Son Güncelleme:
Ä°STANBUL DEPREMÄ°NÄ°N ARDINDAN Deprem çoktan olmuÅŸ Ä°stanbul'da; bırakarak ruhları, kalkmaz enkazların altında. Ekran başında Richter Amca'nın çocukları;
Ä°STANBUL DEPREMÄ°NÄ°N ARDINDAN Deprem çoktan olmuÅŸ Ä°stanbul'da; bırakarak ruhları, kalkmaz enkazların altında. Ekran başında Richter Amca'nın çocukları; ellerinde sopalar, anlaşılmaz haritaların başında "fay hattı kırıldı, kırılacak" tartışmaları yaparken; kalpler çoktan kırılmış Ä°stanbul'da. Sessiz sedasız ve çok uzun sürmüş, ÅŸu an bile sürmekte olan deprem. ÅžaÅŸmaz ölçekler kımıldamazken Kandilli'de, yetmiÅŸ yedi beton tepe çıkmış ortaya depremle birlikte. Yataklı trendeyim, Ankara'dan Ä°stanbul'a gidiyorum; TÃœYAP kitap fuarında, Ãœmit Yayıncılık'tan çıkan "Düş Hekimi" kitabıma parmak basmaya. Gözümü açtığımda; solumda, ay yıldızlı camın ardında deniz var, bir de istasyon yazısı: "Süreyya Plajı". Demek bu istasyona adını bir plaj vermiÅŸ. Kimbilir, bir zamanlar kaç aile atlayıp banliyö trenine; gelmiÅŸ buralara, atabilmek için kendilerini tertemiz Marmara'nın sularına. Kim bilir ne yaz aÅŸkları yaÅŸanmış Süreyya Plajı'nda. Ne kalpler çizmiÅŸ ÅŸimdi fay hattı gösteren sopalar, incecik kumlara. Ne depreme dayanıklı, kıskançlığa dayanıksız kumdan kaleler yapmış çocuklar Adalar'a, Moda'lara baka baka. Kitaplar imzalanıyor Tepebaşı'nda, hemen altında KasımpaÅŸa. Tepemden aÅŸÅŸaÄŸa, KasımpaÅŸa. Evlerin arasına gerilmiÅŸ ipler, idam edilmiÅŸ çamaşırlar; korkunç bir sefalet kol gezmekte sokaklarında. Hemen yukarısındaki bulvarda dört çeker sürmekte ojeli tırnaklar; bütün dünyanın yükünü çekmekten bıkmış, solaryum yanıklı omuzlar. Korkunç bir telaÅŸ var yollarda. Ne kimsenin yol verecek, ne de kimseyi görecek hali var. Hayat akıp gidiyor, hayat kayıp gidiyor Ä°stanbul yollarında. Ãœlkeler var Ä°stanbul'da; dördüncü dünya ülkeleri. Görünmez sınırların ardında; bu dünyaya ait olmayanların ülkeleri, mirasları bu dünya olacakların hemen yanıbaşında. Elimdeki kabak çekirdeÄŸinden isterken, onbin ışık yılı öteden bakan Bally'ci, tinerci çocuklar var ÅŸehrin en iÅŸlek meydanlarında. Kültür var, kültür merkezleri var Ä°stanbul'da; ama kimin kültürü, hangi toprakların kültürü? Sırtında en ağır jokeyler; nalsız, amansız bir yarış dikenli yollarda, insafı kurumuÅŸ iÅŸ iliÅŸkileri var Ä°stanbul'da. Kar var, zarar var dudaklarda, bitiveren tebessümlerde, baÅŸka yöne dönüveren yüzlerde. Korumalar var kapılarda ve yalnızlık, korkunç bir yalnızlık var ardlarında. Åžehir hatları vapuru iÅŸlemeyen gecekondu denizleri; bilmedik ülkelerin vapurları, içinde çaÄŸdaÅŸ köleleri, ambarlarında baÅŸka hayatların malları var. Kalkmaz enkazlar var Ä°stanbul'da. Yalnız ruhlar sıkışmış, ezilmiÅŸ altlarında. Mezar mermeri yapılar dimdik ayakta; baÅŸlarını duman almış, zaferlerini kutlamakta. Her ÅŸey büyük istanbul'da. Soygunu da, vurgunu da, cinneti de, cinayeti de büyük Ä°stanbul'un. Ä°stanbul'dayım; sırtımda çanta yürüyorum yollarda, içimde Ankara'ya döneceÄŸimi bilmenin mutluluÄŸuyla. Hala dar bütçeleriyle hayatın kıyısından yakalayabilenleri;biraraya geldiklerinde paradan baÅŸka ÅŸeyler de konuÅŸabilenlerin;kurulacak kar ortaklığına olduÄŸu kadar, çekilecek sıkıntıya da ortak bulunabilen;yolda tanıdık bir simayla selamlaÅŸma ihtimalinin hala yüksek olduÄŸu;iÅŸ hayatında "insaf"ın hala iktidarın küçük ortağı olduÄŸu;yaÅŸlıların daha kolay yaÅŸayabildiÄŸi;çocukların daha mutlu arkadaÅŸlıklar kurabildikleri;taksicilerin henüz müşteri seçmediÄŸi;"çok zengin"i az, "çok yoksul"u az;aynı bulgura kaşık sallayanların diyarı Ankara'ya döneceÄŸimi bilmenin, tarifi zor sevinci ile yürüyorum, taşı toprağı milyon dolar, gerisini depremde yitirmiÅŸ Ä°stanbul sokaklarında... Yalçın ERGÄ°R - 17 Kasım 2000, Cuma Â