İlkleri yaşatan ‘dünya başkenti’: New York

Bir gezgin için New York’u yazmak zordur. Hele benim gibi uzun yıllardan beri bu kente gidip geliyorsanız ve köşe bucak her şeyini yazmışsanız, yeni bir şeyler bulmakta zorlanırsınız. Onun için bu yolculuğum sırasında, biraz da soğuktan kaçmak için kahvelere, barlara, lokantalara sığındım. Yani gezimi lezzet üzerine kurdum. Ama buraya gelişlerim de aklımdan çıkmıyor. Bana birçok ilki yaşatan bu kente yolculuklarımdan da bahsedeceğim bu hafta.

Haberin Devamı

New York’ta lezzetin peşinde koşmak tehlikeli bir eylemdir. Çünkü tüm dünyanın lezzetlerini burada bulmak, onları tadarken kilo almak olasıdır. Ben bu tehlikeyi göz ardı etmeden masaya oturdum. “Değişmemiş” diye düşündüğüm bu kentte yiyecek-içecek fiyatları bayağı değişmiş. Restoranlar oldukça pahalanmış.

New York’ta bol bol anılarımın peşinde koştum. Kahve içerken, içkimi yudumlarken hep geçmişin içinde dolaşıp durdum.

İlk kez şimdi olmayan Pan Am Havayolları ile Roma üzerinden gelmiştim kente. İlk uzun yolculuğumdu bu. Sıkıntımdan ne yapacağımı bilememiştim.

Daha sonraki yıllarda değişik havayolları ve değişik uçak modelleri ile New York’a gittim. Bunlar arasında, şimdi seferden kaldırılan Concorde da vardı. O zamanlar, kapalı yerlerde uzun süre kalmak beni ürkütürdü. Onun için Concorde’un daracık gövdesi günlerce kâbusum olmuştu. Uçağa korka korka bindiğimi hatırlıyorum. Yanıma aldığım avuç dolusu sakinleştirici ilaca güveniyordum. İçeri girdiğimde şaşırıp kalmıştım. Çünkü dışarıdan soba borusu kadar dar görünen uçağın içi çok genişti. Kendimi deri koltuklardan birine attığımda tüm korkularım geride kalmıştı. Hele bir bardak şampanyadan sonra,  o daracık uçak bana koca bir yolcu gemisi gibi görünmeye başlamıştı. O uçuştan aklımda, ses hızını geçince koltuğa doğru itildiğim, stratosfere çıkınca da dünyanın yuvarlak bir top gibi göründüğü kalmıştı. Londra-New York arasındaki bu muhteşem uçuş ne yazık ki sadece 3,5 saat sürmüştü.

Haberin Devamı

UÇ UÇ BİTMEZ YOL

İlkleri yaşatan ‘dünya başkenti’: New York


İlk zamanlar ürktüğüm uzun uçuşlara, New York’a gidiş gelişlerim sayesinde alıştım. En uzun uçuşu, İstanbul-Los Angeles arasında yaptım. Bu yolculuğun kesintisiz 14 saat sürdüğünü hatırlıyorum. THY’nin konforlu uçuşu, bu uzun yolculuğu biraz daha dayanılır kılmıştı ama yine de bitmez tükenmez bir uçuş olmuştu. Yiyor, içiyor, film seyrediyor, yürüyor, uyuyor, uyanıyordum ama uçuş bir türlü bitmiyordu.

Haberin Devamı

Rio de Jenario ile Frankfurt arasında yaptığım diğer uzun uçuş da, en korktuğum uçuşlardan biri oldu. Epey bir zaman geçmişti. Beraber yolculuk ettiğim arkadaşım, koltuğumun yanında ayakta durmuş bana bir şeyler anlatıyordu. Birden uçak düşmeye başladı. Arkadaşımın tavana doğru yükseldiğini hatırlıyorum. Bir süre sonra düşüş durdu ama gözyaşları uzun süre dinmedi. O günden beri, otururken koltuk kemerimi hep bağlı tutarım.

AMERİKA’YA ABUDABİ’DEN GİRDİM

İlkleri yaşatan ‘dünya başkenti’: New York


Geçen hafta New York’a, Körfez ülkelerinden biri olan Abudabi’nin havayolu Etihad’ın A380 tipi uçağı ile gittim. Bu yolculukta üç tane ‘ilk’ yaşadım.

Birincisi, New York’a varabilmek için yaptığım en uzun uçuştu. İstanbul- Abudabi arası 4 saat, Abudabi-New York arası 14 saat. Beklemeler hariç tam 18 saat süren bir yolculuk oldu.

Haberin Devamı

İkinci ‘ilk’ ise Amerika’ya Abudabi’den giriş yapmamdı. Yani pasaportuma Amerika’ya giriş damgası başka ülkede basıldı. Aslında bu uygulama çok hoşuma gitti. Giden bilir, Amerika’ya New York’tan giriş yapmak isteyenler kuyrukta uzun uzun beklerler. Ben bu gidişimde New York’ta kimseye pasaportumu göstermedim.

Üçüncü ‘ilk’ ise dünyanın en çok yolcu taşıyan A380’i ile uçmam oldu. İki katlı bu dev uçak tam 497 yolcu taşıyor. Yani küçük boy bir kasabayı içine alabiliyor. Üst kat tamamen ‘First’ ve ‘Business Class’ yolcularına ayrılmış. Alt kat ise tamamen ‘Ekonomi Class’ yolcularına tahsis edilmiş. Burada bir sırada tam 10 koltuk var.

Ben, üst katta, Business Class’ta uçtum. Burası birer kişilik mini odalar şeklinde dizayn edilmişti. Yani büyükçe bir televizyonunuz, yatak olan bir koltuğunuz, radyonuz, çalışma ve yemek masanız bulunuyordu. Eğer isterseniz ücretini ödeyerek internete de bağlanabiliyordunuz.

Haberin Devamı

First Class ise daha konforluydu. Hele, bir yatak odası ve bir salonu olan özel bölüm tam bir ev havasındaydı. Öğrendiğime göre bu bölümün fiyatı küçük bir daire alacak düzeydeydi.

Yolculuk 14 saat sürdü. Bu bölümde yemek belli saatte yenmiyordu. Canınız ne zaman istiyorsa o zaman servis ediyorlardı. Zengin mönüden istediğinizi seçebiliyordunuz. İlk kez bu kadar büyük bir uçakta, ilk kez bu kadar lezzetli yemek ve içkiler eşliğinde, yani bir elim yağda bir elim balda bu uzun yolculuğu tamamladım.

Yazarın Tüm Yazıları