'Organizeyşın ziro' protestosu

Güncelleme Tarihi:

Organizeyşın ziro protestosu
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 09, 2008 16:06

Bir maçı, özellikle de bir milli maçı seyicilerin arasında izlemenin hem iyi, hem de kötü tarafı var..

Haberin Devamı

Taraftarlar maçları dev ekranda izledi

Ä°yi tarafı; Çok eÄŸleniyorsun...  Â

Kötü tarafı; Normal bir taraftar olarak geldiğin maçtan psikopat olarak çıkıyorsun.

Meriç TUNCA YAZIYOR

Ben Türkiye-Portekiz karşılaşmasını işte bu duygularla izledim..

Tabii ki Zürih'ten trene binip maçın oynanacağı Cenevre'ye giderken başıma nelerin gelebileceğini bilemezdim.. Ama sonuçta her şeye razıydım..

Maçtan 7 saat önce Cenevre'ye vardığımda film de başlamış oldu..

Şimdi bırakın Türkler'in yoğun olduğu İsviçre'yi, dünyanın neresine giderseniz gidin karşınıza her yerde Türk çıkar.. Ama bu kez Türk'ün yanısra Portekizliler de çıktı.. Bunlardan Lozan, Fribourg ve Cenevre bölgesinde bol bol varmış.. Hepsi de sözleşip maça gelmişler..

Haberin Devamı

İsviçreliler de meşhur dayak olayından beri bize gıcıklar mı?.. Onlar da takmışlar arabalarına Portekiz bayrakları bizimkilerin yanından geçerken hava basmıyorlar mı?..

Bir tarafta ''En büyük Türkiye başka büyük yok'' tezahüratları, öbür yanda ''Portugaaaaaall'' sesleriyle sonunda kendimizi stadın önünde bulduk..

Ama daha maçın başlamasına 7 saat var..

Böyle sıkıcı durumlada yapılacak tek şey vardır:

O da ayrı ayrı toplanan iki tarafın seyircisini izlemek..

Çünkü bir biri bağırır, bir diğeri, sen de bu gürültüyü izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsın..

Öyle aralarında kavga falan da çıkmaz..

Ne de olsa buradaki Türk'ü de, Portekizlisi de Avrupa görmüş adamlar..

Hani düşünebiliyor musunuz;

Burada Türklerle, Portekizliler'in yerine Fenerbahçe-Galatasaray taraftarlarının olacağını..

5 kişi ölmüş, 25 kişi yaralanmış, 55 kişi sakat kalmıştı..

Buradakilerin tek yaptığı ellerindeki kornaları sürekli çalmak..

Düşünün stat dışında binlece kişi var. Türk'ü de, Portekizlisi de binlerce kişi aynı yerde. Hepsi kapıların açılmasını bekliyor. Ve aralarında bir tek polis yok..

Haberin Devamı

Gel de şimdi memleketimde ki maçları özleme..

Neyse.. Dakikalar dakikaları, saatler saatleri kovaladı, sonunda kapılar açıldı, millet de stada girmeye başladı..

Stat dediysem hemen ÅŸunu da belirteyim;

Şükrü Saracoğlu'nun yanında bu stat değil, statcık..

Hiç bir konforu, lüksü yok ve düz bir stat..

Ama eloğlu gidiyor Avrupa Futbol Şampiyonası'nı, bunlara veriyor..

Biz de elimizdeki biletle stada doğru adım attık. Ama içeri girmek ne mümkün.

Çünkü önce bir kontrol noktasından geçmeniz gerekiyor. Sizi baştan aşağıya bir arayacaklar ve stada öyle sokacaklar..

Dedim ya ne mümkün.

Arama noktalarının önünde yüzlerce, hatta binlerce kişi.. İsviçreli görevli tek tek sanki bombalama olayına karışmış kişiyi bulacakmış gibi tepeden tırnağa arama yapıyor..

Millete de gına geldi tabii..

Haberin Devamı

Biraz sonra Türk'ü, Portekiz'i bağırmaya başladı;

-''Orgazineyşın ziro (Yani organizasyon sıfır demek istiyorlar)... Yuuuuhhhhh...''

Tabi bu arada kalabalıktan ''Haluk Ulusoy istifa'' sesleri de çıkmıyor değil..

Türk her yerde Türklüğünü gösteriyor, burada da işi gırgıra vuruyor..

Bir ara gözümün önüne Kayserispor'un hocası Tolunay Kafkas geliyor. Yanında karısı, ellerinde bilet. Belli ki o kalabalığın içine dalmadan ufak bir görevli torpiliyle içeri dalmaya çalışıyorlar..

Tolunay İsviçreli görevliye birşeyler anlatmaya çalışıyor..

Tahminim, ''Sen beni tanımadın galiba. Ben Türkiye Kupası sahibi adamım. Benim takım 40-50 penaltı atışı sonrası kupayı aldı. Tarihe geçtik. Beni televizyondan izlemedin mi?'' falan gibisinden de bir şeyler söylüyor..

Haberin Devamı

Ama dedim ya organizeyşın sıfır..

Adam Tolunay'a ''Git başımdan'' der gibi bakıyor..

Sonunda araya birileri giriyor, aynen Türkiye'de olduğu gibi adamını bulan muamelesi çalışmaya başlıyor, Tolunay ile eşi de stada giriyor..

Tabii bu arada aynı kapıdan bakan, bakmayan, milletvekili, sanatçı, bizim Acun Ilıcalı falan gibisinden gayet ayrıcalıklı insanların birer birer geçtiğini söylemeliyim..

Sonunda ezilme tehlikesi atlatarak ben de içeri girmeyi başarıyorum..

İçeri girer girmez gördüğüm ilk kişi hakem Kuddusi Müftüoğlu.. Bana bakıyor, selam veriyor ama öyle tahmin ediyorum bir yandan da ''Ulan ben bunu nereden tanıyorum acaba?'' diyordur kendi kendine..

Haberin Devamı

Koltuğuma gelip oturuyorum.. Stadın dörtte üçü Türk, sadece bir kale arkası ile biraz da yan tarafta garibim Portekizliler bulunuyor..

Şimdi bir yurt dışı maçına, hem de milli takım maçına gitmişseniz yapılan tezahüratlar hep aynıdır;

-''En bğüyüüüükkk Türkiye.. Kırmızııııııııı-Beyaaazzzzzzz... Haydi bastııııırrrr..''

Emin olun başkası yok..

Arada bir 'Türkiye aşkına, herkes ayağa'' diye de bağırıyorlar ama bir süre sonra ayağa kalkan falan da olmuyor..

Geliyoruz maçın başlama saatine..

Dünya yüzünde herhalde bizim kadar daha birinci saniyeden itibaren takımın geleceğini gören başka bir millet yoktur herhalde..

Dakika 1:

-''Bu takımdan bir şey olmaz.. Nihat bugün eski günlerindeki gibi değil.. Şu Tuncay'a bak Tuncay'a.. Fatih Terim sıfır. Böyle kadro mu çıkarılır be sahaya. Arda nerede?. Yedeklere bak. Tümer var. Terim ne bulyor bu adamda...''

Şimdi ben bu yazının en başında ne demiştim;

-''Milli maçı seyirci arasında izlemenin hem iyi, hem de kötü yanları var..''

İşte iyi yanı bu..

Maçı izlemene gerek yok. Yanındakileri seyret yeter.

Çünkü bütün otoriteler orada.

İnanın dakikalar daha zevkli geçiyor..

Hele bir de olayı abartıp, kendini parçalarcasna her pozisyona tepki gösterenler yok mu?.. Onları izlemek daha büyük zevk..

Portekiz maçında bunlardan bir kaç tane vardı. Daha bizim takım atağa kalkmamış, geride top çeviriyor, adam neredeyse kendini tribünden aşağıya atacak.

Bağırıyor;

-''Yuuhhh. At ulan topu ileri at.. Kaçar mı bu da be..''

Yahu be adam ne kaçması. Top daha bizim sahada. Ama gel de anlat..

Bunlar belli ki buraya maç izlemeye değil, küfür edip deşarj olmaya gelmiş..

Bu düzende ilk yarıyı golsüz geçtik. Kiminde umut var, kiminde umutsuzluk.

Tabii Terim'e akıl veren de;

-''Abi Kazım, Hamit, Tuncay, Mevlüt, Gökhan, Nihat, Emre çıkmazsa bu takım yenilir..''

Kardeşim iyi de adamın sadece 3 oyuncu değiştirme hakkı var. Sen kalkmış 7 kişi sayıyorsun..

Ama Allah'ı var, Gökhan Zan sakatlanıp çıkınca, yerine Emre Aşık girince herkes olacakları tahmn eti;

-''Hah tamam. Bu Emre ya penaltı yaptırır ya da gol yedirir. Görürsünüz..''

Ulan ne kadar şom ağızlı varsa etrafıma toplanmış..

Bunu der demez Portekiz'in golü geldi mi?..

Artık ''Ben dememiş miydim'' diyenlerin çokluğunu siz tahmin edersiniz..

Sonunda, küfürle, isyanla, maçın sonu geldi..

O arada bir gol daha olmaz mı?..

Tribündekiler koptu tabii;

-''Terim istifa.. Yuuuuhh. Böyle takım olur mu?.. Ne işiniz var ulan sizin buarada?..'

İyi de arkadaş. Asıl senin ne işin var burada?. Çok istemiyorsan, takımına güvenmiyorsan gelmezsin buralara olur biter..

Ama kabahat bunlarda da deÄŸil..

Sonradan farketim ki tribünlerin büyük bölümü federasyonun sponsorlarına dağıttığı bedava bilet organizasyonundan buraya gelenler..

Yani adam hem para vermemiş, hem de daha birinci saniyeden küfre başlıyor..

Onun için dedim ya. Bu işin bir kötü tarafı da stattan psikopat olarak ayrılmak..

Hele bir de Atilla ile birlikte stattan Cenevre tren istasyonuna kadar 45 dakika yürüdük mü?.

İşte o daha çok koydu bize..

Maç bitti, Zürih'e tam 8 saatte ulaştık..

Ben psikopat olmayayım da kimler olsun..

Takım mağlup, seyirci kötü, otobüs, taksi, tren yok..

İsviçre'ye ayak bastığımdan bu yana daha güneşin yüzünü görmedim. Hava soğuk ve hep yağışlı.

Vallahi milletin dediği gibi ''Oganizeyşın ziro..''

Ben de ziro.. Hem de binlerce..

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!