Ruhumuzun kapılarını aralayan Sigmund Freud, 150 yaşında

Güncelleme Tarihi:

Ruhumuzun kapılarını aralayan Sigmund Freud, 150 yaşında
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2006 00:00

Sigmund Freud, psikanaliz ve rüya yorumlarıyla insan ruhunun kapılarını aralamıştı. Viyanalı sinirbilimcinin 20.yy’ın ortalarında geliştirmiş olduğu çok yönlü düşünce modeli, etkisini günümüzde bile sürdürmekte. 6 Mayıs’ta ünlü psikanalizin 150. doğum günüydü.

Yahudi bir aileden gelen Freud, parlak bir lise öğrencisiydi. Liseyi takdirnameyle bitirdikten sonra 25 yaşında tıp doktoru oldu. Freud insan ruhuyla çok erken yaşlarda ilgilenmeye başladı. Gerçi insan beyninin işleyişini anlamak istiyordu ama bunu o zamanki teknik yöntemlerle başaramayacağındı da biliyordu.

Freud daha sonraları arkadaşı olacak meslektaşı Josef Breuer’in tedavi yöntemlerini hayranlıkla izliyordu. Breuer, geçici felç ve korku nöbetleri yaşayan bir hastasına bir tür "konuşma kürü" yazmıştı. Çünkü doktor, hastasındaki bedensel sorunların psişik kökenli olduğuna ve bunların karşılıklı konuşma sayesinde tedavi edilebileceğine inanıyordu.

Şöyle: Ruhsal sorunlar konuşma terapisiyle ortaya çıkarılıp, hastanın dünyasından silindiğinde diğer tüm şikayetler de yok olabilirdi.

Serbest çağrışım

Freud, ikinci verimli evresini 1885 yılında Paris’teki öğrenimi sırasında yaşadı. Buradaki bir sinir kliniğinde, üzerinde sihirli bir çekim kuvveti uygulayan doktor Jean-Martin Charcot’u yakından izleme fırsatını bulmuştu. Fransız doktor, histerik kadınları, hipnoz ve telkinle tedavi etmeye çalışıyordu.

Bu tedavi sırasında insanın bilinci ve zihni çalışmaz. Doktor hastanın bilinçaltına ulaşır. Bu iki terapiyle psikanalizi geliştiren Freud’un esin kaynağı "serbest çağrışım" (free assocation) fikriydi. Freud’a göre bilinçaltındaki anıları ve olayları "canlandırmak" mümkün, bunun için hastanın aklına gelen ilk düşünceler hakkında konuşmak yeterli.

Freud, analizde "İd" "Ben" ve "Üst Ben" olmak üç birimlik bir kişilik yapısını ele alır. Doğuştan var olan İd, en eski psişik sistemdir ve insanın dürtülerinden ve isteklerinden oluşur. Buna karşılık Üst Ben, eğitim yoluyla edinilen dünya görüşünü yansıtmakta.

Bilinçli kişilik

Bunun ikisi arasında ise bilinçli kişilik yani Ben yer almakta. Ben, sürekli, İd ve Üst Ben ve çevre hakkında bilgiler edinmekle meşgul. Bu üç birim sürekli çatışma içinde olduğu için çatışmalar önceden programlanmıştır. Freud, ruhsal sorunların tam olarak bu dengesizlik içinde oluştuğunu düşünüyordu. Bugün artık Freud’un haklı olduğu bilinmekte, fakat ruhumuz sadece üç bölümden oluşmuyor. Beyin etkinliklerini tarayan cihazlarla, beynimizin haritası ayrıntılı bir şekilde okunabilmekte.

Freud zaman içinde çok sayıda teori geliştirmiştir. Fakat sadece araştırmalarla geçinmesi mümkün olmadığı için 1891 yılından itibaren Viyana’da sinir doktorluğu yapmaya başlamıştı. Sonuçta karısını ve altı çocuğunu doyurmak zorundaydı.

1900 yılında çıkan "Traumdeutung" (Düşlerin yorumu) adlı eseri büyük bir ün kazandı. Bu çalışma, insanın, gerçek yaşamda çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleştiremediklerini rüyalarında yaşamasıyla ilgiliydi. Düşler, Freud’un tüm terapilerinde başlıca yardım araçlarıydı.

Bilinçaltının gücü

Freud zamanla kendisini bilim adamından çok buluşçu olarak görmeye başladığı için teorilerini ampirik olarak kontrol etme gereği duymuyordu ve bu yüzden zaman zaman eleştiriler alıyordu.

Fakat buna rağmen, duyguları algılama yetisi çok kuvvetli olduğu ve hastalarının sorunlarını ciddiye aldığı için çok başarılı oldu.

En büyük başarıları bilinçaltının gücünü keşfetmesi ve cinselliği tabu olmaktan çıkarmasıdır.

Yaşadığı dönemde saygın bir doktor olan Freud, Yahudi kimliği yüzünden Nazilerin kitap yakma eylemlerinden korunamamıştır. Böylece 1938 yılında Londra’ya iltica eder. Ne var ki burada sağlığı bozulur ve bir yıl sonra gırtlak kanseri yüzünden yaşamını yitirir. Freud’un çalışmaları daha sonra ilkokul öğretmeni ve çocuk terapisti olan kızı Anna tarafından sürdürülmüştür.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!