Güncelleme Tarihi:
Karia suresi okunuşu, tefsiri ve anlamı yoğun ilgi görüyor. Kur’an-ı Kerim’in yüz birincisi suresi olan Karia’da kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri tasvir ediliyor. Mekke döneminde Kureyş sûresinden sonra nâzil olan surede 9 ayet bulunuyor. İşte Karia suresinin Türkçe ve Arapça okunuşu, anlamı ve tefsiri..
KARİA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmânirrahîm.
1- El kariah
2- Mel kariah
3- Ve ma edrake mel kariah
4- Yevme yekunün nasü kelferaşil mebsus
5- Ve tekunül cibalü kelıhnil menfuş
6- Fe emma men sekulet mevazınüh
7- Fe hüve fi ıyşetir radıyeh
8- Ve emma men haffet mevazınüh
9- Fe ümmühu havıyeh
10- Ve ma edrake mahiyeh
11- Narun hamiyeh
KARİA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
KARİA SURESİ ANLAMI VE DİYANET MEALİ
Yürekleri hoplatan büyük felaket! ﴾1﴿ Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? ﴾2﴿ Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? ﴾3﴿ O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. ﴾4﴿ Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır. ﴾5﴿ İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, ﴾6﴿ Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. ﴾7﴿ Ama kimin de tartıları hafif gelirse, ﴾8﴿ İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye'dir. ﴾9﴿ Sen Hâviye'nin ne olduğunu ne bileceksin? ﴾10﴿ O, kızgın bir ateştir. ﴾11﴿
KARİA SURESİ TEFSİRİ
“Kulakları patlatan o ses” diye çevirdiğimiz kåria kelimesi sözlükte “şiddetle vurmak, çarpmak” anlamına gelen kar‘ kökünden türemiş bir isim olup kıyameti ifade eder. Arapça’da büyük felâket ve belâya da kåria denir (bk. Ra‘d 13/31). Kıyamet dehşet verici halleriyle kalplere korku saldığı ve o günde suçlular cezaya çarptırıldığı için kıyamete kåria denmiştir. Bu âyetler, gerek üslûp gerekse anlam bakımından kıyamet olayının büyüklüğünü ve şiddetini ifade ettiği gibi kıyametin ne zaman meydana geleceğinin bilinemeyeceğini de göstermektedir.
Kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri tasvir edilmektedir. İnsanlar o anda korku ve dehşet içerisinde dağınık bir halde bulunacaklarından yüce Allah onları sağa sola dağılmış kelebeklere benzetmiştir. Kabirlerinden kalkan insanlar büyük kalabalıklar oluşturacakları için de başka bir âyet-i kerîmede (Kamer 54/7) dağılıp savrulmuş çekirgelere benzetilmektedirler. O gün insanlar birbirlerini çiğnercesine hareket edip mahşerde toplanacaklardır (krş. Kehf 18/99). 5. Kıyamet gününde dağların yok olma safhalarından biri dile getirilmektedir. Başka âyetlerde anlatıldığına göre o gün dağlar parça parça olacak (Fecr 89/21), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 73/14), atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (bk. Nebe’ 78/20). Bütün bu tasvirler, kıyamet gününde yerkürede meydana gelecek olan sarsıntının ne derece şiddetli olacağını gösterir.
Kıyamet gününde dağların yok olma safhalarından biri dile getirilmektedir. Başka âyetlerde anlatıldığına göre o gün dağlar parça parça olacak (Fecr 89/21), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 73/14), atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (bk. Nebe’ 78/20). Bütün bu tasvirler, kıyamet gününde yerkürede meydana gelecek olan sarsıntının ne derece şiddetli olacağını gösterir.
“Tartılan ameller” diye çevirdiğimiz mevâzîn kelimesi ya “tartılan şey” anlamına gelen ve amelleri ifade eden mevzûn kelimesinin veya “terazi” anlamına gelen mîzanın çoğuludur. Meâlde birinci anlam tercih edilmiştir. İkinci anlama göre de kelime kinaye olarak yine tartılan amelleri ifade eder. Zira terazilerin ağır gelmesi, “onlarda tartılan eşyanın ağır gelmesi” demektir. “Tartılan amellerin ağır gelmesi” hayır ve iyiliklerin fazla olmasını anlatmakta ve Allah’ın rızâsının bu sayede kazanılacağını göstermektedir. 6-7. âyetler iyilikleri kötülüklerinden çok olan kimselerin nimetlerle donatılmış cennetlerde ebedî olarak mutlu ve müreffeh bir hayat süreceklerini ifade eder. Amellerin hafif olması ise kulun dünyada yaptığı iyiliklerin azlığı veya bulunmaması demektir. Bu âyet, dolaylı olarak “günahları ağır basarsa” anlamını da içermektedir. Âhiret olayları gayb âleminden olduğu için amellerin nasıl tartılacağı veya ölçüleceği hakkında söz söylemek yahut fikir yürütmek mümkün değildir.