Özgürlük, bütünlüğü tehdit edince

HOLLANDA'ya ilk kez bir grup gazeteci arkadaşımla gelmiştim. Zamanın Dışişleri Bakanı Van Der Broek ile görüşmüştük. Görüşmeden sonra ofisinden çıktık, merdivenlerden bizimle inmeye başladı.'Ne kadar kibar adam galiba bizi kapıya kadar geçirecek' diye düşünüp hemen itiraz etmiş ve Türk nezaketini ispat kararlılığıyla aşağıya inmesin diye bayağı diretmemize rağmen vazgeçirememiştik. Sonra beklediğimiz gibi olmadı. Bizi geçirip, arkamızdan el sallamadı. Kapının yanında duran bisikletine atlayıp gitti.Bu ülkede kimsenin makam otomobili olmadığını, başbakanların bile bisikletle işlerine gidip geldiklerini o zaman öğrendim. Hollanda'nın tek özelliği her türlü iktidarın gösterişsiz bir biçimde taşınması değildi. Avrupa'nın en özgürlükçü ve uzlaşmacı ülkesi idi aynı zamanda. Eşcinsellere evlilik izninden, otonazi hakkına kadar uzanırdı özgürlüğün sınırları. En büyük gururları ise, göçmenlere karşı tavırları idi. Herkese kendi dilinde eğitim hakkı tanınır, herkes kendi kültürünü gönlünce yaşardı.Ta ki geçen yıla kadar.* * * GEÇEN yıl seçimler öncesi Hollanda'da siyasi atmosfer radikal bir değişim sürecine girdi. Pim Fortyn adında bir adam çıktı ve ilk kez bir tabuyu sorgulamaya açtı.Son yıllarda suç oranındaki artıştan rahatsız olan, Euro'nun kabulüyle enflasyonla tanışan ve işsizlik sorununu tanıyan Hollandalıya 'Yabancıları istiyor muyuz?', 'Göçmenlere bu kadar hak tanımak bütünlüğümüzü tehdit etmiyor mu?' diye sordu. Avrupa Birliği'ni sorguladı. Hiç dokunulamayacağı sanılan tabulara dokundu. Hollanda siyaset sahnesini allak bullak etti. Fortyn, bir radikal bir hayvansever tarafından öldürüldü ama partisi seçimleri kazandı. Yeni hükümetin ekonomi bakanı, Bentley marka bir makam aracı ısmarlayarak başladı işe. Karizmatik lider hareketi olduğu için, Fortyn'ın ölümünden sonra parti gücünü kaybetti, hükümette de sorunlar çıktı ve erken seçim kararı alındı. Ocak ayında seçimler yapılacak. Fortyn'ın partisi parlamentoya giremeyecek büyük bir ihtimalle ama taşlar yerinden oynadı bir defa. * * * HİÇBİR zaman tartışılmayan sorunları tartışıyor Hollanda şimdi. Hıristiyan Demokrat Parti'nin AB ilişkileri konusundaki sözcüsü Jan Jacob Van Dijk anlatıyor:'Bizim toplumumuz inanç temelleri üzerine örgütlenmiş bir toplumdur. Hollandalılar Protestan, Katolik ya da Sosyalist kilise ve örgütlere bağlı idi, bu örgütlerin çevresindeki okullara gidilir, siyasi partilerle birlikte hareket edilirdi. Bunun sonucu olarak da eğitim özgürlüğü bizim anayasamızda vardır. Yabancı işçilere de aynı hakları tanımak durumdaydık. Türklere ve Faslılara kendi dillerinde eğitim özgürlüğü verildi. Ama şimdi görüyoruz ki bu ülke vatandaşlarının önemli bir bölümü Felemenkçe bilmez hale geldi. Evet özgürlükler önemlidir, evet tolerans önemlidir ama nereye kadar?'İşte şimdi bu tartışılıyor. Özgürlüğün, 'beni rahatsız etmediği süre ne yapılırsa yapılsın' olarak algılanmaması gerektiği konuşuluyor. Toplumsal bütünlüğün ve ortak değerlerin önemi üzerinde duruluyor. Vatandaşlık kavramından söz ediliyor. Avrupa'nın en liberal ülkesi Hollanda'daki tartışma, ırkçı partilerin güçlenmesi karşısında liberal partilerin bile muhafazakar söyleme yöneldiği Avrupa'da, sağın yükselişinden bağımsız bir gelişme değil.Bütün bunların altında da genişlemenin mide ağrıları yatıyor.
Yazarın Tüm Yazıları