Güncelleme Tarihi:
11 Eylül doğumluyum. Bir darbe tarihinin hemen öncesi. Biz de genciz ama tecrübesiz değiliz. İki darbe gördük. Biri 28 Şubat, diğeri 27 Nisan. 14 yaşımdayken bir darbenin direkt hedefiydim; İmam Hatip öğrencisi olarak. Bugüne kadarki darbelerde hep aktif siyaset yapan gençler, bürokratlar, bakanlar, parti liderleri darbelerin hedefiydi. Tabii ki darbeler herkesi etkiledi. 28 Şubat’ta ise 14 yaşında, siyasetle ilgisi olmayan, ileriye dönük hedefleri olan bir genç de mağdur edildi, katsayı uygulamasıyla. Buna darbenin direkt hedefi olmak diyorum.
İmam Hatip’te ortaokul son sınıftaydım. İlkokuldan beri birlikte olduğum bir sıra arkadaşım “Bu okulda devam edersek üniversiteyi unutmamız gerek” dedi. Nasıl olur, okulumuz iyi bir okul. Birinciler çıkarıyor! “Katsayı diye bir şey var” dedi. Ailelerimiz araştırdı. Hakikaten böyle bir durum var. Biz de İstanbul'daki Kartal İmam Hatip’ten ayrıldık. Bir anda arkadaşlarımızdan, yaşadığımız çevreden koptuk. Sonra sınava girdim, Beşiktaş Anadolu Lisesi'ni kazandım. Orada da herhangi bir öğrenci gibiydim, kaynaştık.
O dönem annem Refah Partisi'ndeydi, daha sonra Ak Parti’de görev almıştı. Babam bürokrattı. Ama evde siyaset konuşulurdu. 28 Şubat galiba erken bilinçlenmeme neden oldu. Darbeciler en büyük hatayı 28 Şubat’ta yaptı. Çünkü bugünkü bu büyük koalisyonun temelleri orada atıldı.
Karting takımında ödüller aldık
AKTİVİTE
İstanbul aşığıyım. Bir kulüp kurduk: İstanbullu olmak, İstanbul tarihi seminerleri düzenledik. Her kapının bir yenisini açtığına inanıyorum. Motor sporlarına meraklıyım, karting yapıyorum. Takım olarak ödüller aldık. Okul takımında basketbol ve futbol da oynadım. Rahatsız olduğumuz bazı şeyler vardı, “Konuşmanın ötesinde bir şeyler yapmamız lazım” dedik. Öğrenci Birliği seçimlerine girdim. Üç yıl kadar başkanlığını yaptım. Bana göre bir öğrenci kulübünde yer almak da siyaset.
19 Mayıs stat kutlamalarına karşı çıkmıştık
GENÇ SİVİLLER
Sabancı Üniversitesi’nde burslu okudum. Oranın özgürlükçü yapısı beni siyasete daha da yakınlaştırdı. Üniversite bence sosyal korkuların ortadan kalktığı yer. Hele özgür bir ortam varsa sahip olduğunuz o dogmalardan kurtuluyorsunuz. Üniversite dışında Genç Siviller kuruldu. Genç Siviller isminin ilk kullanıldığı bildiri, Kürt meselesine dairdi. 2003'te 19 Mayıs stadyum kutlamalarını eleştiren bir bildiri yayınladık. 19 Mayıs kutlamalarına karşı çıkan değil, içeriğini daha da zenginleştiren, gençlerin daha fazla özne olduğu, bireyin daha çok öne çıktığı kutlamalar şeklinde olması gerektiğini savunmuştuk. Cumhuriyet Gazetesi'nde bir manşet vardı, 'Genç Subaylar rahatsız' diye. Onun maddelerinden biri, 19 Mayıs hareketleriydi. Ama şu ayrımı yapmak gerekir: Ben Genç Siviller’in adayı değilim. Bunu onlara sormak daha doğru ama Genç Siviller’in kendilerini Ak Parti ile özdeşleştirdiğine inanmıyorum. Arkadaşlarımla görüşüyoruz ama eskisi gibi Genç Siviller’in gidişatında söz sahibi değilim, aktivitelerine katılamıyorum.
Arkamda ağır abim yoktu
YURTDIŞI
Üniversitedeyken İngiltere ve Fransa’ya dil öğrenmeye gitmiştim. Bir anlamda ezberlerin yıkıldığı yer orası. Üniversitedeki üçüncü yılın yazında da Boston’a gittim. Merak da ediyordum. Bizim kuşağın en büyük özelliği, soğuk savaş paradigmasıyla büyümemiş olmamız. Herkesin bir tehdit gibi algılanmaması, dünyanın iyiler ve kötüler arasında bölünmemiş olması... ABD'de, medya ve siyaset ilişkileriyle Avrupa politikaları dersleri aldım. Eğer kendimi iyi yetiştirebilirsem, ideallerim konusunda daha kolay yol alabilirim, diye düşündüm. Ağır abim yoktu ama kararlarımda ailem hep arkamdaydı. İlk yüksek lisansımı İngiltere’de yapmaya karar verdim. Önce Brunel Üniversitesi’nde işletme mastırı yaptım. Londra'da King’s College'da kamu politikaları üzerine ikinci yüksek lisansımı yaptım. Doktora yapmayı düşünüyorum. Çünkü okumayı, daha fazla anlamayı ve kavramayı seviyorum.
