Saray'da buruk gece

ÇOK güzel bir gece. Beylerbeyi Sarayı'nın bahçesi İstanbullu sanatseverleri manolya ağaçlarının altında ağırlıyor. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali 31'inci yılında açılışı Türk bestecileri ile yapıyor.İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Türklerin batıya bin yıllık yürüyüşlerinin en latif mesajını, Türk bestecilerine yaşam boyu başarı ödülüyle veriyor. İlk ödülün sahibi Nevit Kodallı. Bu gece, biraz da onun gecesi. Bir ay önce Strasbourg'da bir müzik marketin ‘‘çağdaş besteciler’’ bölümünde Adnan Saygun'un cd'sine rastlayınca nasıl gururlanmıştım.Cumhuriyet projesinin en ağır yükünü onlar omuzluyor, bu toplumda çok sesli müzik yapmak zor iş. Türkiye'de yaşamını çok sesli müziğe adamanın ne kadar özveri istediğini, bu işe kalkışan oğlumun ve arkadaşlarının sayesinde daha iyi görüyorum. Avrupa'nın her yerinde bindiğim taksilerin şoförleri klasik müzik dinliyor, Baku'de öğlen tatillerinde inşaat işçileri, çevrede buldukları bir piyanoda Çaykovski çalarak yorgunluk atıyorlar. Her şey gibi kalite de tüketildikçe gelişen bir değer. Çok sesli müziğin buradaki tüketicisi ise bir avuç. Bestecisinden icracısına çok sesli Türk müziğinin inşasına katılanlara ne kadar ihtimam gösterilse az.* * * DİYE düşünürken sahneye Kültür ve Turizm Bakanımız Erkan Mumcu geliyor.Konuşmaya başlıyor. Nevit Kodallı da yanında.Ne beklersiniz? Bakan'ın Kodallı'nın çok sesli Türk müziğine katkılarından söz etmesini bekledim ben. Yanı başında kendisini dinleyen beyaz saçlı ufak tefek gösterişsiz insanı memnun edecek bir iki şey söylemesini, toplumun sanatçısına duyduğu minneti ifade etmesini bekledim.Hayır. Kültür Bakanı'nın konuşmasında ne Türk bestecileri ne de Kodallı'yla ilgili bir cümle vardı. İstanbul müzik festivalinin büyük bir boşluğu doldurmasından ve sivil bir girişim olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.Bakanların, sorumlu oldukları alanla ilgili her şey bilmeleri gerekmez. Ama neden böyle önemli günlerde yapacakları konuşmaları ehline yazdırmazlar, bu konuda yardım almazlar? Dünyanın birçok yerinde politikacıların, uluslararası örgütlerin temsilcilerinin konuşmalarını başkaları yazıyor. Sadece uzmanlara değil, bu tip toplumsal mesajlar verileceği zaman edebiyatçıların ifade yeteneklerine de başvuruluyor. Böyle günlerin ‘‘mana ve ehemmiyeti’’ konuşmaları kamuoyu duyarlılığını artırıyor. Fırsat biliniyor. Ama işin özü ‘‘temsil’’ ve ‘‘söz’’ meselesi. ‘‘Temsil’’in önemini kavramada sözün değeri olabilir mi? * * * DİYE düşünürken Nevit Kodallı, Atatürk Oratoryosu ile dünya literatürüne geçen usta, hayat boyu başarı ödülünü bu ülkenin Kültür Bakanı'nın elinden, sessiz ve sözsüz aldı.O, heyecan dolu sesiyle ‘‘Yaşasalardı onlar da alırdı. Bu ödülü benden öncekiler için de alıyorum’’ derken ben çok sesli müzik dünyasında Türkiye sayfasını açanlara ve bu sayfayı bezemek için sabırla, tutkuyla çalışan usta- çırak, besteci- icracı hepsine içimden teşekkür ediyordum. Binlerce teşekkür.
Yazarın Tüm Yazıları