Paylaş
Jean Cocteau belki Fransa'nın en uçuk sanatçısı (1898-1963). Ressam, tasarımcı, grafik sanatçısı, yazar, oyun yazarı ve film yönetmeni.
Fırtınalı homoseksüel ilişkileri ve afyon bağımlılığı ile hep kolkola engebeli hayatında. İlk durağımız Cocteau’nun duvarlarını süslediği balıkçı barınağından bozma bir şapel.
St. Pierre sizi çok şaşırtacak. 16. Yüzyıldan kalma şapel, 1957 ye kadar balıkçıların ağlarını, oltalarını depo ettikleri bir barınakken, Cocteau buraya el atmış ve hayatımda gördüğüm ve belki de göreceğim en tuhaf Kilise tasarımını gerçekleştirmiş. Balıkçıların koruyucu azizi St. Pierre’in hayatından evreler çizilmiş duvara. Sabah kahvenizi sahilde aldıktan sonra içinize sindirerek geziniz şapel’I, sabah 10.00'da açılıyor. Cocteau ilginizi çekerse ki, eminim çekecektir, bir başka zaman Menton’daki müzesini muhakkak ziyaret ediniz.
Fransa’nın ve Avrupa’nın Muhteşem Şehirlerinde İndirimli Tatiller
İkinci durağımız 'Village Eze'. Bir kartal yuvası gibi kayaların üzerine bir kale. Kale kapısında, "1543 yılında Muhteşem Süleyman’ın emri ile Kızıl Sakal (Barbaros) bu kaleyi Savoy dükalığından (İtalyanlar’dan) alıp Fransa Kralı 1. Fransuva’ya teslim etmiştir” şeklinde bir plaket. Kemerli ana kapıdan girer girmez harikalar diyarına bir yolculuk başlıyor. Ardı ardına sanat galerileri, şirin café ler, parlak çiçek kokularıyla süslü taş duvarlar. En tepede 'Egzotik kaktüs bahçesi'nde kaktüsler arasında modern heykeller nefes kesen manzara ile kucak kucağa. Karnınız acıktı ve cüzdanda biraz tombul ise 2 Michelin yıldızlı 'La Chevre d’Or' (Altın Keçi) lokantasında bir öğle yemeği alabilirsiniz. Yola devam edip beton yığını Monaco’yu gönül rahatlığı ile geçerseniz İtalya’ya varacaksınız.
İtalya’da güneşi yakalarsanız ne ala, hemen ısıtın iliklerinizi...
İtalya’nın kuzeyinde Fransa sınırına yakın Ventimiglia’da, sahil balıkçı lokantası San Giuseppe’de gönül rahatlığı ile bir deniz mahsülleri makarna yiyebilirsiniz. İtalya’ya geçmiş iken sizi sadece 10-15 km. kuzeye doğru belki civarın en eski yerleşimi olan 'Dolceaqua'ya davet edeyim.
Eski Roma köprüsünü geçiniz ve kaleye doğru dehlizlerden geçerek yürüyünüz. Tarihi bir film setindesiniz. Sadece bu vadiye ait 'Rossese' üzümlerinden elde edilen Rossese şarabından ufak bir kadeh yuvarlarsanız daha rahat tırmanacaksınız taş döşemeli dar yollardan.
Buradan artık geri Nis’e geri dönüşe geçebiliriz. Akşam karanlığında Monako’daki beton ormanını daha az göreceğiniz için Meşhur Café de Paris’e bir akşam kahvesine uğrayabilirsiniz. Milyon dolarlık parlak otomobillerden sakınarak Café’ye doğru yürümeye çalışalım.
Café de Paris'te yemek de yiyebilirsiniz ama bence iştahınızı saklayın. Bir kup şampanya ile minik bir pasta alınız ve Fransa'ya doğru yola çıkınız.
Beaulieu (Güzelyer) kasabasında, limanda 'African Queen' favori lokantalarımdan. Yönetmen John Houston’un ünlü filmi African Queen den almış adını ve 1969 dan beri aynı sahibi Gilbert Vissian her gece mutfakta. Uzun ve dertsiz ve sessiz bir ilkbahar akşamı yemeği için 'Cotes de Provence' Rose şarabını buz kovasına yerleştirsinler sizin için...
Paylaş