Güzel konuştun da vekil nerede
ADAYLIK
Adaylık sürecinde parti genel başkan yardımcılarından Ekrem Erdem Bey ile daha sonra da Başbakan'ımızla görüştük. Tayyip Bey ile önceden tanışmamıştım. Aday adaylığı başvurumu yaptım. “532’li hattın yoksa seni vekil yapmazlar” diyenler oldu. Siyasette önemliymiş bu hatlar. O da bir klişe. 532’li hattın bir karizması varmış. Gerçi şimdi Meclis’in verdiği hatlar da 532’li değil ya! Açıklandığı zaman kendimi listelerde gördüm. Egemen Bey (Bağış) ile aynı seçim bölgesindeydik. Bir kahvede konuşma yaparken, “Çok güzel konuştun ama vekil ne zaman gelecek” diye soranlar oldu.
Demirel'in rekorunu kırdım
MİLLETVEKİLLİĞİ
MHP'nin İstanbul ilçe seçim kurullarına yaptığı itiraz sonucu seçilememişim gibi algılandı. Hatta MHP’nin adayı gezdi, “Ben seçildim Ankara’ya da beklerim” diye. O dönem televizyonlara çıkmadım. Ama kimi gazeteler beni, 'Bir günlük vekil' olarak yazdı. Seçilemeseydim tabii ki, “Önemli olan yarışmaktı” deyip kendimi kandırmayacaktım. Muhakkak hayal kırıklığına uğrardım. Ama hayat devam ediyor. Sonuçta en genç ve en geç milletvekili oldum. Bir seçimde dört beş defa seçildim! Parti tüzüğünü delmiş oldum! Seçimden sonra vekilliğim gitti geldi kaç defa. Demirel’in rekorunu kırdım! Türkiye tarihinde benden genç milletvekili yok. Oktay Ekşi, “Ben de Meclis'e girdiğimde senin yaşlarındaydım” diyor ama o seçilmemişti; 27 Mayıs darbesi sonrasında gelmişti. 30 yaşın altında seçilen ilk milletvekiliyim. Bana, “Gençler için projeniz var mı” diyorlar. 50 yaşındaki birine, 50 yaşındakiler için projeniz var mı diye soruyor musunuz?
Bazen derimmiş gibi hissediyorum
TAKIM ELBİSE
Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna Genç Siviller’den bir arkadaş, spor ayakkabıyla gelmişti. Orada yoktum. Yapılan eylemi tekrarlamak yaratıcı olmazdı. Meclis’e kayıt yaptırmaya ceket giymeden geldim. Akşam haber oldu; “Acemi milletvekili ceket giymeyi unuttu” diye. O bilinçli tercihimdi. Bana sormadan haber yaptılar. O kadar alışılmış bir kalıp var ki, milletvekili 50 yaşın üstünde erkek olur, saçlarının biraz ağarması gerekir... Bu profilin dışına çıktığınızda, örneğin ceket giymemek tecrübesizliğinizden olmak zorunda! Zaten bir esnafın dükkanına girdiğimizde 50 yaş grubundan kim varsa onun eli sıkılıyor. Hatta öyle bir fotoğraf var, elim havada kalmış yanımdakinin eli sıkılmış! Hâlâ Meclis'te bana, “Beyefendi nereye gidiyorsunuz” diyorlar. Rozet de takmıyorum. Kravat takıyorum ama kırmızı değil. Kırmızı gücün göstergesidir. Takım elbiseyi Meclis'te o kadar uzun süre giyiyoruz ki bazen derimmiş gibi hissediyorum. Bütçe görüşmelerine 11.00 gibi başladık, ertesi sabah 06.00’ya kadar aynı kıyafetleydik. En yaratıcı olmamız gereken yer parlamento ama bu kıyafet insanın yaratıcılığını öldürebiliyor.
Kürsüdeyken Tweet attım
TEKNOLOJİ
İlk gün Divan'dayken Tweet atmıştım. Birkaç kişi nasıl olur demişti. Kimilerinin de hoşuna gitti. Yine yapabilirim. Blog yazmıyorum ama anılarımı biriktiriyorum. Teknolojiyle aram iyi. Twitter’da 13 binden fazla takipçim var. Meclisi, Hulusi Kentmen’in evi gibi gördüğümü söylemiştim daha önce. Mermer sütunlar ve tarih içinde yürüyorsunuz hakikaten. Bir yandan da süper teknolojik bir genel kurula giriyorsunuz. Bence daha da teknoloji olmalı. Kuru kuru konuşmak yerine sunum yapsak nasıl olur acaba? Çok şükür herkeste iPad var. Ama elektrik soketi bile yok o masalarda. Gidip duvar diplerinde şarj ediyorsunuz. Meclis’in bir sosyal medya hesabı olsa. Gündemdekiler, yapılanlar orada anlatılsa insanlar buraya daha da yaklaşabilir. Siyasi müzemiz yok hiç Türkiye’de, parlamentonun tarihini anlatan bir müze kurulabilir.