Osmanlı’nın binlerce gemisi mi vardı?

Güncelleme Tarihi:

Osmanlı’nın binlerce gemisi mi vardı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2006 23:37

UZMAN muhabirliğin gelişmesi durumunda karşılaşılmayacak iki hatalı haberle ilgili iki mesaj ulaştı geçen hafta.

Mesajlardan biri, Türkiye’de yat inşa sanayiinin ne denli geliştiğini gösteren 88 metrelik dev Maltese Falcon yatının İstanbul’dan ayrılması konusundaydı. Yavuz Mete, "1 Temmuz 2006 tarihli Hürriyet’te ’Türkiye’nin Gururu Vedaya Hazırlanıyor’ başlıklı haberde "Maltese Falcon" yatının yelkenlerinin rüzgárla, iskeletinin de suyla tanıştığı yazılmıştı. Bir denizci olarak sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, teknenin iskeleti iç omurga ve ona bağlı postalar, kemereler gibi iç yapı elemanlarından oluşur. Yani, ’iskeletin suyla tanışması’, ’teknenin su alıyor olması’ gibi tatsız bir durumu çağrıştırıyor! Herhalde doğrusu ’gövdesi suyla tanıştı’ olabilirdi" diyordu.Doğru bir değerlendirme.Bir diğer mesaj ise Remzi Özkoç’tan geldi: "4 Temmuz 2006 tarihli gazetenizin 5. sayfasında yer alan ’Rumlar Kıbrıs’ı Fetheden Osmanlı Kalyonunu Buldu’ başlığı yanlış; çünkü adayı tek bir gemi fethedemez, etmemiştir de. Ayrıca o gemi bir kalyon değil kadırgadır. Adaya giden Osmanlı donanması toplam 360 gemiden oluşuyordu. 360 tekne her biri 1 kilometre boyunda olsa 360 km yapar. O yüzden, ’Bu gemiler arka arkaya dizilse Rodos ve Kıbrıs arasındaki 700 km uzunluğunda sıra oluşturuyordu’ cümlesi de yanlıştır. Komutan Bragadino kaleyi teslim ettiğinde buranın adı Gazi Magosa değil Famagusta idi. Bir diğer önemli eksiklik ise haberde Venediklilerden tek kelime edilmemiş olmasıdır. Biz adayı uzaylılardan almadık ya."Bu mesajı, Lefkoşa muhabiri Ömer Bilge’ye gönderdim. Özetleyerek aktardığım yanıtı şöyle oldu: "Remzi Özkoç, haberde yer alan kalyon ifadesinin ’kadırga’ olması gerektiği yönündeki uyarısında haklıdır, özür dileriz. Politis Gazetesi’nde Rum tarihçilere dayanılarak verilen ’Rodos ve Kıbrıs arasında tek sıra olabilecek kadar büyüklükte bir donanma’ bilgisi de bu mesafeye kaç gemi sığacağı değil, donanmanın büyüklüğünü ve faaliyette olduğu hattı ifade etmektedir."Ömer Bilge belli ki Politis Gazetesi’nin kurbanı olmuş. Kadırga büyüklüklerinin o dönemde 40 - 50 metre olduğu düşünülürse, Osmanlı donanmasına ait gemilerin Rodos ve Kıbrıs arasında kum gibi kaynadığını söylemek için tekne sayısının binlerle ifade edilmesi gerekir ki, durum o değildi. Anlaşılan Politis Gazetesi, Kıbrıs’ın Türklere direnişinin ne kadar sert olduğunu gösterip direnişi yüceltmek için Osmanlı askeri gücünü abartmış ve bu abartı Hürriyet sayfalarına kadar yansımış. Öğretici bir hata. Remzi Özkoç’a teşekkürler.Hürriyet içi okur temsilciliğiBU hafta Hürriyet içinden bir okur/muhabir mesajı Asım Güneş’ten geldi: "Kaya tırmanışı sporu yapan biri olarak, 3 Temmuz 2006 tarihli Seyahat ekinin arka sayfasında yer alan ’15 Yıldır Tırmanıyoruz’ haberine sevindim. Tırmanış sporuyla ilgilenenlerin, ölmeden de haber değeri bulması mutluluk verici. Yalnız, haberde kullanılan fotoğrafları çeken kişi olarak, aynı gazetede çalışmamıza rağmen haberi hazırlayan arkadaşın, fotoğraflarla ilgili kaynak belirtmemesini etik bulmadım. Ayrıca haberdeki birkaç yanlışı düzeltmek isterim. 1- "Türkiye’nin kaya tırmanış rotaları" isimli rehber kitabı hazırlayanlardan Öztürk’ün soyadı ’Tiryaki’ değil, ’Kayıkçı’dır. 2- Türkiye’nin ilk spor tırmanış bahçesi Ballıkayalar Tabiat Parkı, Bilecik’te değil, Gebze’dedir. Haberde tarif edilen yer ise Bilecik Balıkkaya’dır."Bu mesajı, Hürriyet Ekler Yazı İşleri Müdürü Neyyire Özkan’a ilettim. Özkan’ın yanıtı şöyle oldu: "Asım Güneş eleştirisinde son derece haklı; çünkü kaya tırmanışı konusunda genel bir başlık altında arşivlediğimiz fotoğraflar arasından seçtiğimiz kendisine ait fotoğrafı kullanmışız. Hatalıyız çünkü eğer her fotoğrafa ona ait bir fotoğrafaltı yazma prensibini uygulamış olsaydık, hem arkadaşımıza bu haksızlığı yapmayacak, hem de okuyuculara daha özenli davranmış olacaktık. Çıkardığımız ders: Kullanılan her fotoğrafa ait fotoğrafaltı özel olarak yazılmalı. Öyle laf olsun diye görsel malzeme kullanılmamalı. Çıkardığımız ikinci ders: Arşivleme yaparken fotoğrafın ayrıntıları mutlaka yazılmalı, fotoğrafçının adı asla unutulmamalı. Çıkardığımız üçüncü ders: Sayfa mizanpajı, birbirinden ilgisiz fotoğraf ve yazıyı ayırt edici olmalı. Bu hatadan dolayı Asım Güneş’ten özür diler, bize yaptığı yerinde hatırlatmalar için teşekkür ederiz."Sanıyorum bu tür olayların olumlu yanı, aksaklıkları gösterip bunları düzeltme fırsatı vermesi. Eminim, bu kez de öyle olacak.Cinsel duyarlılık cinsel ayrımcılıkEGE Denizi’nde Türkiye ve Yunanistan Hava Kuvvetleri’nin iki uçağının düştüğü olayın ardından düzenlenen kurtarma operasyonuna ilişkin bir haber, cinsel ayrımcılık konusunda hassas olduğu ve erkeklerin haklarını korumak istediği anlaşılan okur Eftal Özgün’ün dikkatini çekmiş: "27 Haziran 2006 tarihli ’Ayşe Üsteğmen Operasyonu’ başlıklı haberde başlığa uygun olarak Ayşe Üsteğmen’i ön plana çıkartıp sürekli onu övüyorsunuz. Göğsümüzü kabartan bu olayda en az oradaki Ayşe Üsteğmen kadar belki de ondan daha zorlu bir görevi ve riski üstlenen kahraman astsubay ise sanki geçiştirilmiş; hatta isminin yazılmasına bile gerek duyulmadan yazı boyunca sadece ’Astsubay’ olarak bahsedilmiştir. Haberlerinizde terazinin ayarını iyi yapıp adil davranmanız mesleğinizin gereğidir."İlk siyah mı ilk insan mı?RAŞİT Ersoy, gazetecilerin, haberi çarpıcı bir başlıkla sunma çabasının yol açabileceği sorunları sergileyen düşündürücü bir mesaj gönderdi: "3 Temmuz 2006 tarihli gazetede ’14 Yaşında Dört Dünya Rekoru’ başlıklı bir haber yayımladınız. Bu haberin spotunda, ’14 yaşındaki Jonathan Strickland, en genç yaşta, tek başına, aynı gün içinde hem helikopter hem uçak kullanan ilk siyah ve aynı zamanda ilk insan oldu’ diyorsunuz. İlk siyah, ama 9. ya da 17. insan olması anlaşılabilir. Ancak dünyada bir ilki gerçekleştirmiş bir kişinin öncelikli sıfatı, o işi gerçekleştiren ilk insan olması mıdır, yoksa siyah olması mı? Bunu gerçekleştiren bir beyaz olsaydı ’ilk beyaz ve aynı zamanda ilk insan’ diye mi yazacaktınız?"Ersoy, değerlendirmesinde ve sorusunda haklı. Ancak atılan spotu, siyahlar açısından pozitif ayrımcılık yapma çabası olarak da görebiliriz. Haber ve başlık, genellikle, spor ve müzik dışında olumsuz bağlamda ele alınan genç siyahların, teknolojik alandaki başarısına bir örnek olarak da görülebilir.
Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!