Paylaş
Karaman kökenli aile
Karaman yakınlarında bulunan bir köyden gelen Meremetçi Bali Kalfa ailenin ilk bilinen üyesi. Sultan IV. Mehmed’in sarayındaki Ermeni mimarların kulağına gitmiş Bali Kalfa’nın başarıları. O da İstanbul’a gelmiş ve kendisine sarayda daha sonraki yıllarda oğlu Magar’a devredeceği bir yer edinmeyi başarmış. Magar, Sultan I. Mahmud ile bir şekilde ters düşünce Bayburt’a sürgün edilmiş. Sürgün yerinde oğulları Krikor ve Senekerim’e mimarlık eğitimi vermiş. Krikor Amira Balyan (1764-1831) zamanında aile şirketinin başarısı ciddi olarak artmış.
Üzücü olansa şehre miras bıraktığı binaların bir kısmının o zamandan bu yana kaybolmuş olması. Buna rağmen 1826 senesinde Sultan II. Mahmud’un yeniçeri isyanını bastırması şerefine yaptırılan Tophane’deki Nusretiye (Zafer) Camii hala ayakta. Bugüne ulaşabilmiş eserleri arasında Eyüp’ün Haliç kıyısında bulunan ve bir zamanlar şehirdeki feslerin üretildiği Feshane ile Belgrad Ormanları’nda hala ayakta olan Valide ve Topuzlu su bentleri de var. Krikor ayrıca devasa Selimiye Kışlası’nın üç kanadının yapımını üstlenmiş.
Krikor’un küçük kardeşi Senekerim daha az tanınıyor ama o da şehre çok belirgin bir imza atmış ve Beyazıt’taki İstanbul Üniversitesi avlusunda duran Serasker Yangın Kulesi’ni geriye bırakmış.
Dolmabahçe Sarayı
Diğer taraftan, şehri sanki kendi eviymişçesine süsleyen ve donatan Magar’ın en küçük oğlu Garabet Amira Balyan (1800-1866) olmuş. Sultan Abdülmecid için, 1843 ile 1856 yılları arasında devam eden muazzam bir projeye oğlu Nigoğos ile beraber imza atıp Dolmabahçe Sarayı’nı inşa eden o olmuş. Söylemesi bile zor; saray 285 odadan oluşuyor, ancak halka açık olan kısmı sadece küçük bir bölümü. Bugün en çok ilgiyi ise 38 metre yükseklikteki tavanıyla Muayede Salonu görüyor. Salonun dışarıdan fark edilmeyen kubbesinin altında birçok padişah çeşitli bayramları kutlamış. Bir diğer ilgi odağı ise Mustafa Kemal’in 10 Kasım 1938 tarihinde son nefesini verdiği oda. Barındırdığı diğer hazineler bir yana, sarayda paha biçilemez bir tablo koleksiyonu var. Garabet 1865 yılında Beylerbeyi Sarayı’nı kendinden bile daha üretken oğlu Sarkis ile beraber inşa etmiş. Çok daha kullanışlı olan bu sarayın en güzel kısımlarından biri yunuslarla süslenmiş bir fıskiyenin eşlik ettiği havuzu. Aslında bu iç havuzun yapım amacı saray sakinlerini yaz sıcaklarında serinletmekmiş.
