Paylaş
Paris’li Henri Matisse tüm zamanların en renkli ressamıdır. Diğer birçok ressam gibi Paris’in iklimine dayanamaz. Doktorlar ılık bir bir iklime gitmesini tavsiye ederler. Güneyin temiz ve ılık havalı şehri, Nis’te de bir stüdyo bulunur. 'Stüdyoyu çekip çevirecek ve aynı zamanda kanser teşhisi konulan bir sanatçıya hemşirelik edebilecek bir kadın aranıyor' ilanına 'Monique Bourgeois' adında genç bir kadın cevap verir ve işe alınır.
Bu arada tam ne oldu bilmiyoruz ama Monique’nin bir kaç tabloya modellik ettiğini mevcut tablolardan anlıyoruz. Bir süre sonra Matisse çok özlediği Paris’e geri döner ve Monique ise (bence üzüntüden) Vence kasabası yakınıdanki 'Dominik Rahipleri' manastırına kapanır (1943). Monique ne yapar ne eder ve rahipleri yeni bir kilise inşa edilmesine ve tasarımının da Matisse tarafından yapılmasına ikne eder. Bazı tutucu rahipler, “Çıplak kadın tabloları yapan bir adam kilise yapamaz” çıkışlarına ragmen, Katolik doğumlu ama dinle uzaktan yakından hiç alakası olmayan 77 yaşındaki Matisse işi kabul eder Vence de yaşamaya karar verir.
Hayatınızda göremeyeceğiniz bir tasarım harikası bir şapel, diğer karanlık iç boğan katolik kiliselerin aksine bembeyaz fayans ile kaplıdır. Güneşe bakan duvar boydan boya cam vitraydır. Cote d’Azur’un üç rengi hakimdir bu vitrayda; güneş sarısı, deniz ve gökyüzü mavisi ve tabiat yeşili. Bu üç renkten süzülen renkler karşı beyaz duvarı ve tüm kiliseyi güneş alçaldıkça değişen renklere bürür. Görülmesi gerekir.
St. Paul de Vence
Fransa’nın en tanınmış, 'Village perché' olarak bilinen St.Paul de Vence köyüne gidelim. Nice yakınlarındaki bir tepenin üstüne kondurulmuş bir ortaçağ köyü olan St.Paul de Vence her devirde sanatçılara ev sahipliği yapmış. Picasso, Renoir, Yves Montand, Simone Signoret gibi sanatçıların en sevdiği yerlerin başında gelen köyde halen Marc Chagall’ın mezarı bulunmaktadır. Günümüzde sanat galerileri ile oldukça elit bir görünüm kazanmış olan köy uzun ve doyurcu bir yürüyüşle noktalanır.
Gezi programımızda öğle yemeğini Michelin Yıldızlı civarın en prestijli lokantalarından Grasse kentindeki 'La Bastide Saint Antoine' da alıyoruz. Şefi Jacques Chibois civarda çok tanınan bir isim. Büyük beklentiler içinde gittiğimiz lokantada herşey çok güzel başladı. Klasik ama aydınlık bir dekor, kolalı masa örtüleri ve peçeteler, gümüş yemek takımları, altı kişilik masaya siyah smokinli dört kibar garson, vesaire vesaire… Başlangıç ufak bir kup şampanya eşliğinde nefis istakozlu ve karidesli bol parmezanlı risotto nefisti. Büyük bir heyecan ile beklediğim 'saignante' (çok az pişmis) dana madalyonum geldi ve o anda bir Michelin yıldızı kayması oldu ve gökyüzünden bence bir yıldız silindi. Şef utancından masamıza gelemedi veye belki mufakta değildi. Her nekadar ilave ve hakikaten nefis bir tatlı ikram geldiyse de ben yemekten sonra tatlı yemem genelde...
Öğle yemeğimizin üzüntüsü hemen ardınan Mougins'de çağlar arası bir yolculuğa çıkıyoruz. 'Klasik Sanat Müzesi'ni geziyoruz. İngiliz kolleksiyoner Christian Levett eski Roma’ya ve aynı anda çağdaş sanata meraklı genç bir iş adamı. Londra’daki evinde ve ofisindeki yüzlerce eski ve yeni sanat eserlerini tek başına veya arkadaşları ile paylaşmaktan sıkılmış olsa gerek ve tüm insanlarla bunları paylaşmak için Mougins (Mujen okunur) kasabasında bir sergi açmış. Görülmesi gerekir.
Günlük gezimiz Biot kasabasında dostum Mimi’nin barı 'Les Arcades' ile noktalanıyor. Ufak kasabada ufacık ama dev bir bar/lokanta. 1960 lardan beri hala sanatçılar buluşuyor, kahve içiyor yemek yiyor ve ödeme yerine bir sanat eseri bırakıyor. Alt kata özel bir müze olacak kadar. Kendimi burada çok mutlu hissediyorum. Haftaya Nis kentinin batısına gideceğiz. Yazımızı Avrupa’da ilk karaya ayak batığı Nis şehri için Cem Sultan’ın yazdığı şiirle birelim...
«Acâib şehir imiş bu şehr-i Nîs'te,
Ki kalur yânuna her kim itse.»
(Acaip(güzel) bir şehir imiş Nis te, yanına kar kalır kim gitse)
Câm-ı Cem nûş eyle iy Cem bu Frengistândur
Her kulun başına yazılan gelir devrândur
[Ey Cem, Cem'in kadehini iç, bu Frengistândır.
Her kulun başına yazılan gelir, kaderdir.]
Şükür ki Allâh’a kim geldün Frengistan’a sağ
Sağlığınca her kişi nefsince bir sultandır
[Allah’a çok şükret ki Frengistan’a sağ salim geldin ve insanın sağ olması kendine göre sultan olmasıdır.]
Fursatı fevt eyleme ayş eyle sür zevk u safâ
Kimseye bâkî değül bu mülk-i dünyâ fândur
[Fırsatı kaçırma, ye iç, zevk ve safâ sür. Bu dünya kimseye kalmaz, geçicidir.]
Geldiğün şehr-i Françe bağçesinin her biri
Sidre vü huld ü na’îm ü ravza-ı Rıdvândur
[Geldiğin Fransa şehrinin bahçesinin her biri (sanki bir) Sidre,(cennetteki ağaç, 7 kat gökte)
sonu olmayan bolluk ve güzellikte bir cennettir.]
Nâr ağaçları vü limon kaysı vü şeft-âlûlar
Güller ü zîbâ çiçekler hem narencistândur
[Nar ağaçları, limon, kaysı ve şeftaliler, güller, süslü çiçekler hem portakallıktır.]
Nis'in kızları için:
Cümlesi zerrîn-kemer altun dibâce giydügi
Sukka altun başlarında kolları uryândur
[Hepsi altın kemer ve altınlı dibalar ile başları altın külahlı, kolları
çıplaktır.]
Gözleri câdû-yı Mısrî kaşları mekkâr-ı Hind
Ruhları ter-gonce-i gül-zâr-ı huld-istândur
[Gözleri Mısır cadısı, kaşları Hint hilecisi, yanakları cennette bir gül
bahçesinin taze goncasıdır.]
Paylaş