Reis, aman mesajı yanlış yorumlamayın

EĞER Büyükelçi Bayan April, 1990 yazında Saddam Hüseyin'in, Kuveyt'i işgal etme niyeti konusundaki sözlerini dinlerken öyle sessiz kalmasaydı belki birinci Körfez Savaşı olmayacaktı.

Saddam, Washington'un Bağdat Büyükelçisi'nin kendisini sessizce dinlemesini, ‘‘Kuveyt'e saldırırsanız biz bir şey yapmayız’’ biçiminde algıladı.

Reis mesajı yanlış algıladı ve Irak'ın paryalaşma süreci başladı.

Irak Devlet Başkanı, dün yine bir mesaj aldı. Bu kez mesaj Türkiye'den geldi.

Acaba mesajdan ne anladı?

* * *

HÜKÜMETİN
Kıbrıs ve ekonomi konularında olduğu gibi Irak konusunda da net bir tavır almakta zorlandığını belirttiğim dünkü yazıma yanıt geldi. Başbakan Gül'ün yakın çevresinden gelen yanıtta, Başbakan'ın Irak Devlet Başkanı'na net bir mesaj gönderdiği söylendi.

Bu net yanıtın özü, bana aktarıldığı kadarıyla şu: Bölgemiz çok hassas bir dönemden geçmektedir. Biz, savaş olmaması için elimizden geleni yapıyoruz ama siz de uluslararası kararlara uyun.

Hükümet çevrelerine göre, bu masada öne çıkan taraf, ‘‘durumun ciddiyetinin vurgulanması’’ idi.

Ama Saddam'ın tavrından mesajın bu yönünü pek ciddiye aldığı söylenemez.

Devlet Bakanı Tüzmen'in, 300 küsur Türk işadamıyla birlikte gittiği Bağdat'ta, savaş ihtiyaçlarını karşılamak üzere yetkili bakanlarla masaya oturduğu görüşmelerin basında geniş biçimde yer almasının ertesi günü, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Tüzmen'i kabul etti ama yalnız değil. Irak televizyonu ile birlikte. Kameraların huzurunda. Böylece, ekranları başındaki Irak halkı, ABD'nin savaş tehditlerine rağmen Reis'in yalnız olmadığı görüntüsünü izledi. Saddam, dünyada olan biteni sadece devlet yayın organlarından izlemek zorunda olan Irak halkına ‘‘Türkiye benden yana’’ mesaj verdi. Türkiye, bir komşu ülke olarak mesaj gönderemez mi? Tabii gönderebilir ama farklı bir atmosferde. Durumun ciddiyetini hissettirecek biçimde.

* * *

BEN
savaşa karşıyım. Ama Saddam Hüseyin'in baskı ve zulüm rejimine de karşıyım. Saddam Hüseyin'in tek günahı Iraklı Kürtleri zehirli gazla boğarak öldürmek ve güneydeki Şiileri bataklıklara hapsetmek değildir. Iraklı entellektüeller arasında seçkin bir yere sahip olan ve Bağdat için, uzun süre gerçek bir muhalefet tehdidi oluşturan Türkmenleri ölüm, işkence ve hapisle sindirip asimile etmesi, Saddam'ın Irak'ın uluslaşma ve modernleşme sürecine vurduğu en büyük darbelerden biridir.

Benim iddiam şu. Eğer Irak'ın içinde güçlü bir Türkmen varlığı ayakta durabilseydi, bugün ne Irak dışından muhalefet aranacak ne de savaşa gerek kalacaktı.

Mesajları daha açık vermekte yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları