(Büyük)ada sahillerinde bekliyorum

Ada demek bir yaşam stili demekti o yıllar. İstanbul gibi tıpkı, kültürler burada buluşurdu. Ne yazık ki artık bu ruhu kaybediyoruz... Yakında dört tarafının denizlerle çevrili olmasından başka bir ‘ada’ özelliği kalmayabilir.

Haberin Devamı

Geçmişin görkemini yansıtan Splendid Palas hep önünden geçip kalmayı hayal ettiğim bir oteldi. 19 Mayıs’ı fırsat bilip soluğu adada aldım. İnsan kalabalığını görünce önce seçim mitingi var zannettim. Adada iğne atsanız yere düşmezdi. Akşamüstü kalabalıklar şehre döndü ve adaya huzur hâkim oldu. “İyi ki gelmişim!” dedim.

“Adayı Araplar basmış” son zamanlarda en çok duyduğum şikâyetlerden biri ama gördüm ki adalıların derdi Araplar değil. Adalılar görgüsüzlükten mustarip. Çitlediği çekirdeği yere atan, pet şişeleri hayvanların kafasına fırlatan, piknik alanlarını çöpüyle kirleten kitleler onları rahatsız ediyor. Bütün adaların istiap haddi dolmuş. Özellikle hafta sonları ve bayramlarda kayıtlı nüfusun on katı bir kalabalık sokakları arşınlıyor. Adalıların çoğu adanın en sakin olduğu zamanı, yani ramazanı bekliyor.

Haberin Devamı

Tarihi adı Prinkipo olan Büyükada, Prens Adaları içinde en büyüğü. Tüm ada hepi topu 4.3 kilometre uzunluğunda ve 1.3 kilometre genişliğinde. Dolayısıyla adayı yürüyerek veya bisikletle gezmek mümkün ama çoğunluk faytonları tercih ediyor.

Jön Türkler, Sultan II. Abdülhamid’i darbeyle devirdikten sonra sultanın adamlarının çoğunu adaya sürmüş. 1929’da Rus devrimci Leon Troçki de buraya gönderilmiş, ondan sonrakilerse şehirden kaçıp stressiz bir yaşamı bulmaya çalışan gönüllü sürgünler olmuş. Büyükada’ya gelen vapurlar 1899’da 1. Ulusal Mimari tarzında Mihran Azaryan tarafından tasarlanan iki katlı bir iskeleye yanaşıyor. Bina adadaki ilk sinema dahil olmak üzere değişik amaçlarla kullanılmış.

(Büyük)ada sahillerinde bekliyorum
İsa Tepesi’nin yamacında, Japonya-Nara’daki Todaiji Tapınağı’ndan sonra dünyada ikinci, Avrupa’da da en büyük ahşap yapı olan altı katlı bir bina var. 1898’de bir Fransız şirketince otel ve kumarhane olarak yaptırılmış ve Alexandre Vallaury tarafından tasarlanmış. Sultan II. Abdülhamid izin vermeyince, 1902’de zengin bir Rum bankerin dul eşi tarafından satın alınıp bir yetimhane olarak kullanılması şartıyla patrikhaneye bağışlanmış. Bugün ise perişan durumda ve adeta yetim kalmış bir yetimhane.

Haberin Devamı

Büyükada Anadolu Kulübü adanın en güzellerinden. Prinkipo İngiliz Yat Kulübü için 1906’da inşa edilen bu zarif bina, Cumhurbaşkanı İnönü, İran Şahı ve Romen diktatör Nikolay Çavuşesku gibi pek çok ünlü kişiyi ağırlamış. Atatürk de burada kalmış ve odası olduğu gibi muhafaza ediliyor. Kulüp üyelere ve misafirlerine açık.

‘KÜLTÜRLERİN BULUŞTUĞU BİR YERDİ’

(Büyük)ada sahillerinde bekliyorum
Anet Çalıbaşı ve Saffet Emre Tonguç

Büyükada’yı çok sevdiğim dostum Anet Çalıbaşı ile gezdim ve ondan çocukluğunun adasını anlatmasını istedim. Aşağıdaki satırlarda yazanlar belki de tüm ülkedeki değişimin yansımaları...

