Paylaş
Elmalı’dan Finike’ye doğru inerken yolun tam orta yerinde, Arif Köyü’nde, gürül gürül akan bir su kaynağı var. Aykırıçay denilen bu subaşı, yol üstünde şirin bir durak noktasıdır. Çevredeki ağaçların gölgesinde köylüler yerel ürünler satarlar. Dağ havasını içinize çekmek, su içmek ya da dünyanın en güzel mısırlarının tadına bakmak için durduğunuzda, hemen karşınızda ‘ARYKANDA’ yazan bir ören levhası görürsünüz. Biraz tarih ve hele arkeoloji merakınız varsa, bu tür levhalar insanı yoldan çıkarır.
Sanırım 90’lı yılların başlarındaydı. Ankara’dan gelirken, Aykırıçay’da küçük bir mola sonrası, eşim ve çocuklarımızla birlikte anayoldan ayrılıp levhanın gösterdiği yola yöneldik. Ören yerinin yakın olduğunu söylemişlerdi, ama yol oldukça kötüydü ve yavaş ilerliyorduk. Bir ara camı açıp karşıdan gelen yaşlıca bir köylüye sormaya kalktım: “Uğurlar olsun amca, ören yerine gidiyoruz, ama görmeye değer bir şey var mı?”
Verdiği yanıtı çeyrek yüzyıldır bir ders gibi aklımda tutarım: “Uğurlar olsun yeğenim” dedi, bilge bir ifadeyle, “Ben bilmem ama, taa Amerika’lardan görmeye geliyorlar!”
O sıcak yaz gününde ve tozlu köy yolunda Arykanda’yla tanışmamız böyle oldu.
Arykanda, Antalya’nın batısında, Elmalı’dan deniz kıyısına, Finike’ye inen yolun tam orta yerinde 3000 yıllık bir antik kent. Günümüzden 2500 yıl kadar önce ünlü şair Pindaros’un bu kentten söz ettiği biliniyor. Buna karşın, kentin yeniden gün ışığına çıkması 19. yüzyılın ortalarına, 1838’de Charles Fellow’un keşfine kadar gecikmiş.
Ana yoldan geçerken, büyük kayaların ve ormanın içine gizlenmiş olan kentin kalıntılarını görmek mümkün değil. İki kilometre kadar içeri girmek ve sonra bir dağın, Şahinkaya Tepesi’nin yamacına yerleşmiş şehri basamak basamak tırmanmak zorundasınız.
Ancak tırmanmak sizi yormaz çünkü her terasta yeni bir yapı kalıntısıyla karşılaşır, onu incelerken dinlenir, bu kez bir üst terastaki yapıları görmek için sabırsızlanırsınız. Toroslar’daki antik kentlerin çoğu böyledir: Ağlasun yamaçlarında Sagalassos, Fethiye’de Tlos, Korkuteli yolunda Termessos...
Arykanda’da sizi ilkin -birçok antik şehirde olduğu gibi- hamam kalıntıları ve çevreye serpilmiş yamaç evleri karşılar. Bir üst kademede küçük bir ‘odeon’ ve önündeki ‘devlet agorası’... Daha yukarı tırmanırsanız dağın yamaçlarında ana kayaya oyulmuş -ve oldukça iyi korunmuş- küçük bir tiyatronun basamaklarında dinlenme imkânı bulursunuz. Tiyatrodan yukarıda -neredeyse kentin damında- üç oturma sırası olan bir ‘stadium’ yer aldığını öğrenmek de şaşkına dönmenize yeter!
Bir sanat mabedi
Arykanda’nın iyi korunmuş tiyatrosu -birkaç yılda bir- sanat etkinliklerine sahne oluyor. 2000 ve 2006’da antik tiyatroda yapılan klasik konserler hâlâ hafızalarda... 2010’da, ömrünü bu kente adamış Bayburtluoğlu Hoca’nın onuruna Antalya Senfoni Orkestrası’nın verdiği konser, benim de en güzel anılarım arasında yer alıyor.
Bu yıl bu konserlere unutulmaz bir yenisi eklendi. Haziran başında çeşitli kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan batı Antalya kasabaları arasında Finike Belediyesi, dünya çapında önemli bir sanatçımızı, Anjelika Akbar’ı konuk ederek etkinliklerin çıtasını yükseltti. Ilık bir haziran akşamı, deniz kıyısından 650 metre yüksekteki üç bin yıllık Arykanda Tiyatrosu’nun taş sıralarını, yaklaşık 3000 kişi, tek boş yer kalmamacasına doldurdu.
Değerli sanatçı Akbar, saat 22.00’den gece yarısına ilerleyen süre içinde, Âşık Veysel’den Nesimi’ye, Bach’a uzanan, dünyaca bilinen engin repertuvarıyla binlerce kişinin dakikalarca ayakta alkışladığı nefis bir konser verdi. Sevgili Anjelika’nın tanımlamasıyla tam bir ‘multimüzisyen’ olan değerli Tolga Ünaldı da, farklı enstrümanlarla kâh ona eşlik etti, kah dünya müziğinden ilginç örnekler sundu.
Sahildeki teknelerden gelen yabancı konuklar, Finike’nin ve çevre kasabaların sanatseverleri ve yerel giysileri içinde Arif köylüleri, 4 Haziran 2016 gecesi, ay ışığında, Arykanda’da, Anjelika Akbar’ın piyanosundan Beethoven’in ‘Ay Işığı Sonatı’nı dinlediler ve hep birlikte coşkuyla alkışladılar.
Her şeyin bölünüp ayrıştığı, gerginliğin ve ötekileştirmenin arttığı bir ortamda, Arykanda Tiyatrosu’nda bir müzik etkinliğinin çevresinde toplanan bu coşkulu alkışlar, içimde her şeye rağmen geleceğe yönelik iyimserliği ve umudu yeşertti.Ay ışığında, yamaçlardan aşağıya dikkatle yürümeye çalışırken, 2500 yıl önce bu ‘Yüksek Kayanın Yanındaki Yer’den, Arykanda’dan söz eden Pindaros’un mısraları dilimdeydi: “Umut doldurur içimi/ yoldaşlık eder bana/Umut yola sokar, yoldan çıkan insan aklını!”* 1971’den 2011’e 40 yıl, ‘Yüksek Kayalığın Yanındaki Yer’e emek veren Prof. Cevdet Bayburtluoğlu’nun aziz anısına, saygıyla...
Paylaş