Paylaş
Günümüzde hem popüler bir başkent hem de yakınında bulunan kaplıcalarıyla ünlü Baden, şarap cenneti kasaba Gumpoldskirchen, Avrupa'nın en büyük yer altı gölünün de yer aldığı Hinterbrühl ve hüzünlü hikâyesiyle bilinen Mayerling gibi duraklarla turistler için cezbedici bir rota...
Nereleri gezmeli?
Başkentin kalbi Stephansplatz. Burada tüm ihtişamıyla yükselen Aziz Stephen Katedrali mutlaka görülmeli. Katedralin altında zaman zaman kermesler, eğlenceler düzenleniyor. Birine denk gelmeniz halinde, kurulan tahta masalardan birine oturmanızı, atıştırmalıkların tadına bakmanızı ve bir iki kadeh eşliğinde kentin dinamizmini izlemenizi öneririm.
Meydanın devamında yer alan Graben Caddesi, alışveriş için ideal. Caddenin tam ortasında bulunan ihtişamlı Veba Anıtı, kentte en fazla fotoğraflanan eserlerden biri... Günümüzde, çevresinde dans gösterilerinin yapıldığı, gençlerin buluşma noktası olan bir yer.
Hanedanın yazlık sarayı olarak bilinen Schönbrunn Sarayı, Viyana Devlet Operası, kışlık Hofburg Sarayı ve Sisi Müzesi, Gustav Klimt'in muhteşem koleksiyonunun sergilendiği Belvedere Sarayı, görkemli Parlamento Binası, Neo-Gotik tarzda inşa edilmiş Belediye Binası ve meydanı, Ring Caddesi ve çevresi görülmesi gereken başlıca yerler.
Aykırı mimari tarzı ve farklı üslubuyla Avusturya'nın Gaudisi olarak görülen ressam ve mimar Friedensreich Hundertwasser'ın yaptığı Hundertwasser Evi, tam bir görsel şölen. Hundertwasser, soluk ve bej renkli binalar yerine her zaman renklerin hâkim olduğu yapıları sevmiş, dehasını konuşturduğu bu olağanüstü renklerdeki eserini de başkente armağan etmiş.
Çocuklu seyahat edecek ailelere önerim, biraz eğlence için Prater Park'a yollarını düşürmeleri. Burada türünün en eski örneklerinden biri olan bir dönme dolap bulunuyor. Yeni evlilere ve romantik çiftlere de dönme dolabın özel olarak dizayn edilmiş 12 numaralı kabininde, şehri seyir keyfi yapmalarını öneririm.
Londra'daki merkez müzeden sonra en sevdiğim Madame Tussauds Balmumu Heykel Müzesi şubesi de burada. Bir Alfred Hitchcock filminde rol kapabilir, George Clooney ile kahve içebilir, hanedan mensuplarıyla tanışabilir, hatta Sigmund Freud'dan bir terapi seansı dahi kapabilirsiniz. Zaten başkent, gerçekte de psikoterapinin doğum yeri olarak biliniyor. Freud, çok uzun yıllar burada yaşamış ve pek çok araştırmasını da burada neticelendirmiş.
Ne zaman gidilmeli?
Kentin en güzel zamanı, dalların tomurcuklandığı, mis gibi çiçek kokularının etrafı sardığı bahar ayları... Ancak, ben Viyana'yı karlar altındayken daha çok seviyorum. Özellikle Noel zamanları kent kıpır kıpır oluyor. Devasa Noel ağaçları meydanları süslüyor, caddelerin ışıkları bir yanıp bir sönüyor. İnsanlar tatlı bir telaş içinde yeni yıl alışverişi yapıyor. Mozart çikolataları, likörleri vitrinleri süslüyor.
Neleri tatmalı?
Viyana'ya kadar gelmişken şinitzel yemeden olmaz. Wiener Schnitzel olarak bilinen yemek, bildiğimiz şekilde tavuktan değil, dana etinden yapılıyor. Şinitzel için kentteki en doğru adreslerden biri Figlmüller. Aynı zamanda da en ünlü olanı... Bu sebeple gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızı öneririm.
Yemek sonrası meşhur çikolatalı pastaları Sachertorte tadılmaya değer. Bir akşamüstü de, Demel Pastanesi'nin üne kavuşturduğu Apfelstrudel'i deneyin derim. Cafe Landtmann'ın ballı çayları da oldukça leziz.Son olarak, kahve düşkünlerine iki güzel önerim var. Portakallı ve kremalı kahveleri Maria Theresia ve vişneyle süslenmiş siyah kahveleri Fiaker, mutlaka tadılmalı.
Paylaş