Roma’nın kiri sanat eserine dönüştü
Roma’yı Roma yapan nedir? 2769 yıldır ayakta olan kentin bunca zamanda biriktirdiği büyüleyici estetiği, ihtişamlı tarihi, yemek kültürü, kenti ikiye ayıran Tiber Nehri ilk akla gelenler olsa da bugün Romalılara sorsanız pisliğini de eklerler bu listeye. İşte Roma sakinlerinin bir numaralı serzeniş kaynağı olan bu kiri pisi de artık sanat eseri haline geldi!
Bir dişi kurt tarafından beslenen Remus ve Romulus kardeşlerin MÖ 21 Nisan 753 tarihinde kurduğu rivayet edilen Roma’nın 2769’uncu doğum günü, Tiber Nehri’nin kıyısındaki duvarlarda kir tabakasından yapılma bir sergiyle kutlanıyor. Güney Afrikalı sanatçı William Kentridge, nehrin kıyısındaki duvarlarda biriken kir ve yosun tabakasını özel bir şablonlama yöntemiyle temizleyerek Roma’yı simgeleyen figürler oluşturdu.
Mitolojik kahramanlardan imparatorlara, savaşlardan film sahnelerine kadar Roma’nın olmazsa olmaz simgelerinin dev figürleri, önce boyu 10 metreye ulaşan şablonlar haline getirildi. Ardından da nehri çevreleyen duvarlara yerleştirilen bu şablonların içi ya da etrafının temizlenmesiyle, geriye kalan kir tabakasından sanat eserleri doğdu.
‘Zaferler ve Ağıtlar’ başlıklı açık hava sergisinde ironik bir bakış açısıyla çizilmiş 80 kadar figür, Tiber Nehri kıyısında arz-ı endam ediyor. Sergi, adının da çağrıştırdığı üzere, Roma’nın yüzlerce yıllık tarihindeki zaferler ve yenilgiler arasındaki çizgiyi de sorgulatıyor. İlk temsilinde görkemiyle göz dolduran kanatlı zafer tanrıçası, hemen sonra parçalanıp yerle bir oluyor.
Sezar’ın zaferlerinden faşist lider Mussolini’ye, papalardan azizelere, Pasolini’nin ölümünden ‘La Dolce Vita’ filminin meşhur çeşme sahnesinin küvetli yorumuna kadar Roma’nın tarihinde iz bırakmış hikâyeler, tarihin duvarda bıraktığı izlerle anlatılıyor.Tiber üzerindeki Sisto ve Mazzini köprüleri arasında, 550 metre boyunca uzanan sergi aynı zamanda Avrupa’da halen faal durumdaki en büyük açık hava sergisi olma özelliğini de taşıyor.
Sanatçı William Kentridge, sergiyi “Geçmişten gelen hayaletlerin geçit töreni” diye tanımlıyor. Kendisini, dünyanın en ünlü ve gizemli grafiti sanatçılarından Banksy ile kıyaslayanlara ise “Benim kullandığım teknik Banksy’ninkinin tam tersi” diye yanıt veriyor ve kendisinin boyama değil temizleme yöntemiyle bu sergiyi hazırladığını vurguluyor.
Roma’nın havasının, suyunun bıraktığı lekelerden oluştuğu için bir nevi kentin doğal bir parçası olan ‘Zaferler ve Ağıtlar’ sergisi, yine doğal bir süreçle yok olacak. Hesaplamalara göre 3 ya da 4 yıl içinde eserlerin bulunduğu duvar yeniden kirlenecek ve çizimler kir tabakasının altında kalarak yavaş yavaş gözden kaybolacak. Zamanın izlerini yine zaman yok edecek, şehrin kirinden doğan sergi yine kirle yok olacak.
Kentridge de, eserlerine tam da böyle bir sonun yakışacağını söylüyor: “Figürlerim tamamen karanlığa gömülene kadar yavaş yavaş solacak. Bu şekilde yok olmaları da projenin bir parçası: Karanlıktan aydınlığa geçiş tekrar karanlıkla son bulacak. Zaten dünya da böyle geçici ve dönüşüm içinde bir yer.”