Öldükten sonra doğan adam

Yádında mıdır, doğduğun günler

Sen ağlar idin güler idi alem

Bir öyle ömür geçir ki, olsun

Mevtin sana hande, aleme matem

Bebek doğduğunda ağlar. Onu gören herkes sevinir ve güler. Ama bebek serpilip büyür. Ve büyürken öyle bir ömür geçirir ki, bir dakikası boşuna değildir. Bilgilenir, bilgisiyle öyle bir büyür ki, giderken işini tamamlamış olanların keyfiyle gülümser ama ardından bu kez herkes ağlar.

Aykut Barka, giderken alemi matem içinde bırakacak bir ömür geçirenlerden. Fakat, işini tamamlamış mıydı? Son noktayı koymuş muydu? Mevti kendisine hande olmuş muydu?

Evet, bence olmuştu. Hem de öyle bir oldu ki, Aykut Barka'yı unutmak şöyle dursun, yaptığı işi de unutamayacağız. Afyon depremiyle birlikte anacağız. Daha doğrusu 'deprem' denildiğinde aklımıza gelen ilk isim o olacak. Ve bütün bunların üzerine onun çalışmalarını hızlandıracağız. (Yani ben, depremle ilgili çalışmaların bundan sonra daha ciddi bir boyutta sürdürüleceğini umuyorum!)

Barka'nın yazgısı kendisini takip ediyor. Çok önemli bir misyon üstlenmişti. Kendisi biliyor muydu, bilmiyorum ama bizler bilmiyorduk! Pek de önemsemiyorduk.

1999 yılı Ağustos'unda yaşadıklarımızı unutmaya başlamış ve ekonomik depreme kendimizi kaptırmıştık. Ama Barka bu tarihten sonra çalışmalarını daha da hızlandırmıştı, öyle ki hakkında pek çok dedikodular yayılmaya başlamıştı. Onun idealini anlamayan ve enerjisine yetişemeyenler, yaptığı çalışmaların ardında kimbilir neler arıyorlardı!

Kamuoyunu bilgilendirmek için kendi kariyerini bile düşünmeden verdiği bilgilerin şimdi değerini anlıyoruz. Ve daha başka şeyler de öğreniyoruz.

Karmaşık ve çok çeşitli düşünebilme yeteneğimizin önümüzde duran basit gerçekleri algılamamıza nasıl engel olduğunu anlıyoruz. Ve bütün bunları o öldükten sonra idrak edebiliyoruz, ne yazık!

Sanki, açık, seçik ortaya konulan ideal uğruna yapılan çalışmalarının değerini kavrayabilmemiz için Barka yaşamaktan vazgeçmiş gibi geliyor bana. Mal varlığı ve ekonomik zorluklar içinde bulunduğunun ortaya çıkması, bizler için çok acı bir gerçek.

İçim acıyor. İnsan olarak ve bu toplumun bir ferdi olarak, gerçekten sahip çıkılması gereken değerli bir bilim adamını ihmal ettiğimiz için... İçim acıyor, onu maddi kaygılarla başbaşa bıraktığımız için... Umarım bundan sonra daha dikkatli oluruz!

Halbuki bizleri deprem felaketine karşı ciddi bilgilerle donatabilecek bilimsel çalışmalarını rahat rahat yapabilmesini sağlayabilirdik ve böylece yaşamaktan vazgeçmesine engel olabilirdik, diye düşünüyorum. Ve daha başka düşünceler zihnime hücum ediyor ama bunları anlatmanın şimdi yeri değil. Belki bir başka günün konusu olabilir bu düşünceler. Şimdi geçmişte yapamadıklarımıza hayıflanmanın sırası değil. Zaten Aykut Barka'nın toprağa verileceği gün mesaj geldi! Afyon'da deprem oldu.

Depremler daima oluyor ve olmaya devam edecek. Esas olan felaket! Ve Afyon depremi, bir felakete neden oldu! İnsanlarımızı kaybettik. Neden?

İşte, Aykut Barka'nın misyonu! Gölcük felaketinin ardından tanıdığımız Barka'yla bütünleşecek ve depremi ciddiye almamıza neden olacak Afyon felaketi...

Aykut Barka öldü ama asıl şimdi doğdu! Öldükten sonra doğanlardan biri o! Yazgısı onu yeniden doğurdu.

Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü, 'Prof. Dr. Aykut Barka'nın adını şehir hatları filosunun en büyük gemisine verdi. Bundan böyle çok sevdiği Boğaz’da tur atarken göreceğimiz Aykut Barka adıyla deprem felaketlerini tekrar tekrar hatırlayacağız. Ve kimbilir belki de şimdiye kadar yapamadığımızı yapıp ilgili kişilere görevlerini hatırlatacağız. Hatta yaptıracağız diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları