Paylaş
Sevgili Dostlar,
Bu mektubu sizlere İstanbul’umuzla beraber dünyanın ikinci başkenti olan Roma’dan yazıyorum.
‘Piazza Del Popolo’dan başlayalım. ‘Halkın Meydanı’ anlamına gelir. Roma’da buluşan altı yoldan en önemlisi olan, kuzeyden gelen ‘Via Flaminia’, bu meydanda son bulur.
Yani Roma’ya kuzeyden gelenlerin şehre ilk girdikleri kapı ‘Porta del Popolo’ bu meydana açılır. 1811-1822 yılları arası meşhur mimar Giuseppe Valadier tarafından yeniden tasarlanmış bu meydanın tam ortasında, Mısır’dan getirilmiş II. Ramses’in dikilitaşı var.
Sırtınızı bu taşa verin, yüzünüz ikiz kiliselere bakacak; ‘Santa Maria in Montesanto’ (1662) solda ve ‘Santa Maria dei Miracoli (mucizeler)’ (1675) sağda. Tam çapraz sağa bakınız, ‘Caffé Rosati’yi göreceksiniz (barrosati.com).
FELLİNİ'YLE KAHVE İÇTİĞİM KAFE
Saate göre içecek ısmarlayınız, sabah saatleri değil ise sakın ve sakın ‘Cappuchino’ ısmarlamayın. Ben bir espresso ısmarladım, hatta ‘corto’ (kısa), yani az sulu, sadece fincanın dibinde koyu bir sıvı. Dikkat; ülkemizde ‘ekspresso’ telaffuz ediliyor, yanlış! Aynen yazıldığı gibi telaffuz ediniz, ‘espresso’.
Bu meydan yakınlarında, ‘Via Margutta’da oturduğum yıllar, her sabah kahveye Rosati’ye gelirdim. Meşhur yönetmen Federico Fellini ise Via Ripetta’daki evinden yürüyerek gelir, yan yana masalarda kahve içer, laflardık. “Yahu Turco, bi film çevirmedin benle” dediğini şekersiz kahvemi yudumlarken yüzümde bir gülümsemeyle hatırlıyorum. Müthiş bir adamdı... Efsanedir.
Öğle yemeği vakti ise, kahveden önce, şöyle klasik İtalyan mutfağı, turist göremeyeceğiniz bir mekân, ağır Romalı abi ve ablaların uğrak yeri, meşhur ‘Dal Bolognese’de yemek yiyebilirsiniz. Caffé Rosati’nin bitişiğidir, bir Roma klasiğidir. (dalbolognese.it).
İSTİKAMET İSPANYOL MERDİVENLERİ
İkiz kiliselerin arasındaki Via Del Corso’dan değil de, solundaki Via Babuino’dan yürümeyi severim. Ne de olsa bir sol paralelinde Via Margutta’da çok güzel günler yaşadım. Tüm eski Roma ‘Dolce Vita’ takımının, ressamların, heykeltıraşların, sanatçıların oturduğu bu sokakta güzel hatıralarım asılı.
Yol bizi ‘Piazza del Espagna’ya (İspanyol Merdivenleri) çıkarıyor. Hemen merdivenlerin kenarında solda ‘Babington Tea Room’da çay içebiliriz. Kahve sevmeyenlere tek bir çay evi... 1893’te asilzade bir İngiliz ve Yeni Zelandalı iki hanım tarafından kurulmuş. Şimdilerde torunlarının çocukları işletiyor ve beni ısrarla hatırladı beyaz saçlı garson bayan. Sordum, 28 yıldır orada çalışıyormuş. (babingtons.com).
BOZUK PARALAR AŞKA VE ROMA'YA
Çok takılmıyoruz ‘Piazza del Espagna’da. Tüm aşağı birbirine paralel yollarda İtalya’nın en meşhur butikleri, markaları vesaire var, meraklısı iseniz ‘Via Dei Condotti’den yürüyebilirsiniz.
Dünya markaları butiklerin vitrinlerine bakmayı sevmiyorum. Sağ tarafta ‘Antico Caffé Greco’ya bir göz atalım. Bizim Beyoğlu’nda balyozlarla yıkılan eski pastanelerimizin ruhuna bir ‘Ahhh’ çekelim. Via Del Corso’ya ulaşınca sağa dönelim çok kısa geriye yürüyüşe değecek bir mekâna gideceğiz.
Bir Roma anıtı ‘Grand Hotel Plaza’. Meşhur İtalyan yönetmenleri Visconti ve Fellini’nin, bu çok önemli çekim mekânında, son zamanlarda Bratt Pitt, Clooney gibi ‘Hollywood’cular da film çevirmişler.
‘Fontana di Trevi’ye (Trevi Çeşmesi) doğru yürümeden evvel kasım ayında bitmesi planlanan restorasyon tamamen bitmiş mi, otel resepsiyonuna sorunuz. Korkuluk ve paravanlar kalkmamış ise gitmeyiniz.
Ben uğradım baktım, havuzda bir damla su yok ve tüm çeşme iskeleler ile kaplıydı. Bu restorasyon işinde İtalyanlar çok ustalar, bizde olsa biraz ürkerim doğrusu.
Havuz açılmış ise; elinize iki adet madeni para alınız, sırtınızı çeşmeye dönünüz, geriye doğru, ilkini aşka, ikincisini de Roma’ya bir daha geri gelebilme dileğiyle paraları başınızın üstünden geriye sallayınız...
ROMA MUTFAĞINA DİKKAT
Öğle yemeğini ‘Bolognese’de yemediyseniz, yine turist göremeyeceğiniz (ki inanın, etrafta o kadar çok var ki, başınız dönecek) bir küçük lokanta tavsiye edeyim: Sadece Roma’nın sakinleri gider, ‘Trattoria al Moro’. Hastasıyım... (Vicolo del Bolette, 13 Roma)
Roma mutfağı, aman dikkat; ‘Spaghetti alla Carbonara’ ısmarlarsanız, pişmemiş diye geri yollamayınız. Yemekten sonra Via del Corso istikametine yürüyünüz. ‘Galleria Alberto Sordi’yi bulunuz, tam yolun karşısında Marcus Aurelius dikilitaşı var, arkasında da parlamento binası. Başbakan orada oturur. Endişelenmeyin, önünden rahatça yürüyüp, hatta polislere dondurmacı Giolitti’yi sorabilirsiniz (giolitti.it Via Uffici del Vicario 40).
Dondurmanızı yalayarak kalabalık akıntısına bırakın kendinizi, akıntı sizi meşhur Pantheon Meydanı’na götürecek. İşte burada hep soluklanırım.
Bence Roma’nın en önemli yapıtı Pantheon, Latince ‘tüm tanrılara’ anlamına geliyor. İmparator Hadrian MS 126 yılında tüm pagan devri tanrıları için inşa ettirmiş. 44 metreye yaklaşan çapı ile hâlâ dünyanın en büyük kubbesi. Lütfen içine giriniz, tuhaf bir his kaplayacak benliğinizi. Ben gene bir süre dondum kaldım, Uzakdoğulu turistler bile sessiz.
Bu hafta Roma’dan bu kadar sevgili dostlar, haftaya size ikinci bir mektup daha yazacağım. Kaldığımız yerden devam ederiz. Akşam yemeğine lokanta tavsiyelerim olacak. Birkaç harikulade meydan geçerek Trastevere’ye (Tiber Nehri’nin karşı kıyısına) geçeceğiz.
Paylaş