Paylaş
DONDURMADA '1' NUMARA
Dondurmacı Roberto Francia ile Fransa’da İtalyanca konuşuyorum, "Sanırım bu işte hâlâ kalan son delilerdenim" diyor. Bir yandan hayat hikâyesini dinliyor, bir yandan da hayatımda tattığım en güzel dondurmayı kaşıklıyorum. Külahta yemesini nedense pek sevmem... Leziz mango, karadut ve çikolata üçlüsü damağımı ve ruhumu Nice şehrinde teslim aldı.
Nice’te Milano asıllı bir İtalyan, İtalya’dan daha iyi dondurma yaptığını iddia ediyor ve ben de bu deklarasyona imzamı atıyorum. Kızım Ayşe ile dondurma oyunumuz vardır. Gitmediğimiz bir şehirde dondurma yalayarak yürüyen ve gittikçe sıklaşan kalabalığın ters yönüne giderek en iyi dondurmacıyı bulma oyunu. Dondurmanın renklerinden, içinde yapay boya vesaire var mı anlar, ilk önce ufak bir kaşık tadar, karar veririz bu dondurma avında. Sizin ava çıkmanıza gerek yok, adresi veriyorum: Arlequin Gelati, Createur de Saveurs (Lezzet Yaratıcısı) www.arlequin-gelati.com 9 Avenue Malaussena 06000 Nice.
BİTPAZARI LEZZETLERİNİ KAÇIRMA
Şimdi de sizi birkaç lokantaya götüreyim Nice şehrine gelmişken. Pazartesileri ‘Cours Saleya’da bitpazarı kurulur, kaçırmayın. Pazaryeri sonunda Safari’de bir öğlen yemeği ritüeli Nice şehrinin olmazsa olmazı. Yer bulamayacaksınız ama erken veya geç saatte belki bulabilirsiniz.
Ne yiyelim:
- La turchia: Pazılı ve çamfıstıklı omlet. Mönüde yoktur, sizi severlerse yaparlar.
- Odun fırınında tavşan yahni: Ama her gün olmayabilir.
- Enginarlı kalamar: Müthiş bir seçim.. hastasıyımmm.
- Café Gourmand: Espresso kahve ama yanında üç- dört değişik minik tatlı tatları ilaveli.
İNTERNETTEKİ OTELLERE GÜVENMEYİN
Fransa’nın mavi kıyıları Cote D’Azur’un başşehri Nice, çok sık giderim ve her gidişimde sayıları gittikçe artan Türk turistler görürüm. Hatta bir seferinde otopark çıkış katında asansör kapısı açıldı sanki sahne perdesinden çıkıyormuşçasına çıktım... Kalabalık üç Türk aile, bebe-şebe... “Aaa Ayhan Sicimoğlu” deyiverdiler burun buruna. Bursalı üç arkadaş aile, hani çocukları falan yaşıt olanlardan, çok şeker ve medeni tipler.
Bakın şimdi bu internet otelciliğinin azizliğine; İnternet’ten bakıp bir otel seçmişler, ön ödeme dahi yapmışlar, sanal dünyada, fotoları, odaları vesaire çok şık görünüyor ve fiyatlar mükemmel. Havaalanından oto kiralayıp otele bir girmişler ki, ne görsünler, otel eski püskü ve dökülüyor, odalar leş kokuyor falan... Yerleşmeden, hemen soluğu dışarıda almışlar, garajdan otolarını alıp gece yarısı otel aramaya çıkacaklarmış. Bebeler kucaklarında uyumuş kalmış. “Bi dakka bişeyler buluruz” dedim. Bizim alt kattaki Brasserie’de her şeyi bilen Jack’a bavulları bıraktık. Jack’ın tavsiyesine uyarak iki sokak arkadaki Hotel Winsdor’a gittik. Otel, ama aynı zamanda sanat galerisi, enteresan bir bar ve tropikal bir orman bahçe... Odaları görmedim ama her biri ayrı dekor imiş. Çok pahalı bir yer de değildi. Sonra telefon ettim arkadaşlara çok beğenmişler. (www.hotelwindsornice.com)
Armand Crespo ve yenge...
KALBİMİ ÇALAN PATRON VE LOKANTALARI
Portekiz asıllı ve üç lokanta sahibi Armand Crespo ile dört-beş sene evvel ilk tanıştığımda, “Oooo Türk mutfağı, yapmaya uğraştığımız Akdeniz mutfağının anasıdır” demiş ve kalbimi çalmış idi. Türk mutfağı denilince, ‘Quii... j’aime doner kebab”tan midem bulandığı için ilaç gibi gelmiş idi bana bu laf.
Armand’ın üç lokantası var, hepsi farklı ve birbirinden güzel;
- Bistrot D’Antoine: Bistrot d’Antoine’da ne yiyelim. Mönü ile uğraşın, belki lokantalarda yemek yemenin en keyifli başlangıcı bulmaca gibi menü çözmek ama ben gene de sizlere favorilerimi sunayım:
- Entree: Foie Gras, kaz ciğeri, kızarmış ekmek ve kayısı marmeladı. Dikkat: Kaz ciğeri patesi sevdiğinizden emin olunuz.
- Ana Plat (yemek): Langue de Boeuf
- Güveçte soslu dana dili
- Dessert: Mousse Legere au chocolat avec griottes
- Çikolatalı ve vişne taneli hafif mousse
- Yanında bir yarım litre “house wine” (lokantanın şarabı) Cotes de Provence’den Roze olabilir.
- Le Comptoir du Marché: Bu Armand çok akıllı bir adam. Lokantasında genç bir şef yetiştirir ve Lois Guenzati’yi ortak ederek yepyeni bir anlayış ile yepyeni bir lokanta açılır. Adı da güzel: ‘Pazar tezgâhı”. Pazaryerinde taze ne varsa orada da o pişiyor anlamında. Tek yemek söyleyeceğim sizlere:
- Magret de Canard. Pişirmesi çok kolay olmayan ördek, burada lokum olmuş, ağızda eriyor.
- Le Bar des Oiseaux (uazo okunur, anlamı Kuşlar Barı): Armand Crespo ve yenge..
Son Nice ziyaretimde Armand beni bu yeni lokantasına davet etti. İşine âşık insanlara da ben âşık oluyorum galiba. Tek problem dışarıda oturma masalarının çok kısıtlı ve devamlı dolu olması. Aslında bir makarna lokantası olarak açılmış ama çeşit bol. İtalyanların un ve haşlanmış patates ile yapılan Gnocchi (nyokki okunur) bir tip hamur işi. Ben pek gnocchi hastası değilim ama ‘Daube’ ile birleşince müthiş bir tabak olmuş.
- Gnocchi a la Daube (nyokki ala dob okunur) yöresel bir yemek. Bir şişe kırmızı şarap ile marine edildikten sonra ağır ateşte aynı kırmızı şarap ile saatlerce fokurdayan, soğanlı, havuçlu, bol baharatlı dana eti. Gnocchi ile birleşince mutlu bir evlilik ile sonuçlanıyor, peri masalları gibi. Onlar ermiş muradına, biz varalım tadına...
Paylaş