Şerh bir şov AİHM rahatsız

AÇILAN dava sayısı üçyüzü geçiyor. Buna rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava kazanan henüz yok. Bundan sonra da, kazanmaları zor görünüyor.

Her yıl aralık başında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplanıyor. İrticai faaliyet ya da disiplinsizlik nedeniyle, değişik rütbelerde subay ve astsubayların ordu ile ilişkileri YAŞ’ta kesiliyor.

YAŞ’ın bu kararları son yıllarda iki farklı sonuca yol açıyor.

1- AKP iktidarıyla birlikte, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı, bu karara katılmadıklarını belirten, şerh koyuyor. Yani, itiraz ediyor.

2-
Hükümetin şerh kararıyla, orduyla ilişkisi kesilenler, kendilerini sağlama aldıkları inancıyla AİHM’ye başvuruyor.

Şerh ve başvuru her sefer çuvallıyor. İki çuvallama arasında fark var.

RET GEREKÇESİ

Ordudan atılanların açtığı her davaya AİHM’in ret gerekçesi aynı:

"Din ve vicdan özgürlüğü bireysel özgürlüklerdendir. Orduda görev yapmak istemek ordu disiplinine uymayı önceden kabul etmektir. Dolayısıyla, disipline aykırı davranmanın cezasını, yine baştan kabul etmektir. İrticai faaliyeti ordu kendi kuralına aykırı görüyor ve bu nedenle ordudan atıyorsa, bunun hukuka aykırı bir yönü yoktur."

Öyle ki, örneğin bir subay, eşinin türbanlı olması nedeniyle, ordudan atıldığını öne sürüyor ve tazminat davası açıyor. Ancak, AİHM bu olayda bile ret kararı veriyor.

ÇİFTE STANDART

Başbakan ile Milli Savunma Bakanı’nın şerh koymasının ise, iki farklı yönü var.

1- Şerh koyarak, kendi kamuoyuna gövde gösterisi yapmak. Bir tür şov.

2- Oysa bu gösteri uluslararası hukuka aykırı. Zaten AİHM’yi rahatsız eden de bu.

AİHM Türk Hukuku’nun bir parçası. AİHM ordudan disiplinsizlik nedeniyle atılanların durumunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun görüyor.

AİHM’nin sözleşmeye uygun gördüğü karara şerh koymak, aslında hukuka aykırı bir davranış. Yani, Başbakan Erdoğan’ın şerhi hukuka aykırı. Onun için şerh koymak, gösteriden öteye gitmiyor.

Dahası var. AKP sık sık, YAŞ kararlarını yargı denetimine açmaktan söz ediyor. Ordu ile tahterevallinin bir uzantısı.

Oysa AİHM’ye başvurular, yargı denetimininin zaten kendisi. YAŞ ile ilgili yargı denetimi zaten var.

Her Aralık’ta şerh koymak, arkasından o kararları yargı denetimine açmaktan söz etmek, AİHM’yi hiçe saymak demek. AİHM bunu hoş karşılamıyor.

İşine geldiği yerde AB, gelmediği yerde şerh. O çifte standardı kimse yutmuyor.

Daha önce YAŞ kararlarına şerh koyan Abdullah Gül’ün o kararları şimdi onaylaması, istemeyerek de olsa, hukuk içinde bir davranış.

Vahşi sulama almış başını gidiyor

KURAKLIK Türkiye’yi su tasarufu konusunda ciddi önlemlere zorluyor.

Türkiye’de suyun yüzde 74’ü tarımda kullanılıyor. Asıl tasarruf tarımda. Mevlam kayıra, saldım suyu çayıra, mantığı ile tarımda vahşi sulama almış başını gidiyor. Oysa, ürün türüne göre, damlama ya da püskürtme yoluyla çok büyük tasarruf sağlamak mümkün. Damlama yüzde 1.5, püskürtme yüzde 4.5 gibi komik oranlarda.

Teşvik amacıyla, Ziraat Bankası damlama suya sıfır faizli kredi veriyor. Ancak, vahşi sulama alışkanlığı değişmiş değil. Sıfır faiz henüz çiftçiye ulaşmıyor.

Tarım Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı’nın çiftçiye anlatması gereken nokta burası. Yeteri kadar anlatılamadığı ortada.

Büyük kentlerde ise, su tasarrufu sanki unutulmuş gibi.
Yazarın Tüm Yazıları