Güncelleme Tarihi:
Şuara Suresi Mushaftaki sıralamada yirmi altıncı, iniş sırasına göre kırk yedinci sûredir. Vâkıa sûresinden sonra, Neml sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 197. âyeti ile son dört âyetinin (224-227) Medine döneminde indiğine dair rivayetler de vardır. Adını 224. âyette geçen ve “şairler” anlamına gelen şu‘arâ kelimesinden almaktadır. Ayrıca ilk âyetinden dolayı Tâ-sîn-mîm, kitap sahibi birçok peygamberin kıssasını içerdiği için Câmia sûresi diye de anılmıştır.
ŞUARA SURESİ ANLAMI
Mekke döneminde Vâkıa sûresinden sonra nâzil olmuştur. Son dört âyetin Medine’de indiğini ileri sürenler de vardır. Bunun sebebi muhtemelen, bu âyetlerde gerçeğe boyun eğmeyen kimselerin iş birliği içinde bulunduğu şairlerle dürüst davranan iman sahibi şairlerden söz edilmiş olmasıdır (Kurtubî, XIII, 60, 102-103). Fakat Mekke devrinde de şiir yoluyla İslâm’a dil uzatanlar mevcuttu. Ayrıca bu dört âyetin önceki üç âyetle hem mâna hem gramer açısından bağlantılı olduğu görülmektedir. Sûrede, son peygambere gelen vahyin İsrâiloğulları âlimlerince tanınıp bilindiğini ifade eden 197. âyetin Medine’de nâzil olduğu yolundaki telakki de isabetli görünmemektedir (Muhammed Esed, II, 740). Sûre adını 224. âyetten almış, İbn Kesîr’in kaydettiğine göre Sûretü’l-câmia diye de adlandırılmış (Tefsîrü’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm, V, 175) ve Tavâsîn olarak anılan sûrelerden birini teşkil etmiştir. 227 âyet olup fâsılası dört âyette tekrarlanan “İsrâîl” kelimesindeki “ل” dışında “م، ن” harfleridir. Mekke döneminin ortalarında nâzil olduğu tahmin edilen Şuarâ sûresinin içeriğini bir girişten sonra iki bölüm halinde incelemek mümkündür. Girişte sûrenin muhtevasının gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilâhî kitabın âyetlerinden oluştuğu beyan edildikten sonra muhataplarının çoğunun, tebliğ ettiği âyetlere inanmaması yüzünden Hz. Peygamber’e üzüntüden neredeyse kendini tüketeceği hatırlatılmakta ve müşriklerin yeni gelen âyetlerden de sürekli yüz çevirdikleri belirtilmektedir. Ancak onların asılsız kabul edip alayla karşıladıkları vahyin olumlu ve güçlü sonuçları yakında karşılarına çıkacaktır. Aslında yeryüzü ilâhî kudretin nice tecellilerini gözler önüne sermekte, fakat müşriklerin çoğu bundan ibret almamaktadır.
Sûrenin birinci bölümünde insanların dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamayı amaçlayan ilâhî vahyin Hz. Nûh’tan itibaren yedi peygamber tarafından tebliğ edilişinin ibret verici sahnelerine temas edilmektedir. Kur’an’ın genelinde olduğu gibi geçmişten ibret alınması için zikredilen olaylar kronolojik sıralanmamış, muhataplarca daha çok bilinip ilgi gösterilen, coğrafyalarına yakın yerlerdeki olaylar öne alınmıştır. Burada önce Hz. Mûsâ ile kardeşi Hârûn’un Firavun’a karşı verdikleri mücadele oldukça geniş biçimde anlatılmakta (âyet: 10-68), ardından Hz. İbrâhim’in babasına ve kavmine yönelik daveti, tevhid inancı için yaptığı istidlâl, bu meyanda Cenâb-ı Hakk’ı merhametini etkileyici cümlelerle nitelemesi ve mânidar duası zikredilmekte, âhiret hayatından bir kesit verilmektedir (âyet: 69-104). Daha sonra Hz. Nûh, Hûd, Sâlih, Lût ve Şuayb’ın davet mücadelesine temas edilmekte, her peygamberin irşad şekli ve muhataplarından gelen tepkiler hakkında bilgi aktarılmakta, iman etmeyen kavimlerin helâk edildiği bildirilmektedir (âyet: 105-191).
İkinci bölüm sûrenin giriş kısmıyla uyumlu biçimde son peygamberin davetiyle başlamaktadır. Burada ona gelen mesajın ilâhî vahiyden ibaret bulunduğu ifade edilmekte, buna önceki vahiylere muhatap olan İsrâiloğulları âlimlerinin tanık olduğu belirtilmekte, fakat gerçeği inkârda direnenlerin yine de inanmayacakları kaydedilmektedir (âyet: 192-212). Ardından Hz. Peygamber’e, zamanı yaklaşan zaferin mânevî hazırlıklarından olmak üzere yakın akrabasını yeniden uyarması, müminlere merhamet kanatlarını germesi, gerçeğe karşı direnenlere asla katılmayacağını bildirmesi, azîz ve rahîm olan Allah’a tevekkül etmesi emredilmekte ve onun gece namazlarındaki dua ve niyazlarının kabul edildiği haber verilmektedir (âyet: 213-220). Sûrenin son yedi âyetinde kötülüğü temsil eden şeytanların iftiraya, yalana ve her türlü günaha düşkün kimseler, ayrıca azgınlarla bir arada bulunup her renge giren gayri samimi şairlerle iş birliği içinde bulunduğu belirtilmekte, iyi davranışların eşlik ettiği bir imana sahip olan şairler bunlardan istisna edilmektedir.
Şuarâ sûresinde Hz. Peygamber’in, bir hadiste de belirtildiği üzere (Buhârî, “Riķāķ”, 36; Müslim, “Feżâǿil”, 17-18) ebeveyn şefkatiyle insanları ateşten kurtarma çabalarının sonuç vermemesi yüzünden üzüntüye kapılması dile getirilmekte, kendisini teselli etmek için geçmiş peygamberlerden örnekler verilmekte, hakka davet faaliyetlerinde kula düşen görevin kendi mânevî hayatını en üst düzeye çıkarıp sabır, tevekkül, merhamet ve nezaketle gayretlerini sürdürmekten ibaret olduğu bildirilmektedir. Sûrede Hz. Nûh’tan itibaren kavimlerini hak dine davet eden peygamberlerin davet konuşmasına başlarken, “Allah’tan korkup O’na karşı saygılı olmak istemez misiniz? Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim ... bu davet için sizden hiçbir bedel istemiyorum ...” şeklindeki ifadelerinin irşad çalışmaları için yol gösterici nitelikte olduğu görülmektedir. Sûrede Hz. Peygamber’e hitap eden, “Senin rabbin asla yenilgiye uğramayan üstünlük ve engin merhamet sahibidir” meâlindeki âyet sekiz defa tekrarlanmaktadır. Hz. Peygamber Şuarâ sûresinin de yer aldığı, 100’den fazla âyet içeren (miûn) sûreleri övmüş, bu sûrelerin Zebûr yerine kendisine verildiğini ifade etmiştir (İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 224-225). Übey b. Kâ‘b’dan rivayet edilen, “Şuarâ sûresini okuyan kimsenin Hz. Nûh, Hûd, Şuayb, Sâlih ve İbrâhim’i tasdik veya tekzip edenlerle Îsâ’yı tekzip eden ve Hz. Muhammed’i tasdik edenler sayısınca sevap verilecektir” anlamındaki hadisin (Zemahşerî, IV, 346) mevzû olduğu kaydedilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 718). Selâhaddin Yûsuf Şelebî, er-Riyâżü’z-zehrâǿ fî tefsîri sûreti’ş-ŞuǾarâǿ adıyla bir eser kaleme almış (Kahire 1999), İrfan Şâhid sûrenin şairlerden bahseden son dört âyeti hakkında bir makale yazmıştır (JAL, XIV [1983], s. 1-21). Müellif bu makalesinde Câhiliye devriyle İslâm’ın ilk döneminde şiir hareketleri ve Resûl-i Ekrem’in şairleri gibi konulara temas etmiştir.
ŞUARA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
1. | Ta sım mım |
2. | Tilke ayatül kitabil mübın |
3. | Lealleke banıun nefseke ella yekunu mü'minın |
4. | İn neşe' nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a'nakuhüm leha hadııyn |
5. | Ve ma ye'tıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu'ridıyn |
6. | Fe kad kezzebu fe seye'tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun |
7. | E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım |
8. | İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
9. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
10. | Ve iz nada rabbüke musa eni'til kavmez zalimın |
11. | Kavme fir'avn e la yettekun |
12. | Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun |
13. | Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun |
14. | Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun |
15. | Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun |
16. | Fe'tiya fir'avne fe kula inna rasulü rabbil alemın |
17. | En ersil meana benı israiyl |
18. | Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın |
19. | Ve fealte fa'letekelletı fealte ve ente minel kafirın |
20. | Kale fealtüha izev ve ene mined dallın |
21. | Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın |
22. | Ve tilke nı'metün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl |
23. | Kale fir'avnü ve ma rabbül alemın |
24. | Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının |
25. | Kale li men havlehu ela testemiun |
26. | Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın |
27. | Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun |
28. | Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta'kılun |
29. | Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ec'alenneke minel mescunın |
30. | Kale e ve lev ci'tüke bi şey'im mübın |
31. | Kale fe'ti bihı in künte mines sadikıyn |
32. | Fe elka asahü fe iza hiye sü'banüm mübın |
33. | Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın |
34. | Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım |
35. | Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza te'mürun |
36. | Kalu ercih ve ehahü veb'as fil medaini haşirın |
37. | Ye'tuke bi külli sehharin alım |
38. | Fe cümias seharatü li mıkati yevmim ma'lun |
39. | Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun |
40. | Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın |
41. | Fe lemma caes seharatü kalu li fir'avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın |
42. | Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın |
43. | Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun |
44. | Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti fir'avne inna le nahnül ğalibun |
45. | Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye'fikun |
46. | Fe ülkıyes seharatü sacidın |
47. | Kalu amenna bi rabbil alemın |
48. | Rabbi musa ve harun |
49. | Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta'lemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn |
50. | Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun |
51. | İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü'minın |
52. | Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun |
53. | Fe ersele fir'avnü fil medaini haşirın |
54. | İnne haülai le şirzimetün kalılun |
55. | Ve innehüm lena le ğaizun |
56. | Ve inna le cemıun hazirun |
57. | Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun |
58. | Ve künuziv ve mekamin kerım |
59. | Kezalik ve evrasnaha benı israıl |
60. | Fe etbeuhüm müşrikıyn |
61. | Felemma terael cem'ani kale ashabü musa inna le müdrakun |
62. | Kale kella inne meıye rabbı seyehdın |
63. | Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym |
64. | Ve ezlefna semmel aharın |
65. | Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn |
66. | Sümme ağraknel aharın |
67. | İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
68. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
69. | Vetlü aleyhim nebee ibrahım |
70. | İz kale li ebıhi ve kavmihı ma ta'büdun |
71. | Kalu na'büdü asnamen fe nezallü leha akifın |
72. | Kale hel yesmeuneküm iz ted'un |
73. | Ev yenfeuneküm ev yedurrun |
74. | Kalu bel vecedna abaena kezalike yef'alun |
75. | Kale e feraeytüm ma küntüm ta'büdun |
76. | Entüm ve abaükümül akdemun |
77. | Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın |
78. | Ellezı halekanı fe hüve yehdın |
79. | Vellezı hüve yut'ımünı ve yeskıyn |
80. | Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın |
81. | Vellezı yümıtünı sümme yuhyın |
82. | Vellezı at'meu ey yağfira lı hatıy'etı yevmeddın |
83. | Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn |
84. | Vec'al lı lisane sıdkın fil ahırın |
85. | Vec'alnı miv veraseti cennetin neıym |
86. | Vağfir li ebı innehu kane mined dallın |
87. | Ve la tuhzinı yevme yüb'asun |
88. | Yevme la yenfeu malüv ve la benun |
89. | İlla men etellahe bi kalbin selim |
90. | Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn |
91. | Ve bürrizetil cehıymü li ğavın |
92. | Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta'büdun |
93. | Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun |
94. | Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun |
95. | Ve cünudü iblıse ecmeun |
96. | Kalu ve hüm fıha yahtesımun |
97. | Tellahi in künna le fı dalalim mübın |
98. | İz nüsevvıküm bi rabbil alemın |
99. | Ve ma edalleha illel mücrimun |
100. | Fe ma lena min şafiıyn |
101. | Ve la sadıkın hamım |
102. | Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü'minın |
103. | İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
104. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
105. | Kezzebet kavmü nuhınil murselın |
106. | İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun |
107. | İnni leküm rasulün emın |
108. | Fettekullahe ve etıy'un |
109. | Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
110. | Fettekullahe ve etıy'un |
111. | Kalu enü'minü leke vettebeakel erzelun |
112. | Kale vema ılmı bima kanu ya'melun |
113. | İn hısabühüm illa ala rabbı lev teş'urun |
114. | Ve ma ene bi taridil mü'minın |
115. | İn ene illa nezırum mübın |
116. | Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın |
117. | Kale rabbi inne kavmı kezzebun |
118. | Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel mü'minın |
119. | Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun |
120. | Sümme ağrakna ba'dül bakıyn |
121. | İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
122. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
123. | Kezzebet adünil murselın |
124. | İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun |
125. | İnnı leküm rasulün emın |
126. | Fettekullahe ve etıy'un |
127. | Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
128. | E tebnune bi külli riy'ın ayeten ta'besun |
129. | Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun |
130. | Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın |
131. | Fettekullahe ve etıy'un |
132. | Vettekullezı emeddeküm bima ta'lemun |
133. | Emeddeküm bi en'amiv ve benın |
134. | Ve cennativ ve uyun |
135. | İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym |
136. | Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn |
137. | İn haza illa hulükul evvelın |
138. | Ve ma nahnü bi müazzebın |
139. | Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
140. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
141. | Kezzebet semudül murselın |
142. | İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun |
143. | İnnı leküm rasulün emın |
144. | Fettekullahe ve etıy'un |
145. | Ve ma es'elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
146. | E tütrakune fı ma hahüna aminın |
147. | Fı cennativ ve uyun |
148. | Ve züruıv ve nahlin tal'uha hedıym |
149. | Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın |
150. | Fettekullahe ve etıy'un |
151. | Ve la tütıy'u emral müsrifın |
152. | Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun |
153. | Kalu innema ente minel müsahharın |
154. | Ma ente illa beşerum mislüna fe'ti bi ayetin in künte mines sadikıyn |
155. | Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma'lum |
156. | Ve la temessuha bi suin fe ye'huzeküm azabü yevmin azıym |
157. | Fe akaruha fe asbehu nadimın |
158. | Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
159. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
160. | Kezzebet kavmü lutınil murselun |
161. | İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun |
162. | İnnı leküm rasulün emın |
163. | Fettekullahe ve etıy'un |
164. | Ve es'elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
165. | E te'tunez zükrane minel alemın |
166. | Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun |
167. | Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın |
168. | Kale innı li ameliküm minel kalın |
169. | Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya'melun |
170. | Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn |
171. | İlla acuzen fil ğabirın |
172. | Sümme demmernel aharın |
173. | Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın |
174. | İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
175. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
176. | Kezzebe ashabül eyketil murselın |
177. | İz kale lehüm şüaybün ela tettekun |
178. | İnnı leküm rasulün emın |
179. | Fettekullahe ve etıy'un |
180. | Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
181. | Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın |
182. | Vezinu bil kıstasil müstekıym |
183. | Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta'sev fil erdı müsidın |
184. | Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın |
185. | Kalu innema ente minel müsahharın |
186. | Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın |
187. | Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn |
188. | Kale rabbı a'lemü bi ma ta'melun |
189. | Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym |
190. | İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü'minın |
191. | Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
192. | Ve innehu le tenzılü rabbil alemın |
193. | Nezele bihir ruhul emın |
194. | Ala kalbike li tekune minel münzirın |
195. | Bi lisanin arabiyyim mübın |
196. | Ve innehu lefı zübüril evvelın |
197. | E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya'lemehu ulemaü benı israıl |
198. | Ve lev nezzelnahü ala ba'dıl a'cemın |
199. | Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü'minın |
200. | Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın |
201. | La yü'minune bihı hatta yeravül azabel elım |
202. | Fe ye'tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş'urun |
203. | Fe yekul hel nahnü münzarun |
204. | E fe bi azabina yesta'cilun |
205. | E feraeyte im metta'nahüm sinın |
206. | Sümme caehüm ma kun yuadun |
207. | Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun |
208. | Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun |
209. | Zikra ve ma künna zalimın |
210. | Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn |
211. | Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy'un |
212. | İnnehüm anis sem'ı le ma'zulun |
213. | Fe la ted'u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın |
214. | Ve enzir aşiratekel akrabın |
215. | Vahfıd cenahake li menit tebeake minel mü'minın |
216. | Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma ta'melun |
217. | Ve tevekkel alel azızir rahıym |
218. | Ellezı yerake hıyne tekum |
219. | Ve tekallübeke fis sacidın |
220. | İnnehu hüves semıul alım |
221. | Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn |
222. | Tenezzelü ala külli effakin esım |
223. | Yülkunes sem'a ve ekseruhüm kazibun |
224. | Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun |
225. | E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun |
226. | Ve ennehüm yekulune ma la yef'alun |
227. | İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba'di ma zulimu ve seya'lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun |
ŞUARA SURESİNİN ARAPÇA OKUNUŞUNUN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
ŞUARA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1. | Ta Sin Mim. |
2. | Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. |
3. | Ey Muhammed! Mü'min olmuyorlar diye adetâ kendini helak edeceksin! |
4. | Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar |
5. | Rahmân'dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. |
6. | Onlar (Allah'ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek. |
7. | Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. |
8. | Şüphesiz bunlarda (Allah'ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. |
9. | Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. |
10, 11. | Hani Rabbin Mûsâ'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti. |
12. | Mûsâ şöyle dedi: "Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum." |
13. | "Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn'a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)." |
14. | "Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım." |
15. | Allah dedi ki, "Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz." |
16. | "Firavun'a gidin ve deyin: "Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz", |
17. | "İsrailoğullarını bizimle beraber gönder." |
18. | Firavun şöyle dedi: "Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin." |
19. | "(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin." |
20. | Mûsâ şöyle dedi: "Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım." |
