Paylaş
Yeşilin adeta yerleşik düzene geçtiği İskoçya, Kuzey İrlanda, Galler ve İngiltere ile birlikte ‘Birleşik Krallık’ı oluşturuyor. Mel Gibson’ın ‘Cesur Yürek’ filminden tanıdığımız ve 710 yıl önce ölen William Wallace, İskoçya’da adeta milli kahraman, her köşede bir heykelini görüyorsunuz. Her ne kadar Wallace bağımsızlık mücadelesini ateşlemiş olsa da İskoçların yüzde 55’i İngiltere’den ayrılmamak için 2014 referandumunda ‘hayır’ dedi. İskoçya’ya ilk gittiğimde bir düğüne davet edilmiştim. Pistte dört çift vardı ama dans edenlerin sekizi de etek giymişti. Kilt denilen geleneksel etekleri giyen erkeklere bazen sokakta bile rastlayabiliyorsunuz. Özellikle köşe başlarında gayda çalan müzisyenler İskoç askerlerin bu değişik kıyafetleri ile fotoğraf karelerine ilginç görüntüler olarak.
TİYATRO SAHNESİNE DÖNEN ŞEHİR
‘Viskinin başkenti’ Edinburgh’u bir tiyatro sahnesine, gündelik yaşamıysa bir oyun alanına çeviren festival 31 Ağustos’a kadar sürecek. Yüzlerce etkinliğin düzenlendiği organizasyonun film, caz ve çocuk festivali gibi bir sürü altbaşlığı var.
Edinburgh deyince şehri bir ay boyunca bir tiyatro sahnesine, gündelik yaşamı adeta bir oyuna çeviren ve 31Ağustos’a kadar süren festivalden (www.eif.co.uk) bahsetmek lazım. Sanatı günlük yaşamın içine sokan yüzlerce etkinliğin düzenlendiği festival aslında film (www.edfilmfest.org.uk), kitap (www.edbookfest.co.uk), caz ve çocuk festivali gibi bir sürü alt başlığı bünyesinde topluyor. Meşhur askeri bando gösterisi ise festivalin en çok izleyici çeken organizasyonlarından biri.
İNGİLTERE'NİN İKİNCİ EN ÇOK ZİYARET EDİLEN YERİ
Edinburgh’un en tepesinde bulunan kalede muhteşem günbatımları ve İskoç kraliyet mücevherleri var. Özellikle Robert the Bruce döneminde, 1540’larda yapılmış olan taç muhteşem bir parça. İngiltere’nin en çok ziyaret edilen ikinci tarihi eseri olan kaleden inerken geçeceğiniz “Royal Mile” Caddesi ve ara sokakları hediyelik eşya satan mağazalar ve restoranlarla dolu. St. Giles Cathedral’ni geçtikten sonra karşınıza şık bir bina çıkacak.1498 yılında IV. James tarafından yaptırılan ve yeni parlamentonun hemen yanında yer alan Holyrood Sarayı İskoç tarihine damgasını vurmuş olan kraliçe Mary ile özdeşleşmiş bir yapı. Mary’nin en belirgin ve şaşılacak özelliklerinden biri 1543 yılında sadece 9 aylıkken İskoçya kraliçesi olması.
Şehrin en güzel manzaralarından birine sahip olan Calton Tepesi’nden Edinburgh’un keyfini çıkarabilirsiniz. Savaş kahramanı Nelson’a adanan anıt, rasathane ve milli anıt bu tepede yer alıyor. Ardından Firth of Forth Nehri’ne doğru uzanın. 1997’ye kadar yaklaşık 44 yıl kraliyet ailesine hizmet veren Britannia Yatı şehrin tarihi limanı olan Leith’de ziyaretçilerini bekliyor.
Şehir dışını görmek isterseniz National (Milli) Wallace Anıtı’na gidebilirsiniz. Edinburgh’a yaklaşık bir saat uzaklıkta yer alan anıt Wallace ve diğer İskoç kahramanların büstlerinin de bulunduğu tarihi bir eser.
Sertab Erener de arkadaşlarıyla İskoçya’daki Drummuir Şatosu’nda viski tadımı yaptı.
Anıtın en tepesinden yeşile boyanmış bu ülkenin uçsuz bucaksız doğasını seyredebilirsiniz. 5 buçuk milyon nüfuslu İskoçya’nın küçük yerleşim birimlerinden geçerek ulaşacağınız Crieff Hydro Oteli (www.crieffhydro.com) cennete benzer bir ortama sahip ve öğle yemeği için ideal.
MELEKLERİN PAYI
İskoçya’ya kadar gitmişken dünyaca ünlü viskilerini denemeden dönmek olmaz. Etrafta 1700’lerden beri eski yöntemle malt İskoç viskisi üreten fabrikalar var. Bu yerlerde tüm üretim aşamalarını görüp değişik viskilerin tadına bakabilirsiniz. Viski jargonunda bana en çok ‘melek payı’ tabiri ilginç gelmişti. Viskinin meşe fıçıda her sene yüzde 2’si buharlaşıyor. Buna da ‘melek payı’ deniyor ve 12 yıllık viskilerde bu pay yüzde 24’ü buluyor.
NEREDE KALINIR?
İskoçya’da iki güzel şatoda kaldım. Biri Aberdeen yakınındaki Drummuir Şatosu, diğeri de Dalhousie (dalhausiecastle.co.uk) idi. Scotsman Hotel (thescotsmanhotel.com), Caledonian Hilton Hotel (hilton.co.uk/caledonian) ve George Hotel (edinburghgeorgehotel.co.uk) şehrin en şıklarından. İbis Hotel (ibishotel.com) ve High St. Hostel (highstreethostel.com) ise uygun fiyatlı seçeneklerden.
NE YENİR?
Edinburgh’un en iyi restoranlarından biri olan Tower sadece yemekleri değil ihtişamlı kale manzarasıyla da dikkat çekiyor. İçinde bulunduğu İskoçya Kraliyet Müzesi ücretsiz, yemek sonrası bir göz atabilirsiniz. Atrium 1947’den beri şehrin gözde mekânlarından. Blue ise bu bol ödüllü restoranın kardeş kuruluşu. Tavsiyem organik biftek. Deneyin, pişman olmayacaksınız. Edinburgh Kalesi’ne yakın Witchery, tarihi atmosferiyle göz dolduruyor. Burada haggis isimli İskoçya’ya özgü yemeği deneyin.
Paylaş