Rektör seçimi

SÜRESİ bitenlerin yerine 21 üniversiteye yeni rektör seçileceği zaman da yazdık ama rektör adaylarına laf anlatamadık.

Onlar yüzünden oylar bölündü. İktidardaki zihniyetin Çankaya’daki temsilcisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de fırsatı kaçırmadı. Yeni rektörleri seçerken "cemaatçi"lere ağırlık verdi.

Şimdi yine aynı noktadayız.

Hatta bir bakıma ondan daha da önemli bir dönüm noktasındayız. Çünkü gelecek ayın 16’sında İstanbul Üniversitesi’nin 2462 öğretim üyesi, 13 rektör adayından birine oy verecek.

Bunlardan en yüksek oy alan 6’sının isimleri Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) gidecek. Orada yapılacak yeni oylamayla ilk 3’ünün adı Çankaya’ya sunulacak. Cumhurbaşkanı da bunlardan birini İstanbul Üniversitesi Rektörü olarak atayacak.

Biz söz konusu rektör adayları hakkında en azından bu aşamada bir düşünce ifade edecek değiliz. Ondan önce gelen hususu yazmak istiyoruz:

İstanbul Üniversitesi, üniversite yaşamımızın amiral gemisi konumundadır. O nedenle İstanbul Üniversitesi’ndeki uygulamalar, öteki üniversiteleri de etkiler.

Üniversitelerimizin hukuken haklı olmalarına rağmen maruz kaldıkları büyük baskıya ve "türban işgaline" hálá direnebilmelerinin ardında yatan gerçek İstanbul Üniversitesi’nin kararlı tutumudur.

O nedenle diyoruz ki, rektör olmak için şimdi adaylığını ilan eden saygıdeğer öğretim üyelerinden, "Atatürk devrimlerinin korunmasını" ülkemiz için ve üniversitelerimiz için öncelikli bir görev olarak görenler, durumlarını bir kere daha gözden geçirmelidirler.

"Biz çoğunluktayız" bakışı bu konuda işe yaramaz. Bir tarafta sadece 1 aday, onun karşısında da 12 aday varsa, zafer tek adayındır. Çünkü onun oyları bölünmeyecektir.

Örnek arayan İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bakabilir.

Peki ama 12 adayın teke indirilmesi nasıl mümkün olabilir?

Söyleyelim:

En azından kendisini "güçlü" sayanlar bir araya gelirler, birlikte güven duydukları bir kamuoyu araştırma şirketiyle anlaşırlar. O şirket üniversite içinde bir kamuoyu yoklaması yapar. Anlaşanlar sonuca katlanıp aralarındaki en güçlü olan lehine çekilirler, olay biter.

Yoksa sadece onlar değil, tüm ülke çok şey kaybeder.

Not: Bilkent Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Gürzumar yeni bir e-mail gönderdi. "Anayasanın değiştirilemez maddeleriyle ilgili sempozyuma tüm yüksek yargı başkan ve üyelerine sempozyumun duyurulduğunu bildirmiştim ama bunu yazmadınız" dedi.

Prof. Gürzumar’ın davetli listesinde yüksek yargı organlarının sadece "başkanlarına" davetiye gönderildiği görülüyor. Ama Sermaye Piyayası Kurulu ve benzerlerinin bütün üyelerine tek tek davetiye gönderip Yüksek Yargı’dan sadece 4 başkanı çağırmanın dengesizliğini ve "duyurma" ile "çağırma" arasındaki farkı belli ki Prof. Gürzumar göremiyor. O.E.
Yazarın Tüm Yazıları