Sabah-ATV ihalesinde dünyanın dev fonlarına kapılar kapalı görünüyor

SABAH-ATV için 1.1 milyar dolar muhammen bedelle açılacak ihaleyle ilgilenen dünya devi fonlardan birinin yöneticisi geçenlerde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) uğradı: "Sabah-ATV ihalesine girmek istiyoruz. Ancak, ’finans kuruluşları televizyon sahibi olamaz’ gibi bir kural varmış."

TMSF yönetimi, bu soruya o anda anlam veremedi: "Biz ihale hazırlığı yaparken böyle bir ayrıntıyı düşünmedik. Sizde neden böyle bir kanı oluştu?"

Yabancı fonun yöneticisi, Doğan TV’ye Deutsche Bank’ın ortaklık girişiminin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndan (RTÜK) döndüğü olayı anlattı: "Deutsche Bank’ın Doğan TV’den yüzde 19.99 hisse alma isteğine RTÜK’ün ’finans kuruluşları televizyon yayıncısı şirketlere ortak olamaz’ gerekçesiyle izin vermediğini öğrendik. Bu karar ATV’yi de etkiler mi?"

TMSF yönetimi, yabancı fon yöneticisinin gündeme getirdiği bu ayrıntıyı RTÜK’le görüşmeye karar verdi: "Durumu RTÜK’e sorup, onlardan görüş alacağız."

Deutsche Bank’ın Doğan TV’ye ortaklık girişiminin RTÜK’ten dönme gerekçesini hatırlayalım: "3984 sayılı yasanın 29’uncu maddesindeki siyasi partiler, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahalli idareler ile bunların kurduğu veya ortak olduğu şirketler, iş ortakları, birlikler ile üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama ve finans kurum ve kuruluşlarına radyo ve televizyon yayın izni verilemeyeceğine, bu kuruluşların radyo ve televizyon yayın kuruluşunda ortak olan gerçek ve tüzel yabancı bir kişinin başka radyo ve televizyon kuruluşuna ortak olamayacağına ilişkin kısıtlamalar nedeniyle bu hisse devri uygun değil."

Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Nuri Çolakoğlu ise, RTÜK’ün yorumunu yanlış bulmuştu: "Söz konusu madde, siyasi partiler, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahalli idareler tarafından kurulan veya bunların ortak olduğu finans kuruluşlarını kastediyor."

Çolakoğlu
, "RTÜK’ün yorumu TV’leri mafyaya bırakır" sözleriyle dikkati çekmeye çalıştığı açıklamasında şu vurguyu yapmıştı: "Herkes söz konusu maddeyi RTÜK gibi yorumlarsa, o zaman fıkrada yer alan ifade gereğince ’şirketler, iş ortakları, birlikler ile üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama kurum ve kuruluşlarına’ da radyo ve televizyon yayın izni verilmemesi gerekir."

TMSF uzmanları, RTÜK’le görüştü, yanıt olumlu değildi: "Yasaya göre fonlar ATV’nin tamamını veya bir kısmını satın alamaz."

Sabah-ATV ihalesi için şimdilik Yunan Antenna, Alman ProsiebenSat.1, Avrupa’nın en büyük medya grubu Bertelsmann bünyesindeki RTL, ABD merkezli Rupert Murdoch’a ait News Corp ve Çek Cumhuriyeti merkezli Central Europe Media Enterprise şartname almış durumda...

Bir yandan yeni talipler ortaya çıkarken, yabancıların da yerli ortak arayışı sürecek... İhale gününe kadar TMSF, RTÜK’ü "finans kurumları TV’lere ortak olamaz" kararından vazgeçirebilir mi?

Doğan TV kararı ortada dururken, biraz zor görünüyor...

Bizim muhatabımız İstanbul Belediyesi

İSTANBUL Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoğan’dan, "İstinyePark’tan 150 milyon dolarlık vergi ve prim doğar" başlıklı yazımla ilgili nazik bir mektup aldım. Prof. Karadoğan, öncelikle İstinyePark’a destek vermiş: "İstinyePark’ın bölgeye, belediyeye, devlete, topluma katkılarının beklenen düzeylerde gerçekleşmesi dileğimizdir."

Prof. Karadoğan, yazımdaki, "İTÜ’nün yola verdiği alana temmuz sonuna doğru girebildik" cümlesine takılmış ve açıklama gereği duymuş: "İTÜ’nün İstinyePark yönetimi ile hiçbir resmi ya da gayrı resmi bağlantısı yok. Bizim muhatabımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi. İTÜ, bütün sınırlarını kapsayan iki protokolü Belediye ile imzaladı. İTÜ, Ayazağa metro inşaatından başlayıp, İMKB kapısı civarına, oradan İSKİ tesislerine ve İTÜ Etiler girişine kadar olan bölgede protokol gereği inşaatlar sürüyor."

Prof. Karadoğan, yol yapımının aksamasıyla İTÜ’nün ilgisi olmadığını da vurgulamış...

Behey Mundar

GEÇEN pazar günkü, "yabancı market zincirinin mağazalarına mescit yeri açmaya başlaması"nı konu ettiğim yazıma, "işte mahalle baskısı bu" dedirtecek ölçüde tepki geldi...

Mesaj gönderenlerden biri soyadımdan yola çıkıp, "Behey Mundar" diye başlamış, giydirmiş de giydirmiş... Çoğu beni "dinsiz" görmeyi yeğlemiş, "Namazdan ne anlarsın" havasına girmiş... Sanki ellerinde "Bu adam Müslüman değil" belgesi var. Biri de işi olmayacak örneğe indirgemiş: "Markette nasıl ki tuvalet varsa, namaz kılacak yer de olmalı. Çünkü, namaz kılmak da ihtiyaçtır."

Tepki gösterenler, alışveriş merkeziyle marketi karıştırmış. Alışveriş merkezinde namaz kılacak yer gösterilmesi doğal karşılanabilir. Çünkü, oralarda gün boyu zaman geçirilebiliyor...

Oysa markette öyle değil. Ben her hafta sonu hipermarkete alışverişe gidiyorum. Kaldığım süre 2 saati geçmiyor. Pekala iki namaz vakti arası alışverişi gerçekleştirmek mümkün...

Ben yazımda kimseye hakaret etmedim... Sizin bana hakaretiniz Müslümanlığa sığar mı?
Yazarın Tüm Yazıları