Sağlık Bakanı Akdağ’a armağan

5 ARALIK 2007, geçen çarşamba gecesi, saat 23.00-23.30. Haydarpaşa Numune Hastanesi, Acil Servis.

Feci bir trafik kazası sonucu, dünya çapındaki heykeltıraş Prof. Tankut Öktem ne yazık ki, hayata veda ediyor. Kazada eşi Semra Öktem beyninden ağır yaralı, ayrıca vücudunda kırıklar var. Kızı Pınar Doğan’ın burnu kırık.

Numune Hastanesi’nde Acil Servis’te yerler pislik içinde. Acile gelen hastalar hayati tehlike ile karşı karşıya, inliyor ve sedyelerde bekliyor.

Bir hastabakıcı hastalardan kan alıyor. Kan alınan hastanın adını en ez beş ayrı kişi gelip tek tek soruyor. Onlardan biri, hasta yakınına, "al bu tüpü git, şuraya kayıt yaptır" diyor.

Hastalar sedyelerde inliyor, kayıt bürosu önünde, "sen şöyle geç bekle" azarını işiten hasta yakını, ne yapacağını şaşırıyor, hastanın yanına dönüyor.

TAM TEŞEKKÜLLÜ

Yakınları, doktora yaralının durumunu soruyor, "beyin kanaması galiba, sırası gelince tomografi çekilecek" deniyor.

Tomografi sırasına kadar, yaralı hasta acıdan kıvranıyor. Kimse oralı değil. Orada herkes acıdan kıvranıyor. İki hastabakıcı "yardım edin, şunu tomografi için sedyeye taşıyalım" diyor. Beyin kanaması geçiren, acil müdahale gerektiren, vücudunda kırıklar bulunan "şunu", kamyona yük yükler gibi, sedyeye atıyorlar.

Hasta yakınları, "burada kalırsak, hasta ölecek" telaşıyla, bir başka hastaneye gitmek için, ambulans istiyor. Nöbetçi doktor, "burası tam teşekküllü hastane, ambulansı kendiniz bulacaksınız" diyor. Gece saat 01.00.

Tam teşekküllü ölümden kurtulmak amacıyla, hasta yakınları dışarı fırlıyor. Bahçede tesadüfen ambulans var. O ambulansla ağır yaralı hasta, bir başka hastaneye taşınacak. Soru şu: "Yaralıyı ambulansa kim taşıyacak?". Çünkü, herkes geri çekiliyor.

Sonunda ambulansla yola çıkılıyor, ambulans da içler acısı. Şoför yolu bilmiyor, ambulanstaki bakıcı yaralıya oksijen veriyor, yaralı çırpınıyor, nefes alamıyor. Sanki o bakıcıları pazar yerinden toplamış, getirmişler.

MUCİZE KURTULUŞ

Mucize gerçekleşiyor. Ağır yaralı hasta, Haydarpaşa’da acil serviste ve ambulansta ölmeden, özel hastaneye ulaşıyor. Kazadan üç saat sonra.

Acıbadem’de özel bir hastanede profesyonelce kabul ve bakımla, hemen beyine ameliyatına alınıyor.

O hasta yakınları, yitirdikleri babaları Tankut Öktem için gözyaşları dökerken, annelerini kurtarmak için çırpınıyor. Diğer hasta yakınları gibi.

Bir devlet hastanesi acil servisi, üstelik İstanbul’da ve adı, sanı bilinen bir hastane.

Seçimlerde ve sonrasında hastalara sağlanan kolaylıklar ve hastaneler üzerine pek çok nutuk dinliyoruz.

Birebir yaşanan bu olayı, o nutuklarla birlikte Başbakan Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a armağan ediyorum.

Öte yandan, Öktem’i yitirdiğimiz trafik kazası, tam cinayet. Baştan sona ihmal ve Türkiye’deki düzenin aynası. Tıpkı, hastanede yaşananlar gibi.

Büyükanıt: Tankut kardeşimi kaybettim

CUMHURİYET döneminin en büyük heykeltıraşı, yüzlerce heykele imzasını atmış olan Tankut Öktem Türkiye’nin dört bir yanını eserleriyle donatıyor.

Harp Okulu’na yaptığı heykel, Atatürk ve tam yedi yüz asker portresinden oluşuyor. Yedi yüz askerin hiçbiri diğerine benzemiyor. Heykeli yaparken, Tankut Öktem yedi yüz ayrı askerle tek tek görüşüyor ve onların portrelerini çiziyor. O sırada Harp Okulu Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt:

"Atatürk’ün siyah-beyaz bir fotoğrafı vardı. Tankut Hoca o fotoğraftaki resmin de, heykelini yapmak istiyordu. Fotoğrafta, Atatürk’ün potinleri var, Tankut Hoca, potinin bağcıklarını sordu. Çünkü, aynen yapmak istiyordu. O kadar titiz bir sanatçıydı."

Tankut Öktem
’i yakından tanıyan Büyükanıt’la geçen akşam Ankara’da karşılaşıyorum. Büyükanıt acısını, "Tankut kardeşimi kaybettim", sözüyle dile getiriyor. Sanatını ve kişiliğini uzun uzun övüyor.

Tankut Hoca’nın heykellerini yaptığı atölyesi Gemlik, Kumla’da. Devlet sanatçısı Öktem’e devlet sahip çıktığını kanıtlamak için örneğin, Kumla’daki atölyenin müzeye dönüştürülmesini düşünecek mi?
Yazarın Tüm Yazıları