Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Güzel filmler yolda

Bana göre bu yıl en iyi erkek oyuncu Oscar'ını Kevin Spacey alacak. Eylül ayında ABD'de gösterime giren ‘American Beauty’ adlı film bir başyapıttı.

Aslında filmin konusu ilk bakışta son derece rutin gibi gözüküyor.

Amerika'nın küçük bir şehrinde birbirlerinden ve hayattan sıkılmış orta yaşlı anne (Annette Bening),baba (Spacey) ve çocukları ile komşular arasındaki berbat ilişki anlatılıyor.

İlk film yönetmenliği deneyiminde Sam Mendes ve senaryo yazarı Alan Ball bu basit konudan çıkarak büyük ustalık sergilemişler. Geldiği zaman bu filmi kaçırmayın.

* * *

Martin Scorsese uzunca bir aradan sonra yine bir New York hikayesiyle seyircilerin karşısına çıkıyor.

Nicholas Cage'in başrolü oynadığı ‘Bringing out the Dead’ adlı filmde New York'taki acil servis ve kurtarma ekiplerinin zorlu dünyası anlatılıyor.

Filmi benim için asıl önemli kılan nokta ‘Taxi Driver’ filminin senaryo yazarı ‘dahi çocuk’ Paul Schrader'in bu filmin senaryosunu yazarak en iyi bildği dünyayı tekrar anlatmaya soyunmuş olması.

Film Amerika'da 22 Ekim'de sinemalarda. Buraya getirilmesi herhalde Aralık ayını bulur.

* * *

Jim Carrey, ünlü komedyen Andy Kaufman'ı oynuyor ‘Man on the Moon’ filminde.

Kaufman'ı belki hatırlarsınız ‘Taxi’ adlı televizyon dizisinden. Bir ara bizim televizyonda da gösterilmişti eskiden.

Hani taksi durağında tuhaf konuşarak, yürüyen latin kökenli tamirci genç var dı ya o Kaufman'dı işte.

Kaufman bir komedi dehası olarak kabul ediliyordu, bütün yeteneklerini gösteremeden genç yaşında öldü.

Filmi Milos Forman yönetiyor. Forman'ın Larry Flint'in yaşamını anlattığı bir çok Oscar kazanan ve Ağustos ayında Cine-5'de de gösterilen filminden sonra çektiği bu film bütün sinemaseverlerce merakla bekleniyor.

* * *

‘Being John Malkovich’ adlı film genel gösterime çıkarılmadan önce halen devam etmekte olan New York film festivalinde kısıtlı seyirciye gösterildi ve müthiş beğeni kazandı.

John Cusack başrolünü oynadığı bu çılgın filmde önüne açılan bir tünelden aktör John Malkovich'ın kafasının içine giren adamı oynuyor.

Eleştirmenler ilk direktörlük denemesini bu film ile yapan Spike Jonze'nin büyük bir isim olacağını söylüyorlar.

Cusack'ın eşi rolünü Cameron Diaz'ın oynadığı bu film eminim görme şansını yakaladığınızda sizleri de olağanüstü şaşırtacak.

* * *

Ralph Fiennes bu kez de İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen bir romantik hikaye ile beyaz perdeye dönüyor.

Neil Jordan'ın direktörlüğünün yaptığı ‘The End of the Affair’ Graham Green'in Londra'da geçen romanından uyarlandı.

Fiennes bu filmde Julienne Moore'a aşık oluyor.

Neil Jordan'ın en iyi becerdiği şey aşk filmleri çekmek olduğundan ve filmde Fiennes bulunduğundan bu filmi de gösterime girdiğinde görme riskini almak lazım

* * *

Frank McCourt'un ‘Angela’s Ashes’ adlı romanı son yıllarda Amerikan ve İrlanda edebi çevrelerinin üzerinde en çok konuştuğu romandı.

Türkçeye de çevrilmiş olan bu roman nihayet beyaz perdeye uyarlandı.

Ustalığından şüphe duyulamayacak olan Alan Parker yönetmiş filmi.

Robert Carlyle ve Emily Watson başroldeler.

Bakalım film, kitaptaki o yoğun hisleri beyazperdeye aktarmakta başarılı olacak mı?

* * *

Woody Allen‘siz yıl geçer mi hiç?

Komik adam önümüzdeki sezon ‘Sweet and Lowdown' adlı filmiyle karşımızda olacak.

Geleneksel Allen tema'larının tekar işleneceği film, 1930'lı yılların caz dünyasını arka plana alarak işliyor.

Sean Penn bir cazcı rolünde, Uma Thurman'da onun sevgililerinden bir tanesini oynuyor. (Woody Allen filmlerinde hiç bir zaman bir kişi tek bir sevgiliyle yetinmiyor ki)

* * *

Oliver Stone bu kez de Amerikan futbolunun dünyasına el atıyor.

Çok özlediğim Al Pacino antrenör rolünde.

Dennis Quaid de yaşlanmaya başlayan bir oyuncuyu canlandırıyor.

Bu bir Stone filmi olduğu için bakalım ne sürprizler içerecek?

(Gelecek pazar başka filmler de tanıtacağım. İki yazıyı saklarsanız elinizde yeni sinema sezonuna hazırlık olarak küçük bir rehber bulundurmuş olursunuz diye düşündüm.

Yazarın Tüm Yazıları