PaylaÅŸ
'Güzel Philippe' lakaplı, 4'üncü Philippe, 1285-1315 yılları arasında Fransa Kralı... Fransa dönemin en kalabalık katolik nüfusuna sahip, yani en güçlü katolik devleti. Philippe de politik olarak çok güçlü bir kral. Bu politik gücünü kullanarak ve Roma'daki o dönem politik çalkantılardan faydalanarak ölmüş olan papanın yerine kendi istediÄŸi Papa'nın seçilmesini saÄŸlıyor. Papa da Roma'daki istikrarsızlığı bahane ederek Lyon'da taç giyiyor. Böylece Roma yerine Avignon'a yerleÅŸiyor. 1309-1378 yıllarında papa, Avignon'da yaşıyor.Â
1378 yılında Romalılar: "Böyle şey olmaz, biz papamızı kendimiz seçeriz, Papalık Roma'da olur" diyerek, Vatikan'a da eş zamanlı olarak papa tayin ediyorlar. Şehrin surlarının ardında bulunan Palais des Papes (Papalık Sarayı), papalık Vatikan’a taşındıktan sonra yazlık saray olarak kullanılmış.
Ayrıca ünlü St. Benezet köprüsünün ilginç tarihçesinden de bahsetmek istiyorum: O dönemde çobanlık yapan Benezet, İsa Peygamber'i rüyasında görüyor. İsa Benezet'e, köprü inşa etmesini emrediyor. Benezet, 1100'lerde taşlarla köprüyü inşa ediyor. 1600'lerden, 1800'lü tarihlere kadar köprü bakımsız kalıyor. 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giriyor. Köprü surlarla çevrili çünkü, şehri surlar koruyor. Köprü de surların bir parçası olduğu için, köprüden geçenlerin güvenliğini sağlıyor.
Eski ÅŸehre varmadan büyük bir tarihi kapı içerisinden geçip yukarı doÄŸru tırmandığınızda lavanta, gül kokulu sabunlar, Provence bölgesini yansıtan zeytin dallı çanak çömlekler ve tüm hediyelik eÅŸya dükkanları sizi karşılıyor. Öğlen yemeÄŸinizi yemediyseniz eski ÅŸehrin içinde bulunan hem hijyenik, hem lezzet, hem hizmet kalitesi, hem de servis çabukluÄŸu açısından memnun kalabileceÄŸiniz "Bistrot du Lutrin" de yiyebilirsiniz. Ben oldukça memnun kaldım.      Â
 Â
Van Gogh'un ÅŸehri           Â
Arles'e doğru yol alıyorum. Burası Van Gogh’un şehri olarak da biliniyor. Ressamın ünlü tablosu 'Cafe at Night'ın resmedildiği Place du Forum'da bulunan kafede mola vererek, tam da yerinde bir nostalji yaşadım. Roma dönemi arenasından, çöküş sonrası Orta Çağ kalesine dönüştürülmüş Arles Arenası, amfi tiyatrosu görülmeye değer. Görünce nefesinizi kesecek, ziyaret etmenizi tavsiye ettiğim önemli tarihi eserlerden.
Arles, aynı zamanda özellikle fotoğrafçılık okulunun olduğu ve fotoğrafçılık sergilerinin, festivallerinin yapıldığı bir şehir. Fotoğraf üzerine bir eğitim almak istiyorsanız burası çok doğru bir adres. Sonraki durağımız ise, lavanta kokulu sanat kenti Aix-en-Provence...
Rotonde bölgesi ve ÅŸehrin Champs Elysees’si olarak bilinen 'Cours Mirabeau' bulvarında yürümek, astrolojik saati ve mevsimlere göre deÄŸiÅŸen döner figürleri bulunan çan kulesinde biraz hayranlık, biraz ÅŸaÅŸkınlık içinde soluklanarak, eski bir pasajın içinden geçip, Ä°stanbul NiÅŸantaşı semtini andıran, marka dükkânlardan oluÅŸan; dar, arnavutkaldırımlı, taÅŸ döşemeli sokaklarında dolaÅŸarak alışveriÅŸ yapmak ve Les Deux Garçons kafede alışveriÅŸ sonrasında yorgunluÄŸumu atmak paha biçilemez tecrübelerimdendi.Â
Van Gogh’un 'Cafe at Night' tablosu
Doğal su kaynaklarının zenginliğini gösteren 200 adet çeşmesinden bazılarını, gezinti yaparken yol üzerinde gördüğümde, şehrin 'lavanta şehri' olmasının yanı sıra, ayrıca 'su şehri' olduğunu da anlamış oldum. Aix en Provence'da mutlaka açık pazara da uğramalısınız ve lavanta kokulu sokaklarında pazar alışverişi yaparak gezinizi noktalamalısınız.
Â
PaylaÅŸ