Güncelleme Tarihi:
Neml Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 93 âyettir. Sûre, adını 18. âyette yer alan “enNeml” kelimesinden almaktadır. Neml, karınca demektir. Sûre de başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.
Neml Suresi Konusu
Bir önceki Şuarâ ve bir sonraki Kasas sûreleriyle bir bütünlük arzeden Neml sûresinde Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret hayatı gibi İslâm’ın inanç esasları ele alınmaktadır. Şuarâ sûresinde olduğu gibi bazı geçmiş milletlerin ve bunlara gönderilmiş olan peygamberlerin kıssalarından kesitler sunulmak suretiyle insanlara öğütler verilmekte ve anlatılan olaylardan ibret almaları istenmekte, Hz. Süleyman’ın hükümdarlığı ve Sebe’ kraliçesiyle (Belkıs) olan öyküsüne genişçe yer verilmektedir. Kozmik deliller gösterilerek Allah’ın sonsuz ilmi ve kudreti ispat edilmekte, kalplerde gizlenenler dahil olmak üzere evrende var olan hiçbir şeyin Allah’a gizli kalmayacağı, müşriklerin yaptıklarının ise bâtıl olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca kıyamet alâmetlerinden biri olan dâbbetü’l-arzın çıkarılacağı haber verilmekte, mahşer gününde karşılaşılacak durumlar ve olaylar tasvir edilmektedir.
Neml Suresi Türkçe Okunuşu
1. | Ta sın tilke ayatül kur'ani ve kitabim mübın |
2. | Hüdev ve büşra lil mü7minın |
3. | Ellezıne yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun |
4. | İnnellezıne la yü'minune bil ahırati zeyyenna lehüm a'malehüm fe hüm ya'mehun |
5. | Ulaikellezıne lehüm suül azabi ve hüm fil ahırati hümül ahserun |
6. | Ve inneke le tülekkal kur'ane mil ledün hakımin alım |
7. | İz kale musa li ehlihı innı anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atıküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun |
8. | Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemın |
9. | Ya musa innehu enellahül azızül hakım |
10. | Ve elkı asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun |
11. | İlla men zaleme sümme beddele husnem ba'de suin fe innı ğafurur rahıym |
12. | Ve edhıl yedeke fı ceybike tahruc beydae min ğayri suin fı tis'ı ayatin ila fir'avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikıyn |
13. | Felemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza sıhrum mübın |
14. | Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akıbetül müfsidın |
15. | Ve le kad ateyna davede ve süleymane ılma ve kalel hamdü lillahillezı faddalena ala kesırim min ıbadihil mü'minın |
16. | Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey' inne haza le hüvel fadlül mübın |
17. | Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun |
18. | Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş'urun |
19. | Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn |
20. | Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibın |
21. | Le üazzibennehu azaben şedıden ev le ezbehannehu ev le ye'tiyennı bi sultanim mübın |
22. | Fe mekese ğayra beıydin fe kale ehattü bi ma lem tühıt bihı ve ci'tüke min sebeim bi nebiy yekıyn |
23. | İnnı vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey'iv ve leha arşün azıym |
24. | Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe saddehüm anis sebıli fehüm la yehtedun |
25. | Ella yescüdu lillahillezı yuhricül hab'e fis semavati vel erdı ve ya'lemü ma tuhfune ve ma tu'linun |
26. | Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azıym |
27. | Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibın |
28. | İzheb bi kitabı haza fe elkıh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun |
29. | Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım |
30. | İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahıym |
31. | Ella ta'lu aleyye ve'tunı müslimın |
32. | Kalet ya eyyühel meleü eftunı fı emrı ma küntü katıaten emrah hatta teşhedun |
33. | Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be'sin şedıdiv vel emru ileyki fenzurı maza te'mürın |
34. | Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eızzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun |
35. | Ve innı mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazıratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.) |
36. | Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun |
37. | İrcı'ileyhim fe lene'tiyennehüm bi cünudil la kıbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağırun |
38. | Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye'tını bi arşiha kable ey ye'tunı müslimın |
39. | Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın |
40. | Kalellezı ındehu ılmüm minel kitabi ene atıke bihı kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbı li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbı ğaniyyün kerım |
41. | Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedı em tekunü minellezıne la yehtedun |
42. | Felemma caet kıyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utınel ılme min kabliha ve künna müslimın |
43. | Ve saddeha ma kanet ta'büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirın |
44. | Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın |
45. | Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enı'büdüllahe fe izahüm ferıkani yahtesımun |
46. | Kale ya kavmi lime testa'cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun |
47. | Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm ındellahi bel entüm kavmün tüftenun |
48. | Ve kane fil medıneti tis'atü rahtıy yüfsidune fil erdı ve la yuslihun |
49. | Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna mehlike ehlihı ve inna le sadikın |
50. | Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş'urun |
51. | Fenzur keyfe kane akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeıyn |
52. | Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya'lemun |
53. | Ve enceynellezıne amenu ve kanu yettekun |
54. | Ve lutan iz kale li kavmihı ete'tunel fahışete ve entüm tübsırun |
55. | E inneküm le te'tuner ricale şehvetem min dunin nisa' bel entüm kavmün techelun |
56. | Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricu ale lutım min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun |
57. | Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirın |
58. | Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın |
59. | Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ıbadihillezınastafa allahü hayrun emma yüşrikun |
60. | Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihı hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya'dilun |
61. | Emmen ceallel erda kararav ve cealle hılaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya'lemun |
62. | Emmey yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec'alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalılem ma tezekkerun |
63. | Emmey yehdıküm fı zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun |
64. | Emmey yebdeül halka sümme yüıydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn |
65. | Kul la ya'lemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeş'urune eyyane yüb'asun |
66. | Belid darake ılmühüm fil ahırati bel hüm fı şekkim minha bel hüm minha amıun |
67. | Ve kalellezıne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun |
68. | Le kad vüıdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatıyrul evvelın |
69. | Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın |
70. | Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fı daykım mimma yemkürun |
71. | Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn |
72. | Kul asa ey yekune radife leküm ba'dullezı testa'cilun |
73. | Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun |
74. | Ve inne rabbeke le ya'lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun |
75. | Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabim mübın |
76. | İnne hazel kur'ane yekussu ala benı israıle ekserallezı hüm fıhi yahtelifun |
77. | Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minın |
78. | İnne rabbeke yakdıy beynehüm bi hukmih ve hüvel azızül alım |
79. | Fe tevekkel alellah inneke alel hakkıl mübın |
80. | İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın |
81. | Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü'minü bi ayatina fe hüm müslimun |
82. | Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun |
83. | Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun |
84. | Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen emma za küntüm ta'melun |
85. | Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun |
86. | E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun |
87. | Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın |
88. | Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun'allahillezı etkane külle şey' innehu habırum bima tefalun |
89. | Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeıy yevmeizin aminın |
90. | Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta'melun |
91. | İnnema ümirtü en a'büde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şey'iv ve ümirtü en ekune minel müslimın |
92. | Ve en etlüvel kur'an fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirın |
93. | Ve kulil hamdü lillahi seyürıküm ayatihı fe ta'rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun |
Neml Suresi Arapça Okunuşu
NEML SURESİ ARAPÇA OKUNUŞUNUN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Neml Suresi Diyanet Meali
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ta-Sîn. Bunlar Kur'an'ın, apaçık bir kitabın âyetleridir. ﴾1﴿ Kur'an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü'minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. ﴾2-3﴿ Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar. ﴾4﴿ Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. ﴾5﴿ Şüphesiz bu Kur'an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir. ﴾6﴿ Hani Mûsâ ailesine, "Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim" demişti. ﴾7﴿ (Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: "Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah eksikliklerden uzaktır." ﴾8﴿ "Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım." ﴾9﴿ "Değneğini at." (Mûsâ değneğini attı) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah şöyle dedi): "Ey Mûsâ korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar." ﴾10﴿ "Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim." ﴾11﴿ "Elini koynuna sok; Firavun'a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir." ﴾12﴿ Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, "Bu apaçık bir sihirdir" dediler. ﴾13﴿Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri halde sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkar ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!" ﴾14﴿ Andolsun! Biz Dâvûd'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar, "Hamd, bizi mü'min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a mahsustur" dediler. ﴾15﴿ Süleyman, Dâvûd'a varis oldu ve, "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur" dedi. ﴾16﴿ Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı. ﴾17﴿ Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" dedi. ﴾18﴿ Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!" ﴾19﴿ Süleyman kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?" ﴾20﴿ "Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim." ﴾21﴿ Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman'a) şöyle dedi: "Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe'den sana sağlam bir haber getirdim." ﴾22﴿"Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm." ﴾23﴿ "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar." ﴾24﴿ "Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah'a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)" ﴾25﴿ Allah kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Büyük Arş'ın Rabbidir. ﴾26﴿ Süleyman, Hüdhüd'e şöyle dedi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz." ﴾27﴿ "Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak." ﴾28﴿ Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: "Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı." ﴾29﴿ "Mektup Süleyman'dan gelmiştir. O, "Bismillahirrahmânirrahîm" diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin' denilmektedir." ﴾30-31﴿ "Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem." ﴾32﴿ Dediler ki: "Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün." ﴾33﴿ (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: "Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hale getirirler. İşte onlar böyle yaparlar." ﴾34﴿ "Ben onlara bir hediye gönderip elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım." ﴾35﴿
NEML SURESİ DİYANET MEALİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Neml Suresi Tefsir
Bazı sûrelerin başında bulunan bu tür harflere “hurûf-ı mukattaa” adı verilmektedir (bilgi için bk. Bakara 2/1). 1. âyet, ”Kur’an” ve “kitap” kelimeleri yer değiştirmiş olarak Hicr sûresinin başında da geçmektedir. Bu kelimeler müfessirler tarafından farklı şekillerde yorumlanmışsa da Râzî her ikisiyle de Kur’ân-ı Kerîm’in kastedildiği kanaatindedir; ancak Kur’an onun okunuşunu, kitap ise yazılı şeklini ifade etmektedir (XIX, 151). İbn Âşûr da bu görüşü tercih etmiştir (XIV, 8; ayrıca bk. Hicr15/1). “Gerçekleri açıklayan” diye çevirdiğimiz mübîn kelimesi ise “açık seçik anlaşılan” veya kısaca “apaçık” şeklinde de çevrilebilir. Buna göre Kur’an’ın âyetleri gelişigüzel söylenmiş değil, anlamı açık, doğruluğunda şüphe olmayan, gerçekleri açıklayan, müminlere doğru yolu gösteren ve müjde veren ilâhî sözlerdir. 3. âyette müslümanlar, Medine döneminde hükümleri ayrıntılı olarak belirlenen ve İslâm’ın temellerinden birini oluşturan zekât vecîbesine hazırlanmaktadır, o sırada daha çok gönüllü malî ödemeler şeklinde gerçekleşen bu davranış övülmektedir (zekâtın farz kılınması konusunda bilgi için bk. Tevbe 9/60, 103).
İnanmayanların yapıp ettiklerinin kendilerine güzel gösterilmesi Allah’ın onlara inanç ve yaşayışları konusunda seçme hakkı tanımaması anlamına gelmez; bilâkis kendi irade ve tercihleriyle inkârcılıkta ısrar ettikleri için Allah onları yapıp ettikleriyle baş başa bırakır. Böylece kalpleri katılaşır, iman etmezler ve yaptıklarının güzel olduğunu sanırlar. Bunun sonucu olarak da hem dünyada hem de âhirette yaptıklarının sonucuna katlanırlar (bu konuda ayrıca bk. Bakara 2/7).
Hz. Mûsâ’nın kıssası çeşitli yerlerde çeşitli vesilelerle anlatılmaktadır. Burada anlatılanlar biraz daha genişçe ve farklı üslûplarla A‘râf (7/104-136), Tâhâ (20/9-98) ve Kasas (28/2-46) sûrelerinde de yer almıştır. Bu âyetlerin bağlamından ve bunlar üzerine yapılan yorumlardan anlaşıldığına göre bu olay Hz. Mûsâ’nın ailesiyle birlikte Medyen’den Mısır’a yaptığı yolculuk esnasında soğuk bir gecede meydana gelmiştir. Müfessirler, Hz. Mûsâ’nın ateş sandığı ışığın gerçekte ilâhî bir nur olduğunu belirtirler (bilgi için bk. Tâhâ 20/10; Taberî, XIX, 132-133; Şevkânî, IV, 122). Ateşin, yani nurun bulunduğu yerde mübarek kılınandan maksat Hz. Mûsâ, çevresindekiler ise Cebrâil ve o yeri aydınlatmakla görevli meleklerdir (İbn Âşûr, XIX, 226). Mecazi anlamda ateş peygamberlere mahsus mânevî aydınlanma olarak da yorumlanmıştır (Esed, II, 763). Buna göre ateşin içinde olan Mûsâ, çevresinde olanlar da ona iman edenlerdir. Zemahşerî’ye göre ateşten maksat onun bulunduğu yerdir. Burada mübarek kılınanlar ise Mûsâ ile o yerin çevresinde bulunan kutsal topraklardır (III, 137). 8. âyetin son bölümünde Allah’ın, sadece İsrâiloğulları’nın değil, âlemlerin, bütün insanlığın rabbi olduğu vurgulanmakta, 9. âyette ise Allah’ın mutlak galip ve hikmet sahibi olduğu belirtilerek tevhid mücadelesinde ancak O’na güvenip dayanmak gerektiğine işaret edilmektedir (asâ mûcizesi hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/107; Tâhâ 20/17-21). 11. âyet genel olarak, haksızlık ettikten sonra pişman olup tövbe eden kimselerin günahlarının bağışlanacağına, özel olarak da gençliğinde bir Mısırlı’yı kaza sonucu öldürmüş olan Hz. Mûsâ’nın bağışlanacağına işaret etmektedir (Şevkânî, IV, 123; İbn Âşûr, XIX, 230; Mûsâ hakkında ayrıca bk. Kasas 28/15-16). İlâhî mesajı Firavun’a tebliğ etmekle görevlendirilen Hz. Mûsâ dokuz mûcize ile desteklenmiştir. Bunlardan sadece ikisi yani asâsının yılana dönüşmesi ve elini koynuna sokunca –sapasağlam olduğu halde– bembeyaz çıkması şeklindeki mûcizeleri burada zikredilmiş, diğerleri ise başka sûrelerde anlatılmıştır (meselâ bk. A‘râf 7/103-108, 130-136; İsrâ17/101). Firavun ve onun ileri gelen adamları, Hz. Mûsâ’nın gösterdiği mûcizelerin insanları ikna ettiğini görüp kendileri bile bundan etkilenince şaşırıp kalmışlar; ancak iman etmeyi gurur ve kibirlerine yediremedikleri için inkâr yolunu tutup, mûcizelerin düpedüz sihir olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Dâvûd aleyhisselâm, İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamber ve hükümdardır. Kur’an’da ilmi, hikmeti, adaleti ve güzel konuşmasıyla meşhur olduğu bildirilmektedir (Sâd 38/17-20, 26). Kendisine dört büyük kitaptan biri olan Zebûr gönderilmiş, dağlar ve kuşlar emrine verilmiştir (bilgi için bk. Bakara 2/251; Enbiyâ 21/78-80; Ömer Faruk Harman, “Dâvûd”, DİA, IX, 21-24). Süleyman da Dâvûd’un oğlu olup babası gibi İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamber ve hükümdardır. Yahudi literatüründe daha çok kral olarak tanınmaktadır (bilgi için bk. Bakara2/102).
Hz. Mûsâ’nın kıssası özet olarak verildikten sonra sûrenin ana konularından birini oluşturan Dâvûd aleyhisselâm ile oğlu Süleyman’ın kıssasına geçilmektedir. Taberî’ye göre babasına ve oğluna verilen ilimden maksat her ikisinin de hayvanların dilinden anlamaları, kendi zamanlarında başkalarının bilgisi olmadığı alanlarda bilgi sahibi olmalarıdır (XIX, 140-141). Bilgi, nimetlerin en değerlisi olduğu için her iki peygamber de kendilerine lutfedilen bu nimet sayesinde mümin kulların birçoğundan üstün kılındıklarını ifade etmişlerdir.