Güncelleme Tarihi:
Aynı zamanda bu etkinlik ile ilgili Türkiye Tenis Federasyonu adına danışmanlık yapıyor. Markus, Zürih doğumlu, eski profesyonel tenisçi ve ülkesi İsviçre adına 14 yıl Davis Kupası takımında oynamış. Oyunculuk kariyerinden sonra kayak sektöründe faaliyette olan bir spor pazarlama şirketinde tenisi ünlü markalar ile tanıtımını ve pazarlamasını yaptı. Sonra iki Alman tenisçi Carl Uwe Steep ve Michael Stich’in menajerliğini üstlendi.
1991 yılında ise ünlü efsane Rumen tenisçi ve spor yöneticisi Ion Tiriac şirketine ait olan tenis turnuvalarında direktörlük yapması için Markus’a iş teklifi yaptı. Markus on üç yıl boyunca Tiriac’ın turnuvalarında yöneticilik yaptı. Tiriac’tan ayrıldıktan sonra 2004 yılında Stuttgart’taki Porsche turnuvasının adeta patronu oldu. Turnuvayı bir marka haline getiren Markus halen bu görevi sürdürüyor. Markus’un İstanbul hikâyesi yetmişli yıllarda başlıyor. Oyuncu olarak Taksim TED kulübündeki TED OPEN turnuvasına katılmıştı. Yıllar sonra ise Enka’da düzenlenen İstanbul Cup Kadınlar turnuvasında direktörlük yaparken WTA etkinliğinin 3 yıl süre ile İstanbul’a verilmesi için yoğun girişimlerde bulunan kişilerden biri. Markus 5 lisanın dışında biraz olsun derdini anlatacak kadar da Türkçe konuşuyor. İşini en ufak detayına kadar profesyonelce yapıyor. Prestij kendisi için önemli bir kavram.
WTA turnuvasının İstanbul’a verilmesi için neden bu kadar uğraştın?
Öncelikle İstanbul’a inandım. Fırsatlar ile dolu bir Metropol. Belki çok büyük bir tenis tarihçeniz yok ama insanlarınız spora ilgili. Sosyal seviyeniz tenis oynamaya ve seyretmeye çok uygun. Türk firmaların uluslararası böyle büyük bir etkinliğe ve dolayısıyla tenise yatırım yapmaları için bir fırsat. Ayrıca sponsorluk için dünya markalarını İstanbul’a davet etmek için iyi bir olanak olacağını düşündüm.
Üç yıllık İstanbul WTA izlemini yorumlar mısın.
Öncelikle WTA tarihinde bugüne kadar olmayan bir seyirci rekoru kırıldı. İnanılmaz bir ilgi vardı. Oyuncular İstanbul’a gelmekten çok mutlu oldu. Dünya medyasında İstanbul övgü ile konuşuldu. Ancak bu büyük organizasyondan spor sektörünüzün bazı dersleri alması gerektiğini düşünüyorum. Sponsorluk ve satış kültürünüzü geliştirmeniz gerekir. Bu sadece tenis için değil, diğer büyük spor etkinliklerin de profesyonel bir pazarlama ekibi tarafından pazarlanması önemli. Her şeyi devletten beklememek lazım. Bu etkinlik örneğin, Almanya’da olsa Devletin vereceği destek çok küçüktür. Verse bile birinci sene verir. Turnuva yönetimi ürünün yani turnuvanın sunuşunu hazırlar ve maddi desteği sadece özel sektörde arar. Örneğin bir VIP locası nasıl satılır, kime satılır.
Biraz Porsche turnuvasından örnek verebilir misin.
Turnuva yönetimi olarak sadece saha kirası ödemiyoruz. Stuttgart Belediyesi’nin bize herhangi bir desteği yok. Turnuvada sosyal etkinliklere çok önem veriyoruz. Tribünde oturan seyirciler maç aralarında değişik stantlarda dünya mutfağından yemek yiyebiliyorlar, içki içebiliyorlar. İnsanlar birbirlerini görmek, sohbet etmek istiyorlar. VIP localarında şampanyadan havyara kadar her şey mevcut. Özel sektördeki büyük firmalar müşterilerini oraya davet ediyorlar. Örneğin Fransa Açık turnuvasında 2 haftalık, 5 kişilik, yemeksiz bir locanın fiyatı 75.000.- Euro. Stuttgart’taki Porsche turnuvasında ise altı kişilik, yedi günlük yemekli loca fiyatı 12.000.-Euro. Bize ilk seneden itibaren bu fiyatı talep etmedik. Bu fiyatta ulaşırken her yıl hizmet kalitemizi de artırdık.
Kadın tenisçiler fazla para kazanmıyor mu?
Grand Slam veya diğer turnuva organizasyonları oyuculara ödedikleri para ödülünü zaten sponsorlardan alıyorlar. Bugün hiçbir tenis turnuvasının herhangi bir borcu yoktur. Serena Williams bugün golf teki Tiger Woods gibi bir isim. Serena hakkını veriyor ve sektör onun büyük para kazanmasını sağlıyor. Sektör kazandıkça tenisçiler de kazanıyor. Futbola bakın yedek kulübesinde oturan futbolcular ciddi miktarda paralar kazanıyor, üstelik kulüplerin de büyük miktarlarda borçları var.