“Küçük bir kız çocuğu bedenimi iskelenin demir korkuluklarının arasından geçerken hatırlıyorum. Babaların ada vapurundan karşılandığı yıllardı. Kimi lüks kamarada, adaya vardıkları an, günün yorgunluğunu çoktan çıkartmışlar vapur seyrinde. Henüz hanımefendiliğin ve beyefendiliğin mutlak olduğu yıllardı, abartmadan, zarafet ve incelikle! Ada demek bir yaşam stili demekti o yıllar. İstanbullu olmak kadar bir ayrıcalık, bir statü unsuruydu. Sezen’in dediği gibi, Müslümanı, Yahudisi, Rumu, Ermenisi herkes birdi. Bayramlar birlikte kutlanır, ellerde fenerlerle akşam çam sefaları yapılırdı. Müezzin ne demek sabah ilk vapurla okula giderken öğrendim. Ve o adalı müezzin benim hayatımda çok derin bir yer edindi duaları ile. Ezan sesi, kilise çanları çok şey ifade ederdi. İkoncan’ların dünyası değildi o yıllar, ne de varoşların. Ait olduğumuz kimlik, görmüş geçirmiş, azın öz olduğunu özümsemiş, savaş görmüş bir neslin, yine savaş sonrası coşkuya dönüşmüş bir yansımasıydı adalardaki tatlı yaşam.

Haberin Devamı

(Büyük)ada sahillerinde bekliyorum

“Sonra gençliğin başımızı döndürdüğü yıllar, İnci Pastanesi’nde gün batarken, kalplerin çarptığı, Hamdi Baba’da, Hamdi Baba elinde süpürgesi bizleri kovana kadar geceyi yaşadığımız yıllar. Seferoğlu, Değirmen Plajı, Lido, Anadolu Kulübü hafta sonları çınlardı. Hafta içi ise yazlık sinemalar evimizin arka bahçesiydi. Kapılar kilitlenmezdi. Ayak basmadığımız koy, patika yol kalmazdı. Plaj yoktu, motor seferleri yoktu, istila yoktu. Hafta sonu gelen ziyaretçiler ise usulca piknik yapar, kirletmezlerdi adayı. Ada, İstanbul gibi kültürlerin buluştuğu bir yerdi. Ne yazık ki bu ruhu kaybediyoruz. Adayı ada yapanlar, yani vapurları, yapıları, insanları teker teker yok ediliyor. Yakında adayı ada yapan tek özellik, dört tarafının denizlerle çevrili olması olacak.”

Haberin Devamı

YAPMADAN DÖNMEYİN

Büyükada Fırını’ndan sakızlı, tarçınlı, lokumlu kurabiyeler alın. Ada Döner’de dürümün tadına bakın. Yalovalı’da patates köftesini deneyin. Eskibağ Plaj Restaurant (0216 382 23 36) diğer adıyla Herman’ın Yeri özellikle günbatımında huzurun adresi. Alt tarafında plajı da var. İskeledeki restoranların çoğu turistik. Milto ise hâlâ belli bir kaliteyi koruyor. Bahçe’de Sinek Cafe (0216 382 35 78) adadaki en güzel keşfim oldu, mozaik pastalarına bayıldım. Hayatı süzmüş üç adalı kardeşin mekânında rafine bir zevkin yansımalarını göreceksiniz. Keşke böyle yerlerin sayısı artsa. Dolci’de profiterol yiyin. Adalıların seyyar dondurmacısı Yunus, üçüncü nesil olarak aynı lezzeti yeni kuşaklara taşıyor. Yüzmek için Değirmen Plajı alternatiflerden bir diğeri. Splendid Palas Hotel’de (Tel: 0216 382 69 50, www.splendidhotel.com) kalacaksanız en iyi odalar 24, 29, 54 ve 59, bahçe manzaralılar arasında da 70 ve 75.

Yazarın Tüm Yazıları