. Dünya Savaşı’nda “kamikaze” adı verilen intihar pilotlarının da son uçuşlarına çıkmadan uçaklarına çizdikleri bir figür olarak tarih sahnesinde yerini alıyor.İnanışa göre, ülkelerini korumak için intihar görevini tamamlayan kahraman pilotlar bir sonraki hayatlarında kiraz çiçeği olarak reenkarne oluyor.
Sil baştan başlamak gerekiyor ya, hani hayatı sıfırlamak gerekiyor ya işte ozaman bir bahar vakti tak kulağa Şebnem Ferah şarkısını düş yollara... Yarınlara ertelemeyin, yarınlar bazen geç geliyor, bugünümüz var bizim, ozaman düşeceksek yollara gün bugündür... Çalışmaktan, rutinden geriye kalan sadece yollardaki güzel anlar, keşifler, yepyeni dünyalar....
Paylaş