Ortaköy Camii
Garabet’in bir diğer başyapıtı mükemmel güzelliği ile Ortaköy sahilinde denize doğru uzanmış, Boğazdan gelen geçen teknelerdeki insanların gözden kaçırmasının imkânsız olduğu yapı, aynı zarafete sahip olan ve Nigoğos tarafından yapılan Dolmabahçe Camii’nin ikizi gibi. Sultanahmet’teki Divan Yolu’nda yürüdüğünüzde Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid’in naaşlarına ev sahipliği yapan türbeyi fark edersiniz. Türbe, Garabet tarafından 1840 senesinde yapılmış. Garabet’in daha az tanınan eserleri arasında 1848 yılında inşa ettiği ve bu türde şehirde yapılan ilk saat kulesi olan Nusretiye Saat Kulesi (İstanbul Modern’e girerken sağ kolda görebilirsiniz) ve Beşiktaş’taki devasa Surp Asdvadzadzin Kilise’si sayılabilir. Taksim Meydanı’ndan Dolmabahçe’ye doğru devam eden Gümüşsuyu Caddesi’nde bulunan göz alıcı Gümüşsuyu Askeri Hastanesinde de Garabet’in imzası var. Hatta Kandilli’de bulunan TV dizileri Gümüş ile Lale Devri’nin seti olarak kullanılan Abud Efendi Yalısı’nı da o tasarlamış.
Nigoğos Balyan’ın (1826-1858) trajik denecek kadar kısa bir ömrü olmuş ama yine de şehirdeki iki hazineyi tasarlama imkânı bulmuş; Küçüksu Kasrı ve Beşiktaş’taki Ihlamur Kasrı. Kalıcı bir ev olmaktan ziyade, sultanların yolculukları sırasında dinlenmeleri için kullanacakları köşkler olarak tasarlanan her iki yapı da Balyan mimarisinin belirleyici unsuru olan zarif barok detaylar taşır.
Tüm bu özelliklerine rağmen ziyaretçilerinin bu kadar az olması da insanın içini acıtan bir durum. Çırağan Sarayı’nın karşısında bulunan zarif, Küçük Mecidiye Camii de kardeşi Sarkis tarafından tasarlanmış ve 1848 senesinde Nigoğos tarafından inşa edilmiş. Ayrıca 1853 senesinde Kandilli’de yapılan Adile Sultan Sarayı da onun eseri.
Çırağan Sarayı
Sarkis Balyan’ın (1835-1899) çalışmaları şehirdeki en ünlü iki otelde kalanların çok aşina olduğu eserler: İlki 1910 senesinde çıkan yangınla dört duvarı kalan Çırağan Sarayı Kempinski Hotel diğeri de 1870’li yıllarda Dolmabahçe Sarayı çalışanları için yaptırılan Akaretler’deki W Hotel. 1871 yılında inşa edilen ve yakın zamanlarda restorasyonu tamamlanan Aksaray’daki Valide Sultan Camii de bazı kaynaklarda Sarkis ve kardeşi Agop’a mal ediliyor. 1889 yılında Sarkis, Yıldız Sarayı parkındaki Şale konukevini Hipodrom’daki yeşil çatılı çeşmeyi hediye eden Kaiser II. Wilhelm’in resmi ziyareti için genişletmiş. Ayrıca 1870 yılında parka muhteşem Malta Köşkü’nü de ilave etmiş ve tıpkı Beylerbeyi Sarayı’nda olduğu gibi içeriye bir havuz yapmış ama bu kez mermerden kuğularla süslemiş. 1870 yılında Emirgan Korusu’na ilave ettiği Sarı Köşk bir İsviçre şalesini yansıtmak üzere tasarlanmış. Bugün hoş bir kafeye ev sahipliği yapıyor.
Agop Balyan (1838-1875) çeşitli projelerde kardeşleriyle beraber çalışmış ama işin gerçeği, bu büyük mimarlar hanedanının sonu Sarkis ile gelmiş. Beş kuşak süresince altı padişaha hizmet eden aile, eşi benzeri görülmemiş miktar ve çeşitte eseri İstanbul’a miras bırakmışlar. Balyanlar, İstanbul’un dışında da eserler yapmış. İzmit Hünkâr Kasrı, Hereke Kaiser Wilhelm Köşkü, Bandırma Ermeni Kilisesi ve Gaziantep’teki Kurtuluş Camii’ni de inşa etmişler. Ailenin üyelerinin mezarları Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki Nuh Kuyusu Caddesi’ndeki Ermeni mezarlığında bulunuyor.
Paylaş