Güncelleme Tarihi:
Adını ilk âyetinde geçen “mutaffifîn” kelimesinden alır. Sözlükte “ölçü ve tartıda hile yapmak” anlamındaki tatfîf kökünden türeyen mutaffif “hile yapan” demektir. Sûre ayrıca Tatfîf olarak da anılır. Mutaffifîn sûresinin Mekke’de veya Medine’de, ilk dört âyetinin Hz. Peygamber’in Medine’ye varışından hemen sonra, diğerlerinin Mekke’de nâzil olduğu şeklinde rivayetler mevcuttur (Âlûsî, XXX, 384). Mekkeliler’in özellikle ticaretle, Medineliler’in tarımla uğraşması, Mekke’de inen diğer bazı âyetlerde de ölçü ve tartıya hile karıştırmanın kötülüğüne işaret edilmesi, sûrenin muhtevası ve üslûbu, özellikle son âyetlerinde yer alan, kâfirlerin inananlarla alay ettikleri yolundaki beyanlar (âyet 29-33) dikkate alındığında sûrenin Mekke döneminde indiğini benimseyen görüşün daha isabetli olduğu ortaya çıkar. Muhtemelen Resûl-i Ekrem hicretinin hemen ardından Medineliler’e söz konusu âyetleri okumuş, bu durum daha sonra, âyetlerin Medine’de nâzil olduğu şeklindeki görüşün ortaya çıkmasına sebep teşkil etmiştir. Sûre otuz altı âyet olup fâsılaları ?? ? harfleridir.
MUTAFFİN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1. Veylun lilmutaffifiyne.
2. Elleziyne izektalu 'alennasi yestevfune.
3. Ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirune.
4. Ela yezunnu ulaike ennehum meb'usune.
5. Liyevmin 'azıymin.
6. Yevme yekumunnasu lirabbil'alemiyne.
7. Kella inne kitabelfuccari lefiy sicciynin.
8. Ve ma edrake ma sicciynun.
9. Kitabun merkumun.
10. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
11. Elleziyne yukezzibune biyevmiddiyni.
12. Ve ma yukezzibu bihi illa kullu mu'tedin esiymin.
13. İza tutla aleyhi ayatuna kale esatıyrul'evveliyne.
14. Kella bel rane 'ala kulubihim ma kanu yeksibune.
15. Kella innehum 'an rabbihim yevmeizin lemahcubune.
16. Summe innehum lesalulcahıymi.
17. Summe yukalu hazelleziy kuntum bihi tukezzibune.
18. Kella inne kitabel'ebrari lefiy 'ılliyyiyne.
19. Ve ma edrake ma 'ılliyyune.
20. Kitabun merkumun.
21. Yeşheduhulmukarrebune.
22. İnnelebrare. Lefiy na'ıymin.
23. 'Alel'eraiki yenzurune.
24. Ta'rifu fiy vucuhihim nadretenna'ıymi.
25. Yuskavne min rahıykın mahtumin.
26. Hıtamuhu miskun ve fiy zalike felyetenafesilmutenasifune.
27. Ve mizacuhu min tesniymin.
28. Aynen yeşrebu bihelmukarrebune.
29. İnnelleziyne ecremu kanu minelleziyne amenu yadhakune.
30. Ve iza merru bihim yeteğamezune.
31. Ve izenkalebu ila ehlihimunkalebu fekihiyne.
32. Ve iza reevhum kalu inne haulai ledallune.
33. Ve ma ursilu 'aleyhim hafizıyne.
34. Felyevmelleziyne amenu minelkuffari yadhakune.
35. 'Alel'eraiki yenzurune.
36. Hel suvvibelkuffaru ma kanu yef'alune.
MUTAFFİN SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
MUTAFFİN SURESİ KONUSU
Sûrede ölçü ve tartıda dürüstlükten sapanlar eleştirildikten sonra âhireti ve uhrevî sorumluluğu inkâr eden günahkârların âhirette göreceği cezalar ve iyilerin nâil olacağı mükâfatlar özetlenmekte; dünyada müminlerle alay eden inkârcıların âhirette asıl kendilerinin gülünç duruma düşecekleri anlatılmaktadır
MUTAFFİN SURESİ FAZİLETİ
Bazı kaynaklarda yer alan, “Allah, Mutaffifîn sûresini okuyan kişiye kıyamet gününde ağzı mühürlenmiş lezzetli bir içecek ikram eder” meâlindeki hadisin (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 233) sahih olmadığı anlaşılmaktadır (Muhammed et-Trablusî, II, 726). Musa Öziş Mutaffifîn Sûresi Tefsiri adıyla yüksek lisans çalışması yapmıştır (1997, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).
MUTAFFİN SURESİ MEALİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! ?1? Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. ?2? Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. ?3? Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı? ?4-6? Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak "Siccîn"dedir. ?7? "Siccîn"in ne olduğunu sen ne bileceksin. ?8? O, yazılmış bir kitaptır. ?9? O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay haline! ?10-11? Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkar eder. ?12? Ona âyetlerimiz okununca, "Eskilerin masalları" der. ?13? Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır. ?14? Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır. ?15? Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir. ?16? Sonra da onlara, "Yalanlamakta olduğunuz işte budur" denecektir. ?17? Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı "İlliyyûn"dadır. ?18? "İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin. ?19? O yazılmış bir kitaptır. ?20? Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur. ?21? Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler. ?22? Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. ?23? Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. ?24? Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. ?25? Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. ?26?O içeceğin katkısı tesnimdir. ?27? Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler. ?28? Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı. ?29? Mü'minler yanlarından geçtiğinde birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı. ?30? Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı. ?31? Mü'minleri gördükleri vakit, "Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir" diyorlardı. ?32? Halbuki onlar, mü'minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi. ?33? İşte bugün de mü'minler kâfirlere gülerler. ?34? Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler. ?35? Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı!? ?36?
MUTAFFİN SURESİ TEFSİRİ
“Vay haline!” diye çevirdiğimiz veyl kelimesi, “ağır zarar, kötülük, hüzün, azap, helâk” gibi anlamlara gelir (Elmalılı, VIII, 5648). Ayrıca hadislerde cehennemdeki bir vadinin ismi olduğu da bildirilmiştir (Tirmizî, “Tefsîr”, 22; Müsned, III, 75). Râgıb el-İsfahânî’ye göre bu kelimenin cehennemdeki bir vadiye isim verilmesi, mecazi anlamda olup “veyl”e muhatap olanların cehennem azabına uğrayacaklarını ifade eder (bk. el-Müfredât, “vyl” md.).
“Ölçü ve tartıyı eksik yapanlar” anlamındaki mutaffifîn, mutaffif kelimesinin çoğuludur. 2-3. âyetlerdeki açıklamaya göre “alırken fazla fazla, verirken eksik ölçenler” mânasına gelir. Bu sebeple 1-3. âyetlerde bir taraftan eksik ölçüp tartanlar yaptıkları işin çirkinliğinden dolayı kınanırken diğer taraftan böylesine çirkin bir işe kalkışanların âhirette cezalandırılacağına dikkat çekilmektedir. Burada ölçü ve tartı örnek bir işlem olup daha genel olarak insanların, kendi haklarını gözettikleri kadar sorumluluklarını da özenle yerine getirmeleri gerektiği vurgulanmakta, hakka konu olan her işlemde adaleti titizlikle korumaları istenmektedir (Ebü’l-Kåsım el-Kuşeyrî’nin bu yöndeki bir yorumu için bk. Râzî, XXXII, 91)
Sûrenin Medine’de indiğini söyleyen müfessirler İbn Abbas’tan şöyle bir rivayet naklederler: Hz. Peygamber Medine’ye geldiği zaman Medineliler ölçü ve tartıda hile yapıyorlardı. O sıralarda bu âyetler indirildi; onlar da bundan sonra kendilerini düzelttiler (Taberî, XXX, 58; Zemahşerî, IV, 229; Râzî, XXXI, 88). Kanaatimizce bu rivayeti, Resûlullah’ın, Medine’ye geldiği zaman ticaretle uğraşan birtakım insanların ölçü ve tartıyı eksik yaptıklarını görünce, daha önce Mekke döneminde inmiş olan bu âyetleri onlara tebliğ ettiği şeklinde anlamak daha isabetli olur. Âyetlerin iniş sebebi özel bir olay olsa da genel anlamda ölçü ve tartıyı eksik yapmanın çirkinliğine dikkat çekilmiş, bencillik ve başkalarını aldatma gibi ahlâka aykırı duygu ve davranış içinde olanlar kınanmıştır. Ölçü ve tartının adaletle yapılmasını emreden başka âyetler de vardır (meselâ bk. En‘âm 6/152; İsrâ 17/35; Rahmân 55/8-9). Âyetler bu emirlere uyulmadığı takdirde dünyada ilahî kınamaya mâruz kalma, âhirette de şiddetli bir azaba uğramanın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
4. âyette, ölçü ve tartıda hile yapan kimselerin yeniden dirilişe kesin olarak inanmaları bir yana, bunu muhtemel görmeleri halinde bile bu sahtekârlığa cüret etmelerinin mümkün olmadığına dikkat çekilmektedir (Elmalılı, VIII, 5652). 5. âyette ifade edilen “büyük gün”den maksat kıyamet günüdür. Öldükten sonra dirilme, hesap, ceza, cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme girmeleri gibi büyük olayların yaşanacağı gün olduğu için ona “büyük gün” denilmiştir (Şevkânî, V, 463). Nitekim 6. âyette o gün bütün insanların hesaba çekilmek üzere diriltilip âlemlerin rabbinin huzuruna çıkarılacakları ifade buyurularak uhrevî yargı ve hesap sırasında hiçbir kimsenin hiçbir kötülüğünün gizli kalmayacağı, hepsinin tek tek hesabının sorulacağı vurgulanmıştır.