Paylaş
Tıpkı Hong Kong gibi özel statüye sahip ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Özel Yönetim Bölgesi olan Makao, Hong Kong’dan farklı olarak Kowloon benzeri ana karaya birleşik bir bölgeye sahip değil; tek adadan oluşuyor. 'Özel yönetim bölgesi' ve 'özerklik' birbirinden farklı kavramlar. Örneğin Tibet, Uygur, İç Moğolistan Çin'e bağlı özerk bölgelerden, bu sebeple buralara seyahat etmek için Çin vizesi alınması gerekiyor. Ayrıca bu bölgeler kendi para birimlerine sahip değil, Çin Yuanı kullanılıyor. Buna karşın bir 'özel yönetim bölgesi' olarak Makao’ya gitmek için vize alınması gerekmiyor. Nitekim Makao kendi para birimine de sahip.
Her ne kadar Türkiye’den direkt uçuşlar olmasa da uluslararası bir havalimanı olan Makao, Hong Kong ve Çin’den feribotla ulaşılan bir ada. TurboJet Feribotunu kullanarak yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla Hong Kong'dan Makao'ya ulaştıktan sonra karşımıza ilk Fisherman's Wharf çıkıyor. İçinde aktif volkan evi, lunapark ve restoranlar olan Fisherman's Wharf bir tema parkı.
Makao, ticari liman olma özelliğinin yanı sıra, aynı zamanda bir kumar cenneti. Hong Kong’da ve Çin’de kumarın yasak olmasını avantaja çeviren Makao'ya geldiğinizde en çok göze çarpan yapıların birçoğu devasa kumarhaneler. Nitekim şehrin en göze çarpan binası Grand Lisboa (Casino Lisboa). Bu binanın ilginç mimarisi kumarla uzaktan yakından ilgisi olmayanları da kendine çekiyor. Altın rengi dış cephesi zeminden itibaren şişkinleşen gövdesiyle bu dev bina otel olarak da kullanılıyor.
Makao, 1557 yılında Portekizliler tarafından bir Uzak Doğu ticaret üssü olarak kurulduktan sonra 1999 yılına kadar Portekiz hâkimiyetinde kalmış, Portekiz tarafından atanan valiler tarafından yönetilmiş. Bu yönüyle Hong Kong'la Makao'nun idari kaderi birbirine benzemiş. İngiliz hâkimiyetinde kalan Hong Kong daha Anglo-Amerikan bir tarzda gelişirken Makao Portekiz etkisi altında kalarak gelişmiş. Öyle ki Makao'nun ana meydanı, kaldırımları hatta pastanelerde satılan tatlıları dahi Portekiz esintisi taşımaktadır.
600 bin civarı nüfusa sahip olan Makao'ya gelen turist sayısı nüfusunun yaklaşık 10 katı, yani 5 milyonun üstünde. Şehre gelen turist sayısının yüksekliği turizm gelirlerine de doğrudan yansıyor. Bu rakamları ister istemez Türkiye'yle karşılaştırıyor, Türkiye'ye gelen turist sayısını nüfusa orantılıyor ve Makao'nun yakaladığı benzer başarının Türkiye'de gerçekleşmesi durumunda neler olabileceğini düşünerek Makao'daki gezime başlıyorum. (Bu arada turistlerin önemli bir kısmını kumar için şehre gelenlerden oluştuğunu da hemen belirtelim.)
Nemli ve sıcak bir mevsime sahip olan Makao'da mayıs - eylül arasında dışarıda gezinmek oldukça bunaltıcı. Eylülden sonra sıcaklıklar düşmeye başlıyor, bu yüzden ekim ayı ziyaret etmek için en uygun zaman.
Kendine ait parası olan Makao'da Hong Kong doları da kullanılmakla birlikte, Hong Kong'da Makao doları ödeme aracı olarak kabul edilmiyor. Makao Pataca'sı, para değeri olarak Hong Kong Doları'na sabitlenmiş. Yani 1 Pataca = 1 Hong Kong Doları.
Şehrin ana meydanı Largo do Senado (Senado Square), burada yer alan çeşit çeşit dükkân her gün çok sayıda turistle dolup taşıyor. Etrafı Barok tarzda binalarla çevrili bu ferah meydanda gezinirken Uzak Doğu'da olduğunuzu unutsanız ve etrafta bu kadar Uzak Doğulu olmasa kendinizi muhtemelen Portekiz'de zannedebilirsiniz. Çünkü Makoa'da hemen göze çarpan bir Akdeniz esintisi var; bu yönüyle Makao, Doğu ve Batı'nın bir sentezi. Antikacılar, kıyafet dükkânları, küçük atıştırmalıklar satan yerler ve mücevher dükkânları Senado'nun dar sokaklarında sıralanıyor.
Başta Portekiz sömürgesi olsa da nüfusun sadece %1'i Portekizli, kalan %99'u Çinli. En yaygın dil Çince olsa da Portekizce Makao'ya özgü bir değişiklik geçirerek Makao Portekizcesi olarak ifade ediliyor. Portekizliler buraya kendi kiliselerini yapsalar da en yaygın din Budizm. Portekiz'de en bilinen kilise 17. yüzyıldan kalma bir Cizvit kilisesi olan St.Paul, günümüze kadar ayakta kalmayı başaramasa da kiliseden geriye kalanlar (Ruins of St.Paul’s) için turistler akın akın bölgeye gidiyor. Dik merdivenlerden çıktıktan sonra sizi kilisenin ayakta kalan 27 metre uzunluktaki ön cephesi karşılıyor. Diğer kısımları 1835'te çıkan yangında yok olan kilisenin ön cephesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Kiliseden geriye başka hiçbir şey kalmamış. Kilisenin bu ön cephesinde Doğu ve Batı'ya ait semboller bir arada bulunuyor.
Portekiz'in sömürgesi olan Macao'da gezinirken tam olarak neyin sömürüldüğünü anlamakta güçlük çektim. Çünkü Macao, sömürülmekten yeni çıkmış bir şehir gibi gözükmüyordu. Aksine Portekizliler burada bir medeniyet yaratmış. Üstelik buradaki insanlar mutlu, zengin ve halinden hiç de şikayetçi değil. Birkaç günlük süre içinde yukarıda anlattığım sınırlı sayıdaki yerini görebildiğim Macao'ya tekrar gitmeyi ve ilerleyen yıllarda Çin'in bu 'eski sömürge' şehirde yeni başka ne yaptığını görmeyi merakla bekliyorum.
Paylaş