Osmanlı parçalandı sorunları sürüyor

IRAK'ta dehşetle izlediğimiz yağmalara yabancı değildik aslında. Tarihten kurtulma dürtüsünü biz Balkanlar'da da gördük. Bosna'da, Mostar'da Kosova'da siyasi otoriteye başkaldırıyla birlikte ortaya çıkan ilk eylemler tarihi yapıtlara yönelmişlerdi.

Çeşmeler, camiler tahrip edildi, köprüler hiçbir asker; gerekçe olmadan havaya uçuruldu.

90'ların başında Kosova'ya ilk gidişimde Osmanlı geçmişin izlerini taşıyan sokaklarda hissettiğim aidiyet duygusunu, on yıl sonra, son gidişimde bulamadım. Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin denetiminde, işgal altında bir gecekondu mahallesi görünümündeydi Priştina, Prizren, o eşsiz güzellikteki Kosova.

Üsküp'te, Ohri'de, Tetovo (Kalkandelen) ve Makedonya'nın diğer şiirsel güzellikteki şehirleri de 90'dan 2003'e kadar geçen sürede aynı görünüme büründüler. Askeri kontrol noktaları ve yabancı askerlerin cirit attığı çatışma yorgunu harap kentler.

Yugoslavya'nın parçalanması aslında Osmanlı sonrası sorunların, Sovyet sonrası dönemde bile devam ediyor olmasından kaynaklandı.

Yirminci yüzyılın başında Osmanlı parçalanmış ama ‘‘paylaşım’’ sorunları 21'inci yüzyıla sarkmıştı.

* * *

YUGOSLAVYA savaşıyla Balkanlarda, Osmanlı'nın son izleri, sadece taştan topraktan değil, ortak bilinçten de silindi.

Bu geçiş döneminde Türkiye, bölgede etkili güç olma iddiasını sürdüremedi. Balkan ülkeleri yüzlerini Avrupa'ya döndüler ve geleceklerini Avrupa Birliği'ne endekslediler.

Avrupa kıtasının, Brüksel merkezli yeniden organizasyonunda ‘‘Balkanlar’’ tanımının yerini ‘‘Güneydoğu Avrupa’’ aldı, bunun doğal sonucu olarak da Ankara geride kalırken, Atina bölgede Avrupa Birliği üyesi olarak öne çıktı.

* * *

IRAK'taki yağmalama Osmanlı arşivlerinin çok değerli bir bölümünü ortadan kaldırmakla kalmıyor, Irak'ta geçmişinden kopuk bir gelecek bilincinin hazırlıklarını yapıyor.

Müzelerin, kitaplıkların, tapuların yok edilmesi o kadar çarpıcı ki, Amerikalı askerlerin yolları boyuca kazdıkları siperlerde bu medeniyetler beşiği topraklardaki hangi tarihi mirasların yok olduğunu henüz bilmiyoruz.

Sovyetler Birliği'nin dağılması sadece Balkanlarda değil Ortadoğu'da da Osmanlı'dan kalma hesapları gündeme getirdi.

Petrolün yeniden paylaşımının yanı sıra İsrail'in güvenliği işte bu geçmişin mirasından kaynaklanan sorunlar olarak değerlendiriliyor. Kürt meselesinin çözümü ve Müslümanlık'ta reform gibi.

New York Times Gazetesi, dün ABD'nin Irak'ta dört üs istediğini yazdı. Biri Bağdat Havaalanı yakınlarında, diğeri Ürdün'e giden boru hattı boyunca ilerleyen bir bölgede, üçüncüsü güneyde Nasıriye yakınlarında ve Irak'ın Kürdistan bölgesinde.

Irak artık ABD için Ortadoğu'da önemli bir üs. Suriye ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri üzerinde etkin bir ağırlığa kavuşacak ABD.

Ancak, kabul edilebilecek mi? Önemli olan bu soru. İşte bu noktada, Türkiye'nin yeni dönemdeki rolü devreye giriyor.

Çünkü ABD'nin, bölgede işgalci bir güç durumuna düşmemek için Türkiye ile eşit ve iyi ilişkiler içinde olması gerekiyor. Bölgede birkaç Arap yönetimi ile ittifak ve sadece İsrail'e dayanmak yeterli olamaz. Bölgenin yeniden yapılanmasında Avrupa hedefinde ilerleyen, Osmanlı sonrası sorunlarını aşmış kendine güvenli bir Türkiye çok önemli rol oynayacak.

Bay Simitis'e bir soru


Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan Mahi Gazetesi'ne göre, Yunan Başbakanı Simitis, Kıbrıs'a gittiğinde ‘‘İşte Enosisi başardık’’ demiş. Kıbrıs'ın Yunanlılaştırılması anlamına gelen ‘‘Enosis’’, Büyük Yunanistan ideali - megali idea - temelinde geliştirilen bir politika. Büyük Yunanistan ideali ise Osmanlı İmparatorluğu'nda ortaya çıkmış, Yunan bağımsızlık ruhunu ateşlemek için. Megali İdea, içinde İstanbul'un Türklerden alınması saçmalığına kadar uzanan hem gerçek dışı, hem çağdışı bir kavram.

Enosisten söz ederek Kıbrısı nasıl çözeriz? Megali idea saplantılarıyla Ege'yi nasıl bir Türk-Yunan cennetine çevirebiliriz? Eğer, gazetenin haberi doğruysa Bay Simitis'ten bu soruların yanıtlarını, eğer doğru değilse bu haberi yalanlamasını bekliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları