Lacivert Akdeniz’deki sarı ada

Geçen hafta bir gurup gazeteci ile birlikte Malta’ya gittim. Sözün özü: Bir hafta sonu tatili için Malta iyi bir adres. Ortaçağ’a götüren şehirleri görülmeye Akdenizli lezzetleri tadılmaya değer. Ancak bir hafta sonundan daha uzunu insanı sıkar sanırım. İşte size Malta gezi rehberi...

Haberin Devamı

Malta hakkında yazı yazan ilk Türk gezgininin Mustafa Sami Efendi olduğunu belirtmem lazım. Seyahat ettiği gemi Malta’da karantinaya alınınca, zorunlu olarak adada kalan Mustafa Sami, ‘Avrupa Risaleleri’ adlı kitabında bu kurak adadan epey bahsetmiş.
Yazarın en çok ilgisini çeken, ‘Malta Taşları’yla yapılan binalar olmuş. Benim de ilgimi bu binalar çekti. Sarı, yumuşak dokulu bu sarı renkli taşlarla yapılan binalar ve kale duvarları, adanın görüntüsüne bir çöl, bir Arap ülkesi esintisi katıyor.

Yazarın ilgisini çeken bir başka konu da, halkın konuştuğu dil olmuş. Arapça-İtalyanca karışımı bir dil olan Maltaca’da hiç bir tanıdık kelime bulamadım. Zaten çoğunluk, adanın ikinci resmi dili olan İngilizceyi konuşuyor. Mustafa Sami’den sonra Mehmet Rauf’ta Malta hakkında yazılar yazdı. Posta vapuru geç geldiği için 10 gün adada kalan yazar, ‘Seyahatname-i Avrupa’ adlı kitabında daha çok kiliseleri ve kaleleri anlatıyor. Gerçekten de ada bir kiliseler diyarı. Söylendiğine göre Malta’da tam 365 tane kilise bulunuyor. Yani yılın her günü için ayrı bir kilise. Kaleler ise kalın, taş duvarlarının ardında hala Malta Şövalyeleri’nin gizemli yaşamını gizliyorlar.

Lacivert Akdeniz’deki sarı ada


Mehmet Rauf kitabında ayrıca halkın çoğunun fakir olduğunu belirtiyor. Adadaki zenginler, Avrupa’dan buraya göç eden tüccarlar.
Tabii ki Mehmet Rauf’un orada bulunduğu devirden bugüne kadar köprülerin altından çok sular akmış. Bu gün Malta’da kişi başına düşen yıllık gelir tam 23 bin dolar. Bu paranın büyük bir bölümü turizmden kazanılıyor. Malta’ya yıl boyu nüfusunun iki katı kadar turist geldiği belirtiliyor. Bir başka gelir kapısı da vergi cenneti olması. Birçok büyük kuruluşun merkezi burada… Kumar da önemli gelir kalemlerinden biri. Bir de İngilizce öğrenmek için gelen öğrenciler, adaya oldukça önemli miktarda para bırakıyor.

Haberin Devamı



Ünlü Şair ve sosyolog Ziya Gökalp, 1919 yılında İngilizler tarafından Malta’ya sürgüne gönderildi. Ada’da iki yıl kalan Gökalp, eşine yazdığı hasret dolu mektuplarda sık sık adayı anlatıyordu. Ünlü şair ‘Malta Mektupları’ adlı kitabında izlenimlerini şöyle yazmıştı: “Bahr-ı Sefid’de, Malta’dan agrep bir yer olmayıp, hiç yeşilliksiz, dağ ve kayalardan ibaret bulunmuştur. Binaları Arap evleri gibi şehnişinli, cumbalı ve pancurludur. Kadınları siyah çarşafa bürünerek sokağa çıkarlar.”

Lacivert Akdeniz’deki sarı ada


Ziya Gökalp’in haklı ve haksız olduğu gözlemler var. Haksız olanlar şöyle: Ada’da dağ denilecek bir yükselti yok. Dümdüz diyebiliriz. Doğal olarak siyah çarşaflı kadınlarda yok artık. Modern giyimli, şortlu, mini etekli kadınlar dolaşıyor sokaklarda.Haklı olanları ise şöyle sıralamak mümkün: Yeşil renk yok. Çünkü hiç bir tatlı su kaynağı bulunmuyor. Kullanma suyu denizden arıtılıyor. İçme suyu ise başta Türkiye olmak üzere, Avrupa ülkelerinden ithal ediliyor. Sarı taşlardan sökülüp rüzgârın önüne düşen tozlar, adaya bir çöl görüntüsü veriyor.

Haberin Devamı


Malta, lacivert Akdeniz’in ortasında sarı bir ada ama denize girilecek kıyı pek yok. Çünkü her taraf kayalık! Cesareti olan kendisini kayanın tepesinden denize atıyor. Malta’da görülecek yerlerin başında başkent Valletta geliyor. Korunaklı bir limana kuş bakışı bakan kent, eski yapıların en iyi korunduğu bölge. Daracık yokuşlarında bir Napoli esintisi var. Buradaki evlerin çoğu cumbalı… Yüksek duvarlarının ardında, Tapınak Şövalyeleri’nin gizemli yaşamından izler hala varlığını sürdürüyor. St. Jean Katedrali kentin en önemli eserlerinden biri.Eğer kentin güzel fotoğraflarını çekmek isterseniz, Aziz Petrus ve Aziz Paulus Burçları’nın üzerine 17. yüzyılda kurulmuş olan ‘Yukarı Barrakka Bahçeleri’ne gitmenizde yarar var.
Malta’nın duvarlarla çevrili bir başka şehri de Mdina. Daracık sokakları, kapıları, kiliseleri ile gezenleri geçmiş yüzyıla götürüyor.

Lacivert Akdeniz’deki sarı ada

Haberin Devamı

Bildik Akdenizli mutfak

Malta’nın çok özel bir mutfağı yok. Doğal olarak yemekler Akdenizli. Yani balık, deniz mahsulleri ağırlıklı… Limonlu balık çorbasını öneririm. Eşi mayalı ekmekler ise zeytinyağına banarak yendiğinde damakta çok lezzetli tatlar bırakıyor. Keçi peyniri oldukça ünlü! Tavşan eti, adada en çok tüketilen et çeşidi. En çok yağda kızartılmış tavşan eti seviliyor. Tavşanın haşlama suyuyla yapılan spagetti de sevilen yemekler arasında. Dülger balığı filetosu ile hazırlanan lampuki böreği ile ricotta peyniri ve bezelye ile hazırlanan pastizzi özellikle sabah kahvaltılarında tüketiliyor. Ev yapımı makarnalar özellikle peynir ve kıymalı Ravjul (ravyoli) oldukça lezzetli. En sevilen yemeklerden biri de domates sosu ve kıymayla fırınlanmış pirinç yemeği ‘ross fil-forn’.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları