Paylaş
Güveniyorsan eğer, yedeklerin hepsini sahaya sürersin.
İnanıyorsan eğer, grupta ilk yada ikinci olmayı dert etmezsin.
Biliyorsan eğer, lider çıkmanın değil de kupayı almanın önemini hedefe odaklanır gidersin.
Kupa’nın gayriresmi sahibi durumundaki Galatasaray’da, Mancini haftasonu oynayacağı deplasman maçının stratejisini düşünerek beklenen 11’i ile de çıkabilirdi. Ama hazır tutması ve forma vermesi gereken oyuncular vardı ve kupa maçları en uygun karşılaşmalardı. Ama abartılı bir takım seçimi olduğunu da söylemem lazım. Galatasaray’ın orjinal halinden kimse olmayınca, Antalya için de bu durum memnun olasıca bir hal alınca, doğal olarak oyun da kısır ve tatsız geçti. Olimpiyat Stadı’nın atmosferinin futbol’a katkısı!!!! ile pozsiyon bile izlemeden maç bitti.
OLİMPİYATVARİ MAÇ!
OLİMPİYATVARİ bir maç oldu aslında. Dostça, birbirini üzemeden ve gol atmadan. Stadın ismine yakışır olimpiyat ruhu.
Takımda Yekta ve Emre daha birbirinin ismini bile ezberlememiş oyuncuları bir arada tutmaya çalıştı ama tutkal olsalar ne yazar. Ama rakip Tokatspor olmayınca yeni ve genç oyuncular hem lig hem de kendi seviyelerinin ne olduğunu anladılar. Antalyaspor, “Maçı kazanmaya ihtiyacımız yok ama Galatasaray’ın da kazanmaya niyeti yok. Bari biz kazanmayı deneyelim” diyerek ikinci yarıya başladı. Fakat sonuca sıralama odaklı oyuna geri döndüler. Pazartesi oynanacak maç böyle lay lay lom tadınca geçmeyecek tabi ve Galatasaray Lig Takımı sahne alacak. Yani futbola geri döneceğiz.
Maçın Galatasaray adına 2 kazanımı vardı. Biri Hamit’in formasına geri dönmüş olması, diğeri sezonu sürükleyen oyuncuların dinlenme fırsatı yakalamış olmasıydı. Gerisi mi? Bende akılda kalan bir oyuncu ya da takım yoktu.
HAKEM: Kariyerinde bir maç daha yönetmiş oldu.
Paylaş