Paylaş
Şefler, egosu çok yüksek kişilerdir. Onlar yemek pişirmez, bir sanat eseri yaratır. Onun için ne pişme süresine müdahale edebilirsiniz, ne tuz ne de karabiber ekebilirsiniz.
Servis elemanları da yıldızlı bir lokantada çalışmanın ukalalığı içindedir. Sizin değil de kendisinin istediği zaman servisi yapar. Yıldızlı restoranda ülke mutfağını tanımanın pek olanağı yok. Çünkü burada mutfak bir laboratuvardır. Şef kılıktan kılığa soktuğu malzemelerle deneyler yapar adeta. Siz havuç yedim zannederken ağzınıza başka tatlar gelir, şaşırıp kalırsınız. Bir de porsiyonlar oldukça küçüktür. Yemekler tabağın ortasında kaybolur. Değil mideniz, gözünüz bile doymaz.
Bir keresinde, üst düzey yönetici bir arkadaşımla Londra’da, yıldızlı bir restorana gitmiştik. Arkadaşımın iştahı oldukça yerindedir. En kalabalık tadım mönüsünü ısmarladık. Yani restoranda pişen her yemekten biraz biraz tatmak istedik. Tam 14 çeşit yemek geldi. Ama 14’ünü toplasan, bizim esnaf lokantalarındaki bir tabak yemek etmez. Arkadaşım hesabı ödedikten sonra, beni biraz ötedeki bir İtalyan lokantasına götürüp, pizza ve makarna ısmarlamıştı, bunu hiç unutamam.
Tüm bu olumsuz düşüncelerime rağmen, yıldızlı lokantalarda pişen yemeklerin çok lezzetli olduğunu da itiraf etmeliyim. Eğer sizi üzmeyecek bir hesabı göze alıyorsanız, böyle bir deneyimi yaşayabilirsiniz.
Yıldızlıda yemek keşfetmem
Ben yemek keşifleri için yıldızlı restoranları pek tercih etmem. Daha çok arka sokaklarda, küçük lokantalarda mesleğini icra etmeye çalışan genç şefleri ararım. Onlar kendilerini kanıtlamak çabası içinde oldukları için, nefes nefese bir yarış içindedirler. Bu yüzden pişirdikleri yemekler damakları şaşırtır. Bu küçük lokantalar hem ucuz hem de çok lezzetlidir.
Ayrıca ülke mutfaklarını, bu küçük lokantalarda daha iyi tanıyabilirsiniz. Yerel halkın ne yediğini, yemeklerde hangi malzemelerin kullanıldığını, nasıl pişirildiğini buralarda öğrenebilirsiniz. Zaten lezzet turizminin amacı da, yabancısı olduğumuz tatları bulup çıkarmak değil midir?
Michelin yıldızlı lokantalarda kazıklanmak yerine pazar yerlerini, balık hallerini dolaşmak size daha çok keyif verecektir. Nitekim Madrid’teki ‘Mercado San Miguel’, Barselona’daki ‘La Boqueria Pazarı’, Londra’daki ‘Borough Market’, ‘Nice Pazarı’, Tokyo’nun ünlü ‘Tsukiji Balık Pazarı’ turistlerin en çok ziyaret ettikleri mekânlar.
Ayrıca ilginç Michelin'de etkinliklerin peşinde de koşturabilirsiniz. Örneğin İtalya’da makarna kursuna, İspanya’da erkeklerin yemek pişirme kulübüne katılmak gibi. İspanya’nın bazı kesimlerinde arkadaşların toplanıp yemek yaptıkları ‘Erkekler Kulüpleri’ çok ünlü.
O kulüplerdeki yemek seanslarına katılabilmek için, turistler hem onca parayı harcamayı hem de aylarca beklemeyi göze alıyor. Bunlardan birine katılmak size keyifli anlar yaşatacaktır.
Michelin'de Yıldızlı kalkınma
Lezzetin peşine düşenlerin ilk tercihi nedense genellikle ‘Michelin Yıldızlı’ restoranlar oluyor. Bu çok özel lezzet durakları, lezzet turizminden aslan payını kapıyor. Onların sayesinde bulundukları kent veya kasaba da bu lezzetli turizmden kazançlı çıkıyor.
İspanya’nın kuzeyindeki küçük Sen Sebastian, bu işi en iyi beceren kentlerden birisi. Küçük bir plajından başka özelliği olmayan bu kent, şefleri ve lokantaları sayesinde Avrupa’nın lezzet başkenti oldu. İnsanlar akın akın buraya gidip, yıldızlı lokantalara avuç dolusu para ödüyor.
Yemeye içmeye düşkün olanlar, bu kentteki 3 Michelin yıldızlı Arzak lokantasında yemek yiyebilmek için aylar öncesinden yer ayırtmak zorunda. Şef Juan Mari Arzak, kıymetli eserlerin sergilendiği bir müzeden, bir saraydan, bir tarihi eserden daha fazla ilgi görüyor.
Sadece kentler değil, küçük kasabalar da ‘Lezzet Turizmine’ göz dikmiş vaziyette. Örneğin yine Katalan bölgesindeki Costa Brava körfezindeki küçük Roses Köyü, dünyanın en büyük şeflerinden Ferran Adria’nın, ‘elBulli’ adlı restoranı ile bütün dünyaya ün saldı. Burada yemek yiyebilmek için 6 ay öncesinden yer ayırtan turistler, Roses sokaklarını doldurdu. Bir lokanta, tüm köyün ekonomisini kalkındırdı.
Belçika’nın sahil kasabası Knokke-Heist de lezzetiyle turistleri kendisine çekmeye başladı. Buradaki 3 Michelin yıldızlı lokanta, yemek düşkünlerinin adeta saldırısına uğradı.
Okyanus’un öteki yakasına geçersek: New York’a gelen bir çok kişi, daha ülkeye ayak basmadan Michelin yıldızlı lokantalara rezervasyon yapıyorlar.
Londra, Paris, Madrid, Lyon, Berlin, Amsterdam, Kopenhag, Napoli, Toskana, Tokyo, Portland, Vancouver… Bu kentlerde de durum aynı.
Paylaş