21. | "Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı." |
22. | "Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir." |
23. | Firavun, "Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi. |
24. | Mûsâ, "O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir." |
25. | Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) "dinlemez misiniz?" dedi. |
26. | Mûsâ, "O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi. |
27. | Firavun, "Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi. |
28. | Mûsâ, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi. |
29. | Firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim." |
30. | Mûsâ, "Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi. |
31. | Firavun, "Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi. |
32. | Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. |
33. | Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş. |
34. | Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, "Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır" dedi. |
35. | "Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?" |
36. | Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder." |
37. | "Sana bütün usta sihirbazları getirsinler." |
38. | Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. |
39. | İnsanlara da "Siz de toplanır mısınız?" denildi. |
40. | "Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız" (dediler.) |
41. | Sihirbazlar gelince, Firavun'a, "Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?" dediler. |
42. | Firavun, "Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi. |
43. | Mûsâ onlara, "Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi. |
44. | Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler. |
45. | Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. |
46. | Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. |
47. | "Âlemlerin Rabbine inandık" dediler. |
48. | "Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbi'ne." |
49. | Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi. |
50. | Sihirbazlar şöyle dediler: "Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz." |
51. | "(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." |
52. | Biz Mûsâ'ya, "Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik. |
53. | Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
54. | Dedi ki, "Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur." |
55. | "Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar." |
56. | "Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz." |
57, 58. | Biz de Firavun'un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
59. | İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
60. | Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. |
61. | İki topluluk birbirini görünce Mûsâ'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler. |
62. | Mûsâ, "Hayır!, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi. |
63. | Bunun üzerine Mûsâ'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. |
64. | Ötekileri de oraya yaklaştırdık. |
65. | Mûsâ'yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. |
66. | Sonra ötekileri suda boğduk. |
67. | Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. |
68. | Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. |
69. | Ey Muhammed! Onlara İbrahim'in haberini de oku. |
70. | Hani o babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti. |
71. | "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz" demişlerdi. |
72. | İbrahim dedi ki: "Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?" |
73. | "Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?" |
74. | "Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler. |
75, 76. | İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?" |
77. | "Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur." |
78. | "O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir." |
79. | "O, bana yediren ve içirendir." |
80. | "Hastalandığımda da O bana şifa verir." |
81. | "O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır." |
82. | "O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur." |
83. | "Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat." |
84. | "Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl." |
85. | "Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle." |
86. | "Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır." |
87. | "(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!" |
88. | "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" |
89. | "Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka." |
90. | Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. |
91, 92, 93. | Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek. |
94, 95. | Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. |
96. | Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler: |
97. | "Allah'a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." |
98. | Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk." |
99. | Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı." |
100. | İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok." |
101. | "Candan bir dostumuz da yok." |
102. | Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak. |
103. | Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. |
104. | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. |
105. | Nûh'un kavmi de Peygamberleri yalanladı. |
106. | Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" |
107. | "Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." |
108. | "Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
109. | "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." |
110. | "O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!" |
111. | Dediler ki: "Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız." |
112. | Nûh şöyle dedi: "Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?" |
113. | "Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!" |
114. | "Ben inananları kovacak değilim." |
115. | "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." |
116. | Dediler ki: "Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!" |
117. | Nûh şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı." |
118. | "Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar." |
119. | Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık. |
120. | Sonra da geride kalanları suda boğduk. |
121. | Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
122. | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. |
123. | Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. |
124. | Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" |
125. | "Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." |
