Paylaş
Lyon, Galyalıların üzerinde bulunduğu bir alanda Romalılar tarafından kurulur. Efsaneye göre, Keltik Bölgesinin efsanevi kurucularından Kral Atepomaros ve Kelt rahibi Momoros’tur. Roma şehri hızla gelişir ve Galya'nın başkenti olur. İkinci yüzyılda (100 yıllarında) şehir İmparatorluk zamanında ticari (şarap gibi) ve zanaat kavşağı olarak önemli bir rol oynar ve burada düzenli olarak ikamet eden imparatorlara gurur kaynağı olur.
Şehir Roma İmparatorluğu ile 300 yıllarından itibaren aynı zamanlarda gerilemeye başlar. Şehrin özellikle dini prestij planı açısından canlılığını Şarlman kazandırır (700-800 yıllarında). Fakat Lyon'un ikinci altın çağını tanıması daha çok 1500'lü yıllarda Rönesans döneminde gerçekleşir. Şehir Fransa’nın ekonomi başkenti ve Avrupa’nın finans başkenti haline gelir. Aynı zamanda önemli bir kültürel merkezdir. Hatta 1. François başkenti değiştirmeyi ön görmüştür. Devrim boyunca (1793), Paris Jakobenleri binlerce Lyonluyu katleder ve Lyon’u haritadan silmeye kalkarlar. Ancak Napoleon Bonaparte 1800’lü yıllarda Lyon’dan geçer, burayı yeniden kurar ve yerel bir özelliği olan ipek endüstrisini canlandırarak şehrin geçmiş yıllardaki ışıltısını geri kazandırır.
Napoleon, Lyon ve sakinlerine tutkuyla bağlanır. İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) boyunca Lyon Dayanıklılığın merkezi olarak kalır ve Charles De Gaulle burayı 'Dayanıklılığın başkenti' olarak nitelendirir. Ve günümüzde şehir yeni bir altın çağına doğru yükseliş göstermeye devam eder.
Lyon, Paris ve Marsilya’dan sonra Fransa’nın üçüncü büyük şehridir. Gastronomi başkenti olarak anılan şehir mutfak kültürü ile ön plana çıktığı kadar, Saone ve Rhone nehirlerinin içinden geçerek oluşturduğu doğal güzelliği ile de ünlüdür. UNESCO koruması altındaki Eski Lyon bölgesi, aynı zamanda şehrin en geniş Rönesans semtidir.
Şehrin Romalılar tarafından kurulduğu nokta olan Fourviere Tepesi’ndeki Notre Dame Katedrali, 90’lı yıllarda Belediye Meclisinin kararıyla Barselona’dan esinlenerek duvar sanatının oluşturulmasında doruk noktası olan, eski Lyonluların resmedildiği muhteşem “Fresque de Lyonnais” binası, Güzel sanatlar müzesi, Belediye binası ve Bartholdi Çeşmesinin bulunduğu Place de Terraux, Opera binası, Küçük Prens ve St Exupery’in heykellerinin bulunduğu Place Bellecour meydanı ve eğer tarihi yerleri seviyorsanız ‘La Croix-Rousse’ tam size göre...
Lyon’da bir tepede bulunan, eski tarihi mekân, sayısız ipek işçisine ve ipek atölyelerine ev sahipliği yapmış, Avrupa İpek üretiminin merkezi, ipek dokuma atölyeleri ile ünlü La Croix-Rousse, bölgesindeki, zamanında Lyon halkının ipek ticareti için hırsızlık, her türlü hava şartlarında ipeklerinin yıpranmalarına karşı, sağlam ve emin bir şekilde nehirdeki ticari gemilere ulaşmasını sağlamak amacıyla yapmış oldukları yer altı pasajlarını hayranlıkla gözlemledim ve gezdim. Burayı mutlaka görmelisiniz.
Bu güzel tarihi şehri gezerken, şehri gastronomi şehri yapan ünlü şef Paul Bocuse’ün kendi restoranında Geleneksel Fransız mutfağını deneyimlemeniz kaçınılmaz. Lyon mutfağını ünlü kılan Fransız gastronomisinin mabedinde çikolatalı tartını tatmalısınız.
Ortaçağdan bu yana Lyon panayırlarının şehri olarak bilinir. Bu mirasla beraber Saone Nehri boyunca alışılagelmemiş bir pazarda bölge ürünlerini keşfedin. Benim en sevdiğim yerler semt pazarlarıdır. Sizde semt pazarlarında keşif yapmayı seviyorsanız, durmayın. Hem açık, hem kapalı pazarlarında keyfe keder dolaşın, keşfedin, deneyimleyin... Şehri alternatif bir şekilde gezmeye devam etmek isterseniz Rhone kıyılarını, 114 hektarlık Tete d’or parkı ve Botanik bahçelerini segway veya bisikletle keşfedebilirsiniz. Şarap seviyorsanız Bordeaux’dan sonra Fransa’da ün yapmış olan muhteşem üzüm bağlarını Lyon'un 50km kuzeyinde bulunan Beaujolais kasabasında deneyimleyebilir, hem üzüm bağlarında lezzetli Gamay üzümlerinden şarap yapımına şarap atölyelerinde tanıklık edebilir, neredeyse kusursuz Beaujolais şarabının ve peynirlerinin tadına bakma fırsatı bulabilirsiniz.
Paylaş