Seçmenin kafası

Ekonomik büyüme seçmen tercihlerini şekillendiren en önemli faktör olarak kabul ediliyor. Geçen hafta açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamlarına bakarsak Marttaki yerel seçimlerde oy oranlarında büyük savrulmalar beklememek gerek.

Gezi olaylarının artçı etkilerine, yükselen faize ve sinirli giden döviz kuruna, dış politikadaki muhtelif kaygılara rağmen üçüncü çeyrekte ekonomi yine beklentilerin üzerinde, %4,4 büyümüş.

Görünen o ki ekonomimiz etraftaki gürültüye pek aldırmayıp kafası önünde çalışmaya devam eden bir öğrenci gibi. Beklenenden iyi sonuç alma huyu var. Hal ve gidişi dalgalı seyretse de.

Bu ekonomik performansın alt yapısı, sürdürülebilirliği, diğer ekonomik dengeler uzun uzun tartışılabilir elbet. 2014 yılının daha zorlu geçeceği de söylenebilir.

Ancak mevcut ekonomik tablonun yerel seçimlerde iktidarı sarsıcı bir unsur olmayacağı da belli…

Ak Parti oy kaybedecekse ekonomi dışı faktörlerden kaybedecek. Ki ekonomi dışı konularda gözlenen dağınıklık öyle böyle değildi bu yıl.

Ülke gerildikçe gerildi. Akıllara zarar ne tartışmalara girildi.

Hukuki ihlaller belli.

İzlenen dış politikanın sonuçları ortada…

Kritik soru şu: Ekonomik büyüme bütün bu diğer çuvallamaları örtebilir mi?

Seçmenin kafasındaki öncelikler sıralaması değişiyorsa ne ala. Aksi halde sonuç pek değişmez gibi görünüyor.

*****

TEPKİ GELİR Mİ?

Perşembe günü Ahmet Hakan çok çarpıcı bir yazı yazdı “Gitti üst düzey general geldi üst düzey AKP’li” başlığıyla. Ülkedeki hukuki işleyişin halleriyle ilgili çarpıcı örnekler vardı yazıda.

Adalet mekanizmasına yapılan müdahaleler, kimse kusura bakmasın, son on yılın sorunu değil bu ülkede.

Evet, son dönemde iş çığırından çıktı. Hukuk bir iktidar alanı tepişmesine döndü. Her türlü anormallik normalleşti. Ancak sorunun kökleri derinde, sistemle ilgili, bugünden yarına çözülemez.

İşte tam bu noktada seçmenden beklenmedik bir tepki gelse keşke diyorum. Adalet her şeyin temeli… Herkese lazım. Sağlıklı hukuk sistemi ekonomik performansın da en önemli teminatı… Hukuki ayak aksarsa ekonomi bir yerde tıkanır.

Seçmen “yeter artık, kendinize gelin” dese keşke. Yapacaksanız yapın şu Anayasayı, insanlara güven verecek bir beyaz sayfa açın.

Diyecek gibi mi? Pek öyle görünmüyor.

*****

HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞMEK

Bu hafta Trabzonspor taraftarı olan değişik isimlerden yirmiye yakın eposta geldi. Belli ki organize bir hareketti.

Onlarca gazeteciye gönderilen tek bir metindi bu. 3 Temmuz süreciyle ilgiliydi ve şöyle başlıyordu:

“Okumadınız, konuşmadınız, yazmadınız...

Ya da,

Okudunuz, konuşamadınız, yazamadınız.

Gazeteciliğin en önemli etik kuralları yerine, patronlarınızın beklentilerine sadakat gösterdiniz,

Tapeleri okumak yerine, türlü türlü komple teorileri geliştirdiniz;
“cemaat’in işi” dediniz, “herkes yaptı” dediniz, “futbol bu canım, o kadar da önemli değil” dediniz;

Sonunda,

Şike’yi normalleştirdiniz,

Şikecileri baş tacı ettiniz…“

Ve benzer tonda devam ediyordu.

Bu metin haklıyken haksız duruma düşmenin çok çarpıcı bir örneği olarak göründü bana.

Böyle toptan suçlayıcı bir iletişim metodu zamanın ruhuna uygun değil. Daha kişisel gitmek gerekir. Hatta yazı bazında tepki verilebilir.

Basından alınacak bir destek varsa bile bunun yolu bu değil. Daha yapıcı bir ton daha çok sonuç alır.

Sağlıklı iletişim kurmadan bir şey olmaz.

Nefret dilinden hayır gelmez.

Biraz özen lütfen.

****

DOĞANIN GÜCÜNE SAYGI

Kış bir geldi tam geldi. Maç erteletti, okulları tatil ettirdi, ulaşımı aksattı.

Meteorolojinin günler öncesinden haber vermesine ve sürekli uyarmasına rağmen araçlar yine yollarda mahsur kaldı.

Ortada bir umursamazlık, bir sorumsuzluk var bence. Bu hep oluyor.

Doğaya saygımızda eksik var. Gücünü hafife alıyoruz. Onu her durumda alt edebileceğimizi sanıyoruz. Ne büyük yanılgı!