126. | "Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
127. | "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." |
128. | "Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?" |
129. | "İçlerinde ebedi yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?" |
130. | "Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız." |
131. | "Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
132, 133, 134. | "Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah'a karşı gelmekten sakının." |
135. | "Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum." |
136. | Dediler ki: "Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir." |
137. | "Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir." |
138. | "Biz azaba uğratılacak da değiliz." |
139. | Böylece onlar Hûd'u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
140. | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
141. | Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. |
142. | Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" |
143. | "Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." |
144. | "Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!" |
145. | "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." |
146, 147, 148. | "Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?" |
149. | "Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz." |
150. | "Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
151, 152. | "Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin." |
153. | Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin." |
154. | "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir." |
155. | Salih, şöyle dedi: "İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır." |
156. | "Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar." |
157. | Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. |
158. | Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
159. | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
160. | Lût'un kavmi de peygamberleri yalanladı. |
161. | Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" |
162. | "Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." |
163. | "Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
164. | "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." |
165, 166. | "Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz." |
167. | Dediler ki: "Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!" |
168. | Lût şöyle dedi: "Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım." |
169. | "Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar." |
170, 171. | Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. |
172. | Sonra diğerlerini helâk ettik. |
173. | Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! |
174. | Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
175. | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
176. | Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. |
177. | Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" |
178. | "Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." |
179. | Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
180. | "Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir." |
181. | Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın." |
182. | "Doğru terazi ile tartın." |
183. | "İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." |
184. | "Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının." |
185. | Onlar şöyle dediler: "Sen ancak büyülenmişlerdensin." |
186. | Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz." |
187. | "Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür." |
188. | Şuayb, "Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi. |
189. | Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi. |
190. | Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
191. | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
192. | Şüphesiz bu Kur'an, âlemlerin Rabbi'nin indirmesidir. |
193, 194, 195. | Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. |
196. | Şüphesiz bu (Kur'an'ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı. |
197. | İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir? |
198, 199. | Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine buna inanmazlardı. |
200. | İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) suçluların kalbine soktuk. |
201, 202, 203. | Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar. |
204. | Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? |
205. | Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak, |
206. | Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (halleri nice olurdu?) |
207. | (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. |
208. | Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik. |
209. | Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. |
210. | O Kur'an'ı şeytanlar indirmemiştir. |
211. | Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. |
212. | Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. |
213. | Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! |
214. | (Önce) en yakın akrabanı uyar. |
215. | Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. |
216. | Eğer sana karşı gelirlerse, "Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım" de. |
217, 218, 219. | Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah'a tevekkül et. |
220. | Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
221. | Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? |
222. | Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. |
223. | Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. |
224. | Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. |
225, 226. | Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. |
227. | Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. |
ŞUARA SURESİ TEFSİRİ
Ağırlıklı olarak Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret inancı gibi konular ele alınmaktadır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’den, onun kaynağından, şanının yüceliğinden ve müşriklerin Kur’an karşısındaki tutumundan bahsedilmekte, örnek ve ibret alınması için bazı peygamberlerin kıssaları ve tebliğlerinden kesitler verilmektedir. Bu kıssalarda tarih sürecinde insan karakterinin değişmediğine, bu sebeple insanda gerçeği inkâr etme eğiliminin her dönemde görülebileceğine, insanoğlunun zenginlik, iktidar, nüfuz ve şöhret düşkünlüğüne, kitlesel kültür ve ideolojilere körü körüne bağlılığına dikkat çekilmektedir. Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirildiği iddiaları çürütülmekte; gerçeği kabul etmeyen dönemin şairleri yerilmekte, ancak mümin ve makbul şairlerin de bulunduğu ifade edilmektedir.
ŞUARA SURESİ TEFSİRİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