Petrol ve MGK

MİLLİ Güvenlik Kurulu toplantısında petrol boru hatları konusunun da ele alındığını öğrendik.

MGK Genel Sekreterliği, bir süre önce konuyla ilgili bir rapor hazırlamış ve bu konuda Başbakanlığı bilgilendirmişti.

Raporda, Irak savaşından sonra bölgede enerji paylaşımında değişiklikler olabileceği, Bakü-Ceyhan petrol boru hattının geleceğinin tehlikeye girebileceği ileri sürülüyordu.

Irak savaşından sonra ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirme hedefi çerçevesinde enerji kaynaklarının işletme ve dağıtımında yeni yapılandırmalara gideceği öngörülen MGK raporunda, Irak'ın batısından Akdeniz'e ulaşacak olan Trans-Arap petrol boru hattının hayata geçmesiyle Yumurtalık-Kerkük boru hattının öneminin de azalacağı ileri sürülüyordu.

MGK Genel Sekreterliği'nin önerisiyle gündeme alınan bu konunun ayrıntılarını, toplantıların gizliliği nedeniyle öğrenmek mümkün değil, ama her iki konuyla ilgili son duruma bir göz atıp, konuyu tazelemek istiyorum.

* * *

BAKÜ-Ceyhan boru hattının sahibi olan uluslararası konsorsiyum bir süre önce BOTAŞ'taki aksamalar nedeniyle inşaat takviminde gecikme olduğu gerekçesiyle Türkiye'nin dikkatini çekti.

BOTAŞ'ın kamulaştırma işlemini, bürokratik engeller nedeniyle geciktirdiği ileri sürülüyor, işlemlerin Azerbaycan Uluslararası Petrol Konsorsiyumu'nun boru hattı şirketine devri isteniyordu.

BOTAŞ bu iddiayı kabul etmedi. Bazı kaynaklar sıkıntının, Azerbaycan'daki üç petrol kuyusunu işleten konsorsiyumun boru hattı şirketinden ve bu şirkette en büyük payı bulunan BP'den kaynaklandığını ileri sürdüler.

İddiaya göre, BP birinci dilimde üzerine düşen payı, kredi bulmakta zorlandığı için gecikmişti.

Ancak bir süre önce ilginç bir gelişme oldu ve projenin başındaki BP'nin üst düzey yetkilisi Ankara'da Başbakan ile gerçekleştirdiği görüşmeden sonra gecikme olmadığı açıklamasını yaptı.

* * *

BAKÜ-Tiflis-Ceyhan, Kazakistan ve Azerbaycan petrolünün, Rusya dışında da piyasaya ulaşmasını sağlayarak enerji yollarını çeşitlendirecek olan çok önemli bir seçenek.

Bu projeyi sadece ekonomik bir proje oarak nitelememek gerekiyor. Gürcistan ve Azerbaycan'ın Türkiye üzerinden Batı ile ilişkilerini güçlendirmeyi amaçladığı için siyasi boyutu da önemli. Ve bu boyut, siyasi ilişkilerin yoğunluğuyla gelişip derinleşen bir boyut.

Belki projenin inşaatında gecikme yok ama Azerbaycan ve Gürcistan ile ilişkilere gereken önemin verilmediği de ortada.

Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinin geleceğini, alternatif petrol güzergahları kadar bu ihmalin de belirleyeceği aşikar değil mi?

* * *

KERKÜK-Yumurtalık petrol boru hattında ise son durum oldukça kritik. Yetkililere göre, Yumurtalık'a gelen Irak petrolüne alıcı çıkmıyor. Alıcı olmayınca Türkiye geçiş ücreti de tahakkuk ettiremiyor tabii. Petrol geliyor ve Türkiye'nin depoları yetersiz kalıyor. Savaş nedeniyle bu durumu konuşacak muhatap da yok. Türkiye, Kerkük-Yumurtalık boru hattını kapatıyor. Bu sorunun aşılması, Irak'taki yeni otoriteye bağlı. Daha doğrusu ABD'ye.

Yumurtalık boru hattının geleceği Türkiye açısından çok önemli. Ama, ABD ile yapılan müzakerelerde, Kuzey Irak'ın geleceğini tartışmaktan sıra bir türlü bu konuya gelememişti.

Birinci Dünya savaşından beri petrol savaşının ortasında olup da hálá paylaşım politikalarında etkili olmayı öğrenememiş bir toplum olarak bu konuyu yeniden gündeme getirmenin gerçekten de tam zamanı.

Aynı şeyleri söylemenin yılgınlığı

BİNGÖL depreminin isyanıyla, yaşam boyu aynı şeyleri tekrarlamanın, yazıp çizmenin bir insanın başına gelebilecek en büyük lanet olduğunu haykırmak istiyorum.

Yeni bir şey söyleyemeyecek miyiz biz bu ülkede?

Bir baba diyor ki, ‘‘Benim yaptığım ahıra neden bir şey olmuyor da, devletin yaptığı pansiyon çöküyor?’’

Her depremden sonra aynı sorular, aynı yorumlar, aynı gerçekler. Bingöl depreminin öğrettiği sadece yeni acılar. Söylenecek ise yeni hiçbir şey yok.

Her şeyi biliyoruz artık. Bu ülkenin deprem kuşağı üzerinde olduğunu, riskli bölgeleri, her an deprem olabileceğini, alınması gereken ‘‘önlemleriyle’’ birlikte hepimiz biliyoruz.

Ama bir türlü önlem alamıyoruz, rüşvet ve yolsuzluk çarkını ortaya çıkartıp mahkum edemiyoruz, hazırladığımız planları bir türlü uygulayamadığımız gibi, en etkili önlem olarak ‘‘unutma’’yı seçiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları