Güncelleme Tarihi:
Müminun Suresi Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Sûrenin genel kabul gören adıâyette,geçen ve müteakip âyetlerde seçkin özellikleri anlatılan “inananlar” anlamındaki Mü’minûn’dur. Nitekim Abdullah b. Sâib isimli sahâbîden gelen bir rivayet, sûrenin Hz. Peygamber döneminde de bu adla anıldığını göstermektedir (Nesâî, “İftitâh”, 76). Ayrıca ilk kelimesinden dolayı nâdiren Kad eflaha ve Felâh isimleriyle de anılmıştır. İşte, Mü'minûn Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
MÜMİNUN SURESİ ANLAMI
Mekke döneminin sonlarında nâzil olmuştur. Yüz on sekiz âyettir. Sûre ismini, “İnananlar mutlaka kurtuluşa erecektir” meâlindeki ilâhî beyanla başlayıp müminlerin (mü’minûn) vasıflarını anlatan giriş kısmından almıştır. Fâsılası dört âyette م, diğerlerinde ن harfidir.
Mü’minûn sûresinin muhtevasını bir girişle üç bölüm halinde ele almak mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli âyetlerde ebedî hayattaki mutluluğun son noktası (felâh) Allah’ın rızâsına ulaşıp O’nun cemâlini müşahede etme şeklinde belirtilmekte (et-Tevbe 9/72; Yûnus 10/26; el-Kıyâme 75/22-23), sûrenin girişinde sözü edilen mutluluğun mekânını teşkil eden cennete vurgu yapılmaktadır. Sûrenin ilk âyetlerinde cennete gireceklerin vasıfları namaz ve zekât ibadetlerini yerine getirmek, emanete riayet etmek, faydasız söz ve davranışlardan sakınmak ve iffetlerini korumak diye ifade edilmiştir (âyet 1-11). Ardından duyu yoluyla algılama ve akılla istidlâlde bulunma imkânına sahip kılınan insanın yaratıcının varlığı, O’nun bütün evreni yaratıp yönettiği gerçeğine ulaşabilmesi için bazı örnekler sıralanır. Bunlar beşer türünün spermadan üretilip en güzel biçime getirilmesi, dünyanın da içinde yer aldığı mükemmel kozmik sistem vb. hususlardır (âyet 12-22).
Birinci bölümde, Hz. Nûh’tan başlamak üzere peygamberler tarihi boyunca devam eden hak-bâtıl mücadelesi anlatılmaktadır. Peygamberler, insan için onur kırıcı bir davranış olan puta tapmaktan vazgeçmeleri ve tevhid inancını benimsemeleri yolundaki tebliğlerini muhataplarına ulaştırmışlar, dünyadaki bütün fiil ve hareketlerin ölümden sonraki ebedî hayatta hesabının verileceğini söylemişlerdir. Ancak gerçeğe karşı direnişte ısrar eden ve genellikle malî güç ve iktidar sahibi olan kimseler peygamberleri yalanlamış, onların üstünlük ve hâkimiyet peşinde koşan insanlar olduklarını, Allah’ın elçi göndermesi halinde bunun insan değil melek olmasının gerektiğini belirtmişler ve eski yanlış davranışlarını sürdürmüşlerdir. Allah da bu kavimleri helâk etmiştir (âyet 23-44). Daha sonra Hz. Mûsâ ile Firavun mücadelesine kısaca temas edilerek kibirli Firavun ve hânedanının helâk edildiği belirtilmiş, ardından özel bir yaratılışa sahip kılınan Hz. Îsâ zikredilmiştir. Bütün peygamberlerin temel ilkeleri ortak olan ilâhî mesajları insanlara ilettikleri, toplumların ise farklı inanç ve ideolojilere bölündükleri ve her grubun kendisini haklı gördüğü ifade edilmiştir (âyet 45-53).
Sûrenin ikinci bölümünde Hz. Peygamber döneminde mevcut inkârcılar konu edilmiştir. Bu âyetlerde genellikle mal ve evlât sahibi olan inkârcıların gaflet içinde bulundukları, gurura kapıldıkları, âkıbetlerini düşünmedikleri, fiil ve hareketlerinden sorumlu tutulacakları âhiret hayatına inanmadıkları belirtilmektedir. Halbuki yaratıcının sayısız nimetlerinden faydalanan inkârcılar, gerçeği kendilerine haber veren ve hiçbir menfaat beklemeyen Allah elçilerinin uyarılarına sürekli muhatap olmaktadır. Ayrıca ataları gibi kendileri de zaman zaman sıkıntılara mâruz bırakılmakta, sızlanmaları sonucu musibetleri kaldırılmakta, fakat yine de eski tutum ve davranışlarını sürdürmektedirler (âyet 54-92). Daha sonra Hz. Peygamber’e ve kıyamete kadar gelecek İslâm davetçilerine hitap edilerek zalim inkârcılara gelebilecek dünyevî cezalardan, şeytanların kışkırtma ve müdahalelerinden Allah’a sığınmaları emredilmekte, kötülüğü iyilikle bertaraf etmek için çaba sarfetmeleri istenmektedir (âyet 93-98).
Üçüncü bölüm âhiret hayatına ayrılmış olup burada inkârcıların âhirette karşılaşacakları azap anlatılmaktadır. İnkârcıların suçlarını itiraf edip cehennemden çıkarılmayı talep edecekleri, fakat dünyada müminlere karşı onur kırıcı davranışlarının cezasının benzer şekilde kendilerine uygulanacağı belirtilmektedir. Sûrenin son âyetlerinde tevhid inancına tekrar dikkat çekilmekte ve sûre Resûlullah’a tavsiye edilen şu dua ile sona ermektedir: “Rabbim, affet, merhamet et! Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” (âyet 99-118).
Nübüvvetin Mekke’de geçen ilk on üç yılının son zamanlarında nâzil olduğu bilinen Mü’minûn sûresinde Hz. Peygamber ile ashabının dinî hayatlarını sürdürmelerine izin vermeyen, onları hicret etmeye mecbur eden müşriklere tekrar uyarıda bulunulduğu görülmektedir. Bununla birlikte Resûlullah’a ve dolayısıyla davet ve irşad görevini yerine getirecek kimselere tebliğ sırasında muhataplarına sert davranmamaları tavsiye edilmekte, başarılı olabilmek için öncelikle kendi dinî hayatlarını iyileştirmeleri gerektiği bildirilmektedir.
Hz. Ömer’den nakledildiğine göre Resûl-i Ekrem, “Bana öyle on âyet nâzil oldu ki onların icabını yerine getiren kimse mutlaka cennete girer” dedikten sonra Mü’minûn sûresinin ilk âyetlerini okumuştur (Kurtubî, XII, 102; sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. a.g.e., XII, 102-103; Şevkânî, III, 473). Ebüssuûd Efendi Tefsîru sûreti’l-Müǿminîn (Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 1026/4) ve Mustafa b. Ebû Saîd el-Hâdimî Risâle fî ķad efleĥa’l-müǿminûn adıyla birer risâle kaleme almışlardır (Süleymaniye Ktp., Tırnovalı, nr. 1842).
MÜMİNUN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1. | Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. |
2. | Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. |
3. | Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. |
4. | Onlar ki, zekatı öderler. |
5. | Onlar ki, ırzlarını korurlar. |
6. | Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. |
7. | Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. |
8. | Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. |
9. | Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. |
10. | İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. |
11. | Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
12. | Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık. |
13. | Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargaha (ana rahmine) yerleştirdik. |
14. | Sonra bu az suyu "alaka" haline getirdik. Alakayı da "mudga" 2yaptık. Bu "mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir! |
15. | Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. |
16. | Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. |
17. | Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık.3 Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. |
18. | Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. |
19. | Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. |
20. | Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. |
21. | Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. |
22. | Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız. |
23. | Andolsun biz, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?" dedi. |
24. | Bunun üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler: "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık." |
25. | "Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz." |
26. | (Nûh), "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi. |
27. | Bunun üzerine Nûh'a, "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh'a) dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır." |
28. | Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" de. |
29. | Yine de ki: "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın." |
30. | Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz. |
31. | Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık. |
32. | Onlara, kendilerinden, "Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. |
33. | O peygamberin kavminden, Allah'ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor." |
34. | "Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız." |
35. | "O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?" |
36. | "Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!" |
37. | "Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz." |
38. | "Bu, Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız." |
39. | O peygamber, "Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi. |
40. | Allah, "Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" dedi. |
41. | Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun! |
42. | Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. |
43. | Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. |
44. | Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim Allah'ın rahmetinden uzak olsun! |
45, 46. | Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular. |
47. | Bu yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" dediler. |
48. | Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular. |
49. | Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ'ya Kitabı (Tevrat'ı) verdik. |
50. | Meryem oğlu İsa'yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik. |
51. | Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. |
52. | Şüphesiz bu (İslâm) tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının. |
53. | (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. |
54. | Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak! |
55, 56. | Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır onlar farkına varmıyorlar! |
57. | Rablerinin azametinden korkup titreyenler, |
58. | Rablerinin âyetlerine inananlar, |
59. | Rablerine ortak koşmayanlar, |
60. | Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, |
61. | İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. |
62. | Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. |
63. | Ancak kafirlerin kalbleri bu Kur'an'a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır. |
64. | Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar |
65. | Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz. |
66, 67. | Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. |
68. | Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? |
69. | Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar? |
70. | Yoksa "O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. |
71. | Eğer hak onların arzularına uysaydı gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur'an'ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar. |
72. | Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. |
73. | Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. |
74. | Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. |
75. | Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. |
76. | Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona yalvarıp yakarmadılar. |
77. | Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. |
78. | Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! |
79. | O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O'nun huzurunda toplanacaksınız. |
80. | O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O'na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? |
81. | Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. |
82. | Dediler ki: "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?" |
83. | Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir. |
84. | De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?" |
85. | Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?" de. |
86. | De ki: "Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" |
87. | ."Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de. |
88. | De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?" |
89. | "Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?" de. |
90. | Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. |
91, 92. | Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir. |
93, 94. | De ki: "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma." |
95. | Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. |
96. | Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. |
97. | De ki: "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." |
98. | "Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." |
99, 100. | Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. |
101. | Sûr'a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır. |
102. | Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
103. | Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedi kalacaklardır. |
104. | Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. |
105. | Allah, "Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?" der. |
106. | Onlar da şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk." |
107. | "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz." |
108. | Allah, "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" der. |
109. | Kullarımdan, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" diyen bir grup var idi. |
110. | Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. |
111. | Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. |
112. | Allah (inkarcılara) "Yeryüzünde kaç sene kaldınız?" diye sorar. |
113. | Onlar, "Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" derler. |
114. | Allah şöyle der: "Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız." |
115. | "Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" |
116. | Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın Rabbidir. |
117. | Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. |
118. | De ki: "Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!" |
MÜMİNUN SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
1. | Kad eflehal mü'minun |
2. | Ellezıne hüm fı salatihim haşiun |
3. | Vellezıne hüm anil lağvi mu'ridun |
4. | Vellezıne hüm liz zekati faılun |
5. | Vellezıne hüm li fürucihim hafizun |
6. | İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru melumın |
7. | Fe menibteğa verae zalike fe ülaike hümül adun |
8. | Vellezıne hüm li emanatihim ve ahdihim raun |
9. | Vellezıne hüm ala salevatihim yühafizun |
10. | Ülaike hümül varisun |
11. | Ellezıne yerisunel firdevs hüm fıha halidun |
12. | Ve le kad halaknel insane min sülaletim min tıyn |
13. | Sümme cealnahü nutfeten fı kararim mekın |
14. | Sümme halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate ızamen fe kesevnel ızame lahmen sümme enşe'nahü halkan ahar fe tebarakellahü ahsenül halikıyn |
15. | Sümme inneküm ba'de zalike le meyyitun |
16. | Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb'asun |
17. | Ve le kad halakna fevkaküm seb'a taraika ve ma künna anil halkı ğafilın |
18. | Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahü fil erdı ve inna ala zehabim bihı le kadirun |
19. | Fe enşe'na leküm bihı cennatim min nehıyliv ve a'nab leküm fıha fevakihü kesıratüv ve minha te'külun |
20. | Ve şeceraten tahrucü min turi seynae tembütü bid dühni ve sıbğil lil akilın |
21. | Ve inne leküm fil en'ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütuniha ve leküm fıha menafiu kesıratüv ve minha te'külun |
22. | Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun |
23. | Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe kale ya kavmı'büdüllahe mal leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun |
24. | Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma haza illa beşerum mislüküm yürıdü ey yetefeddale aleyküm ve lev şaellahü le enzele melaikeh ma semı'na bi haza fı abainel evvelın |
25. | İn hüve illa racülüm bihı cinnetün fe terabbesu bihı hatta hıyn |
26. | Kale rabbinsurnı bima kezzebun |
27. | Fe evhayna ileyhi enisnaıl fülke bi a'yünina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru feslük fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü minhüm ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun |
28. | Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fülki fe kulil hamdü lillahillezı neccana minel kavmiz zalimın |
29. | Ve kur rabbi enzilnı münzelem mübarakev ve ente hayrul münzilın |
30. | İnne fı zalike le ayativ ve in künna le mübtelın |
31. | Sümme enşe'na mim ba'dihim karnen aharın |
32. | Fe erselna fıhim rasulem minhüm enı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun |
33. | Ve kalel meleü min kavmihillezıne keferu ve kezzebu bi likail ahırati ve etrafnahüm fil hayatid dünya ma haza illa beşerum mislüküm ye'külü mimma te'külune minhü ve yeşrabü mimma teşrabun |
34. | Ve lein eta'tüm beşeram misleküm inneküm izel lehasirun |
35. | E yeıdüküm enneküm iza mittüm ve küntüm türabev ve ızamen enneküm muhracun |
36. | Heyhate heyhate lima tuadun |
37. | İn hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma nahnü bi meb'usın |
38. | İn hüve illa racülüniftera alellahi kezibev ve ma nahnü lehu bi mü'minın |
39. | Kale rabbinsurnı bima kezzebun |
40. | Kale amma kalılil le yusbihunne nadimın |
41. | Fe ehazethümüs sayhatü bil hakkı fe cealnahüm ğussa fe bu'del lil kavmiz zalimın |
42. | Sümme enşe'na mim ba'dihim kurunen aharın |
43. | Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste'hırun |
44. | Sümme erselna rusülena tetra küllema cae ümmeter rasulüha kezzebuhü fe etba'na ba'dahüm ba'dav ve cealnahüm ehadıs fe bu'del li kavmil la yü'minun |
45. | Sümme erselna musa ve ehahü harune bi ayatina ve sültanim mübın |
46. | İla fir'avne ve meleihı festekberu ve kanu kavmen alın |
47. | Fe kalu enü'minü li beşerayni mislina ve kavmühüma lena abidun |
48. | Fe kezzebuhüma fe kanu minel mühlekın |
49. | Ve le kad ateyna musel kitabe leallehüm yehtedun |
50. | Ve cealnebne meryeme ve ümmehu ayetev ve aveynahüma ila rabvetin zati karariv ve meıyn |
51. | Ya eyyüher rusülü külu minet tayyibati va'melu saliha innı bima ta'melune alım |
52. | Ve inne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fettekun |
53. | Fetekkatau emrahüm beynehüm zübüra küllü hızbim bima ledeyhim ferihun |
54. | Fezerhüm fı ğamratihim hatta hıyn |
55. | E yahsebune ennema nümiddühüm bihı mim maliv ve benın |
56. | Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş'urun |
57. | İnnellezıne hüm min haşyeti rabbihim müşfikun |
58. | Vellezıne hüm bi ayati rabbihim yü'minun |
59. | Vellezıne hüm bi rabbihim la yüşrikun |
60. | Vellezıne yü'tune ma atev ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim raciun |
61. | Ülaike yüsariune fil hayrati ve hüm leha sabikun |
62. | Ve la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve ledeyna kitabüy yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun |
63. | Vel kulubühüm fı ğamratim min haza ve lehüm a'malüm min duni zalike hüm leha amilun |
64. | Hatta iza ehazna mütrafıhim bil azabi iza hüm yec'erun |
65. | La tec'erul yevme inneküm minna la tünsarun |
66. | Kad kanet ayatı tütla aleyküm fe küntüm ala a'kabiküm tenkisun |
67. | Müstekbirıne bihı samiran tehcürun |
68. | E fe lem yeddebberul kavle em caehüm ma lem ye'ti abaehümül evvelın |
69. | Em lem ya'rifu rasulehüm fe hüm lehu münkirun |
70. | Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun |
71. | Ve levittebeal hakku ehvaehüm le fesedetis semavatü vel erdu ve men fıhinn bel eteynahüm bi zekrihim fe hüm an zikrihim mu'ridun |
72. | Em tes'elühüm harcen fe haracü rabbike hayruv ve hüve hayrur razikıyn |
73. | Ve inneke le ted'uhüm ila sıratım müstekıym |
74. | Ve innellezıne la yü'minune bil ahırati anis sıratı lenakibun |
75. | Ve lev rahımnahüm ve keşefna ma bihim min durril leleccu fı tuğyanihim ya'mehun |
76. | Ve le kad ehaznahüm bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarraun |
77. | Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi müblisun |
78. | Ve hüvellezı enşee lekümüs sem'a vel ebsara vel ef'ideh kalılem ma teşkürun |
79. | Ve hüvellezı zeraeküm fil erdı ve ileyhi tuhşerun |
80. | Ve hüvellezı yuhyı ve yümiytü ve lehuhtilafül leyli ven nehar e fe la ta'kılun |
81. | Bel kalu misle ma kalel evvelun |
82. | Kalu e iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le meb'usun |
83. | Le kad vüıdna nahnü ve abaüna haza min kablü in haza illa esatıyrul evvelın |
84. | Kul li menil erdu ve men fıha in küntüm ta'lemun |
85. | Seyekulune lillah kul efela tezekkerun |
86. | Kul mer rabbüs semavatis seb'ı ve rabbul arşil azıym |
87. | Seyekulune lillah kul e fe la tettekun |
88. | Kul mem bi yedihı melekutü külli şey'iv ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta'lemun |
89. | Seyekulune lillah kul fe enna tüsharu |
90. | Bel eteynüham bil hakkı ve innehüm le kazibun |
91. | Mettehazellahü miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe küllü ilahüm bima haleka ve leala ba'duhüm ala ba'd sübhanellahi amma yasıfun |
92. | Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yüşrikun |
93. | Kur rabbi imma türiyennı ma yuadun |
94. | Rabbi fe la tec'alnı fil kavmiz zalimın |
95. | Ve inna ala en nüriyeke ma neıdühüm lekadirun |
96. | İdfa' billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a'lemü bi ma yasıfun |
97. | Ve kur rabbi euzü bike min hemezatiş şeyatıyn |
98. | Ve euzü bike rabbi ey yahdurun |
99. | Hatta iza cae ehadehümül mevtü kale rabbirciun |
100. | Leallı a'melü salihan fıma teraktü kella inneha kelimetün hüve kailüha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yüb'asun |
101. | Fe iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeiziv ve la yetesaelun |
102. | Fe men sekulet mevazinühu fe ülaike hümül müflihun |
103. | Ve men haffet mevazınühu fe ülaikellezıne hasiru enfüsehüm fı cehenneme halidun |
104. | Telfehu vücuhehümün naru ve hüm fıha kalihun |
105. | E lem tekün ayatı tütla aleyküm fe küntüm biha tükezzibun |
106. | Kalu rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen dallın |
107. | Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun |
108. | Kalahşeu fıha ve la tükellimun |
109. | İnnehu kane ferıkum min ıbadı yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahımın |
110. | Fettehaz tümuhüm sıhriyyen hatta ensevküm zikrı ve küntüm minhüm tadhakun |
111. | İnnı cezeytühümül yevme bima saberu ennehüm hümül faizun |
112. | Kale kem lebistüm fil erdı adede sinın |
113. | Kalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil addın |
114. | Kale il lebistüm illa kalılel lev enneküm küntüm ta'lemun |
115. | E fe hasibtüm ennema halaknaküm abesev ve enneküm ileyna la türceun |
116. | Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım |
117. | Ve mey yed'u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun |
118. | Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın |
MÜMİNUN SURESİ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
MÜ'MİNÛN SURESİ TEFSİRİ
Mü’minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah’ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O’na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!” meâlindeki dua cümlesiyle son bulur.
TEFSİRİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
FAZİLETİ
Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur (Müsned I, 34).1 – 11