Paylaş
Trakya'nın en kuzeyinde Kırklareli'nin Ahmetçe köyünde, üzüm bağları ve ceviz ormanları içinde bir bağ evi burası. İçeriye adımımızı atar atmaz bizi saran samimiyet ile burada çok güzel birkaç gün geçireceğimizi anlamıştık. Hemen sıcak bir köşe bulup bu özenle baktıkları bağların hikayesini dinledik.
Vino Dessera Bağ Evi’nin hikayesi hukukçu olan baba Yetkin Bey’in Kırklareli’ne ceviz ağacı dikmesi ile başlamış. Bağ boyunca gördüğünüz cevizler bu hikâyenin başlangıcı aslında. Üzüm ile devam eden maceralarını ise bölge toprağının muazzam terroirı’na bağlamak gerekiyor. Yetkin Bey’in oğlu Doğan Bey’in enerjisi ve üzüme olan tutkusu ile üzüm aşkı IWC ve Decanter ödüllü şaraplarla ile taçlanmış. 3 gün boyunca geçirdiğimiz tüm dakikalarda bu bağdaki olan her güzel detayda ailenin bir üyesinin emeği, fikri ve samimiyeti var. Aile dediğimde öyle sadece kan bağı değil, tam anlamıyla toprak bağı. Bağda çalışan köylülerden, üniversite okuyan gençlere kadar herkes bir işin ucundan tutmuş.
Bağ Bozumunda Neler Yaptık?
Sabah bağ manzaraları odamızda sımsıcak bir güne uyandık. Buraların toprağı çok güzel ama belli ki havası da öyle. ‘’Trakya havası’’ dedikleri şey bu olsa dedik. İstediğimiz saatte uyanabilme, dilediğimiz saatte kahvaltımızı yapabilmek bizi hayli mutlu etti. Neticede uçsuz bucaksız bir ovaya, renkli tepelere, yamaçlara ve üzüm bağlarına kavuşmuşuz, burada kuralların bir geçerliliği yok. Uyanır uyanmaz bizi bekleyen bağ makası ile karşılaştık. Öncesinde ise yine bağdan gelen ürünlerle doğal bir kahvaltı yaptık. Makaslarımızı ve kasalarımızı alıp, bağa doğru koşturduk.
Birbirini tanımayan onlarca kişi ile hep birlikte kasaları üzümlerle doldurduk. Hangi üzüm salkımlarını toplamak gerek, keserken nelere dikkat etmek gerek, topladığımız üzümler hangi tür üzüm gibi bilgileri de cebimize koyduk. Doğada çalışmak zor da olsa insana tanımsız bir mutluluk veriyor. Hem bağ bozan kişilerin hayatlarına ortak olup, büyük bir emekle yetiştirilmiş üzümlerin son halini görmek çok keyifli.
Bağı bozduktan sonra sıra üzümleri ayıklamakta. Elbette burada da kendi üzerimize düşen görevi yaptık. Trakyalı amcalarımız bu işlem sırasında kendi havalarında müzik eşliğinde oynamayı ihmal etmedi. Gözümüzün içini ışıl ışıl yapan anlardı. Ardından Doğan Bey bize toplanan üzümlerden nasıl şarap yaptıklarını, bu yolda başlarına gelen bazı komik hikâyeleri üretim tesislerini gezdirerek anlattı. Örneğin 190 isimli şaraplarının isimi tam 190 şişenin kırılışı ile ortaya çıkmış.
Bağ bozduk, yorulduk. Sırada Dessera Bağ Evi’nin bahçesinde yanan mangallar eşliğinde şarap tadımı yapmak var. Doğan bey ve eşi Tuba hanımın enerjileri mükemmel. Sanki bir bağ oteli işletmiyorlar da evlerinde dev bir şölen veriyorlar gibiler. Akşam konuklarını gün batımı için bağın bir başka köşesine götürüyorlar. Hep birlikte şarkılar eşliğinde geçirdiğimiz mükemmel anlarla güne veda ettik. Hafta sonu İstanbul’a yakın alternatifler arayanlara yaz-kış aynı sıcaklıkla açık bağ evinin.
Yolu Vino Dessera bağlarına düşenleri civarda pek çok gezip görülecek yer de bekliyor. İşte onlardan bazıları;
Kamp yapmak, doğa yürüyüşleri ve deniz keyfi için Roma’yı yakacak olan Neron’un valilik yaptığı Kıyıköy’e uzanabilirsiniz.
Ülkemizin en büyük 10 mağarasından biri olan Dupnisa mağarası da meraklılarını bekliyor.
Kendine has bitki örtüsü ile İğneada Longoz Ormanların da oksijene doymak, 33 km uzunluğundaki kum sahili ve Mert, Saka, Hamam, Pedina ve Çilingoz gölleri gibi birçok doğal güzellik de görülmeye değer.
Trakya’ya adını veren Trak kabilelerinden İskitlere, Perslere, Makedonlara; Romalılar'dan Bizans'a, kadim Osmanlı'dan Cumhuriyet Türkiye’sine uzanan bir zaman dilimine dair pek çok şey görebileceğiniz Kırklareli Kent Müzesi, Aşağı Pınar Ören Yeri, Samanlık Müzesi ve Poyralı Köyü Kültür Evi’ni gezebilirsiniz.
İstanbul'dan olan Edirne'ye uzanan güzergâh üzerindeki Mimar Sinan eserlerinin bulunduğu rota da yine görebilecekleriniz arasında.
Paylaş