Reddetmek ve kabullenmek

‘‘Hayır, hayır ve hayır... Saçmalık bu... Hiç bir şekilde kabul etmiyorum ve etmeyeceğim de... İpe sapa gelmez açıklamalarına inanacağımı beklemiyorsun değil mi?’’ Adam, kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyor, homurdanıyor ve neredeyse delilik sınırında dolaşıyormuş gibi odanın içinde dolanıp duruyordu. Kadın, adamın haline yarı acıyan yarı eğlenen bir ifadeyle bakıyor, dudaklarına kadar yükselen kahkahalarını suratını buruşturarak yutuyordu. Neyse ki, adam, kadının yüzündeki ifadeyi görecek durumda değildi. O, içinde giderek yükselen öfkesini zaptetmeye bile uğraşmıyordu. Zaten ne yaptığının ne dediğinin farkında olamayacak kadar kendinden geçmişti. Avaz avaz bağırdığı halde bir türlü sakinleşemiyordu. Soluk almak için birara durduğunda kadın, ‘‘Ama hayatım, bu kadar öfkelenecek bir şey yok. en iyisi biraz dışarı çıkıp hava al. İstersen birlikte çıkalım.’’Adam, burnundan soluyarak ‘‘İyi fikir’’ deyip hemen paltosuna hamle yaptı. Ayakkabılarını giyerken ‘‘Evet, havaya ihtiyacım var. Biraz daha burada kalırsam beni öldüreceksiniz’’ dedikten sonra kapıyı hızla çarpıp çıktı.Kadın, o dakikaya kadar zaptettiği kahkahasını ardından koyuverdi. Karnını tuta tuta gülüyor, sanki bir çeşit kriz geçiriyordu. O dakikaya kadar görünmeyen kızları odasından dışarı çıkıp büyüyen gözlerle annesine bakıyordu. Acaba, annesi çıldırmış mıydı? Babasının onca hakaretinden sonra nasıl böyle gülebiliyordu? Biraz çekingen bir telaşla ‘‘Ne oldu? Neden gülüyorsun?’’ dedi.Kadın, kıkırdayarak yerinden doğruldu, lavobaya gidip elini yüzünü yıkadı ve kızına dönüp ‘‘Baban çok hoş bir adam’’ dedi. Kız, ne olanlardan ne de annesinin gösterdiği tepkiden hiçbir şey anlamamış bir halde öylece ne diyeceğini bilemeden bakıyordu. Gerçekten anlamıyordu. Anlaşılır gibi değildi. Babasını zaten anlamıyordu şimdi annesini de anlayamadığını düşündü. Kadın, kızını yanına çağırdı ve ‘‘Otur’’ dedi. ‘‘Şimdi ne olacak, biliyor musun?’’ Kız, bilmediğini anlatır biçimde başını iki yana salladı. Kadın, ‘‘Kabul edecek’’ dedi. Kız, dikkatle annesinin gözlerinin içine baktı. Acaba, kendisiyle dalga mı, geçiyordu. Hayır, annesi çok ciddiydi. Evet, garip bir biçimde gülümsüyordu fakat, bu gülüşü dalga geçer gibi değildi. ‘‘Emin misin?’’ diye sordu. Kadın, ‘‘Biliyorum’’ dedi. Kız, hala anlamamıştı. Babasının gösterdiği çılgınca tepkiyi görmüştü. Böylesine reddettiği birşeyi sonra gelip kuzu kuzu kabul edecekti, ha? Olamaz, diye düşündü. Annesine dönüp ‘‘Mantıksız’’ dedi. Kadın, ‘‘Biliyorum’’ diye cevap verdi. Kız, yine anlamamıştı. ‘‘Mantıksız olduğunu mu biliyorsun, yoksa kabul edeceğini mi?’’Kadın, ‘‘Her ikisini de’’ dedi. ‘‘Sana bütün bunlar mantıksız geliyor, değil mi? Evet, babana da öyle geliyor. Durumun komikliği de burada zaten. Bak canım, insanlar hayatları boyunca çeşitli durumlarla karşılaşırlar. Bunların sayesinde ne yapacağını, nasıl davranacağını, nasıl düşüneceğini öğrenirler. Mantık dediğin şey, bütün bu öğrenilenlerin tümünü birleştirdiğin bir sistemdir. Bu sisteme uymayan durumlar ortaya çıktığı zaman mantıksız olduğunu söyleyip hemen reddedersin. Sorduğun soruların hepsi mantığına yani öğrendiklerine uygun olduğu için kabul etmen mümkün olamaz. Ancak, içinde bir yerlerde bir şey seni uyarır. Fakat, kendini reddetmeye kaptırdığın için bunun farkına varamazsın. Üstelik karşılaştığın yeni durum, eski bilgilerin birikimi sonucu ortaya çıkmıştır. Fakat, yepyeni bir şeymiş gibi göründüğü için mantığın kabul etmez. Hele böylesine şiddetle reddettiğin zaman hiç anlayamazsın. Fakat, bu durumun yaratıcısı sonuçta sen olduğun için ve kabul etsen de etmesen de bunun varlığını yok edemeyeceğin için kabul etmek zorunda kalırsın. Aslında baban da bunun farkında. Açık açık olmasa bile içten içe biliyor. Ben de onun bildiğini biliyorum. Bu durumun kaçıncı kere tekrar ettiğini sen bilemezsin. Hayatımız reddetmek ve sonra reddettiğimiz ne varsa bunları kabul etmekle geçiyor. Hem de ne kabulleniş... Çılgınlar gibi reddettikten sonra büyük bir imanla kabul gösteriyoruz. Ve, karşımıza çıkan durumun esiri oluyoruz. Hem reddederken hem de kabul gösterirken ne büyük bir enerji harcadığımızı biliyor musun? Bilemezsin tabii, henüz yaşamadın. Düpedüz hastalanıyorsun. Üstelik bir de komik duruma düşüyorsun. Halbuki, körü körüne mantıksız deyip şiddetle karşı çıkmak yerine dikkatle sorgulayabilir, olabilirlik seviyesinde duygu ve düşüncelerimizi tutabiliriz. Tabii kabul göstermemiz gerektiği zaman da tek ve en büyük gerçekmiş gibi değerlendirip kör bir iman içinde kabul edip bağlanmayız. İşte bu nokta çok önemli. Ne reddedeceksin ne de kabul göstereceksin. Son derece olağan ve doğal bir gelişmenin içinde bulunduğunu düşüneceksin.’’Evet, reddetmek ve kabul etmek... Pratik hayatımızın içinde zaman zaman karşılaştığımız, bazen çok şiddetli tepkiler gösterdiğimiz eylemler. Bu eylemler sırasında büyük bir enerji açığa çıkardığımız da doğru. Önemli olan bu enerjiyi nasıl kullandığımız, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları