Polis kurşunuyla ölen gence arkadaşlarının yazdığı şiir

Bugün, ağacı görmek uğruna ormanı kaybetmemek için yazmadığım ama sakladığım bazı şeyleri yazma vakti. Sözgelimi polis kurşunu ile hayatını kaybeden 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un cenaze töreninde okunan ve bir yaşıtı tarafından yazılan şiiri.

Gazetecinin görevi, bir olayı okuyucuya, izleyiciye, dinleyiciye aktarmaktır. Ancak 17 yaşında bir kız babası olarak, Yunanistan’da yaşanan şiddet olaylarının üçüncü gününden itibaren sokaklara dökülen binlerce öğrenciyi izlerken elbet etkilendiğim, benim neslin yapamadığı şeyler için belki özür dilercesine onları anlayışla karşıladığım anlar oldu.

Bu duygularımı öyle anlarda bastırmaya çalıştım. Bugün, ağacı görmek uğruna ormanı kaybetmemek için yazmadığım ama sakladığım bazı şeyleri yazma vakti. Sözgelimi, kendilerine gözyaşartıcı gazlar kullanan polislere çiçek vermeleri. Sözgelimi gösteri yaparken aralarındaki şakalaşmaları anlamlı mı sloganları. Sözgelimi "Off bugün de gösteri... Ya bu hayat çok zor. Ne zaman dinleneceğiz" tarzı esprileri.

Ve sözgelimi bir şiir... Polis kurşunu ile hayatını kaybeden 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un cenaze töreninde okunan ve bir yaşıtı tarafından yazılan şiir. Adı "Daha güzel bir dünya istiyoruz":

Bize yardım edin / Terörist, anarşist değiliz

Sizin çocuklarınızız

Hayal kuruyoruz... Öldürmeyin hayallerimizi

Hız aldık... Kesmeyin hızımızı

Hatırlayın.../ Bir zamanlar siz de gençtiniz

Şimdi paranın peşindesiniz, sırf gösteriş ilgilendiriyor sizi/ Şişmanladınız, saçlarınız döküldü / Unuttunuz her şeyi

Bizi desteklemenizi beklerdik

İlgilenmenizi...

Bir kere olsun iftihar etmenizi bizimle

Boşuna... / Yalan hayatlar yaşıyorsunuz, başınızı öne eğdiniz

Pantolonlarınızı bile indirdiniz

Öleceğiniz günü öyle bekliyorsunuz

Hayal kurmuyorsunuz, aşık olmuyorsunuz, yaratıcı değilsiniz

Sadece satın alıyor ve satıyorsunuz

Her yerde maddecilik. Sevgi yok.

Sahici olan hiçbirşey yok hiçbir yerde

Nerede velilerimiz... Nerede onca sanatçı

Niye bizi korumak için sokaklara dökülmüyorsunuz

Öldürüyorlar bizi burada

Yardım edin

İmza:
Çocuklar

Not: Daha fazla gaz bombası fırlatmayın bize. Biz kendiliğimizden de ağlamasını biliriz.

Çocuk masumiyetinin dayanılmaz cazibesine diyeceğim yok. Ancak, aynı çocuğun öfkesi ile karşılaştığımızda ne oluyor? "Öfkeli çocuklar"a karşı ne yapmalı? Yunanistan’ın takdirle okuduğum kalemlerinden Pavlos Çimas, ülkede kaos ortamı devam ederken bir yazısında şöyle diyordu:

"Ne yapmamız gerek bilmiyorum. Çocukların öfkesine baş eğmemeliyiz. Ancak buna karşı, Marie Antoniette misali, yahu bizim her şeyi verip harikulade büyüttüğümüz bu şımarık çocuklar acaba niye öfkeli de dememeliyiz."

Pavlos’a da hak verdim.

Annan Planı’na evet deseydi cenazesi daha kalabalık olurdu

Kıbrıs Rum yönetimi eski lideri Tasos Papadopulos’un cenaze törenini televizyondan izledim. Rum politikacıların "Seni unutmayacağız", "Kalbimizdesin" tarzı konuşmalarını dinledim. Törene, Atina’dan Başbakan Kostas Karamanlis, ana muhalefet lideri Yorgos Papandreu ve Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani katıldı. Papadopulos iktidardayken Papandreu ile de, Bakoyani ile de pek öyle iyi ilişkiler içinde değildi.

Cenazede başka hiçbir ülkenin lideri ya da önemli bir yabancı siyaset adamı yoktu. İşte Papadopulos’un Kıbrıs konusuna hizmetlerinden bahsedenler bunun nedenini oturup bir düşünsün.

2004’te Kıbrıs için büyük bir fırsat çıkmıştı. Papadopulos, Rumlar’a seslendiği ve vatandaşlarını gözyaşları içinde Annan Planı’na "hayır" demeye çağırdığı o tarihi konuşmasını, eğer "evet" demeleri için yapsaydı, kimbilir pazartesi günkü cenazeye dünyanın kaç ülkesinden kaç lider katılırdı.

2003 Haziran’ında daha çiçeği burnunda lider iken, Yunanistan’ın Halkidiki Yarımadası’nda yapılan AB zirvesi sırasında, bana demeç vermeyi kabul etmişti (Miliyet-Radikal-NTV 21 ve 22 Haziran 2003).

Tabii o zamanlar Ankara’nın ve KKTC’nin Kıbrıs’a yaklaşımının değişeceğine milyonda bir ihtimal vermediğinden ve daha sonra da anlaşılacağı gibi blöf yapmayı sevdiğinden "illa da çözüm" diyordu.

Söyleşi bittiğinde kendisine "off the record" bir soru sordum. O günlerde yaşlı bir Kıbrıslı Türk ile ilgili bir haber okumuştum. Adamcağız 1974 öncesi geçirdiği bir iş kazası nedeniyle çalıştığı şirkete tazminat davası açmış ve kazanmış. Tazminat, yine 1974 öncesi bir ara çok ünlü bir avukat olan Papadopulos’a ödenmiş, bu arada Kıbrıs’ta önce Yunan darbesi ardından da Türk müdahalesi yaşanınca adamcağız tazminatını alamamış. "Tasos borcunu ödesin" demişti. Öyle ahım şahım bir para da değildi. "Hatırlamıyorum. Öyle bir şey yok" dedi sadece Tasos. Hani "bir araştırayım" demeye bile gerek duymadı.

Sonrasında, defalarca yeni söyleşi talebinde bulundum hep "başka bahara" deyip geçiştirdiler adamları.

Papadopulos aslında, Türk medyasında çalışan bir gazetecinin sorabileceği sorulara, Kıbrıslı Türkler’i eşit saymayan, iki toplumun yakınlaşmasına sıcak bakmayan ve Türkiye’yi AB’de sıkıştırmaya dayalı icraatı ile cevap veriyordu.

Tek bir soru sormak isterdim kendisine, nasip olmadı: "Kıbrıslı bir Türk size neden güvensin?"

Kendisiyle ilgili bir diğer anım da onun hakkında yazdığım, ancak hiçbir zaman yayınlanmayan tek "olumlu" haberdi.

Kaynak Rum Politis gazetesiydi. Başlık da "Papadopulos ile Denktaş anlaşıyor". Hayret ederek yazdım haberi; "iddia edildi" filan diyerekten. Okudum, bir daha okudum sonra içime kurt düştü. Lefkoşa’yı aradım. Hiç öyle bir hava yoktu. Nasıl olduysa bir ara takvime baktım "1 Nisan" diyordu. Politis gazetesinin şakasıydı işte. Kahkahalar attım.

Dalya demesine az kalan Glafkos Klerides ve bugünkü Rum lider Hristofyas’ın aksine yüzü hiç gülmez, hiç espri yapmazdı Tasos. Fotoğrafı çekildiğinde bile dudaklarındaki tebessüm binbir güçlükle belirirdi.

Bu yüzden, hiç değilse onun hakkında anlatılan bir fıkra ile noktalayayım:

BM Genel Sekreteri Kofi Annan, planı sıcakken ve çetin müzakereler sürerken, Papadopulos kaldığı otelde kahvaltı için salona inmiş. Garson "Coffee (kofi)?" dediğinde kaşlarını çatıp "No kofi, never kofi... Çay getir su getir ama kofi asla" demiş.

Allah rahmet eylesin.
Yazarın Tüm Yazıları