Her ay üç ayrı tablo düzenliyorum. Birinci tablo, başvuruların iletilme yöntemiyle ilgili. İkincisi başvuruların konuları, üçüncüsü de haber eleştirilerinin dağılımını kapsıyor.
Bu tabloları, her yıl sonunda bu köşede toplu olarak yazıp okurların da bilgisine sunmayı planlıyorum. Ancak bu hazırlığa yeni başladığım için bu yıl eylül, ekim, kasım ve aralık aylarının toplamını verebileceğim.
Bu dört ay içerisinde toplam 1.435 okur başvurusu geldi. Okurlar, en çok elektronik yöntemi tercih etti. Başvuruların 651’i elektronik postayla, 221’i Hürriyet web sayfası üzerinden gönderildi. 550 okur telefon etti, 13 okur da mektup gönderdi.
Okur başvurularını haberler, internet, yazarlar, ilanlar,
bulmaca, promosyon, teknik sorunlar/dağıtım, bölge ilaveleri, Avrupa Hürriyet olarak sınıflandırdım. Başvuruların 403’ü öneri ve bilgi istemli, kalan 1032’si ise eleştiri niteliğinde.
Tabii bu dört aylık eleştirilerin büyük bölümü haberlerle ilgili. Okurlardan gelen 498 eleştirinin konularına göre dağılımları da şöyle sıralanıyor:
“Spor 127, Siyaset 93, Yazım hatası 62, Dış haberler 42, Yargı-Güvenlik 41,
Magazin 32, Ekonomi 32, Aktüalite/Ekler 27, Sağlık 17, Fotoğraf 14, Eğitim/Kültür 11.”
Sanırım bu rakamların yorumunu yine okurlara bırakmak daha doğru olacak...
‘Hayata dönüş’e gazetecilik desteği
11 yıl önce Türkiye genelinde 20 cezaevine panzerlerle, helikopterlerle düzenlenen operasyonlarla ilgili olarak bu yıl da 19 Aralık’ta protesto gösterileri düzenlendi. “Hayata dönüş” adı verilen bu operasyonlarda yaşamını yitiren 30 tutuklu ve hükümlü anıldı.
19 Aralık ile ilgili açıklamaların, protesto eylemlerinin Hürriyet’te haber olmaması dikkatini çekmişti Aydoğan Karsız adlı okurun. “Hürriyet, o zaman da bu operasyonlara destek vermişti. Bari şimdi o insanlık ayıbını kınayan insanların girişimlerini görmezden gelmeseydi” diyordu.
Aslında bu konuyu geçen hafta yazacaktım. Ama Fransa’daki gelişmeler ve gazeteci tutuklamaları nedeniyle bu haftaya ertelemek durumunda kaldım.
Okurun bu eleştirisini yanıtlamadan önce Hürriyet arşivine girip, o günkü gazeteleri karıştırdım. İki de askerin yaşamını yitirdiği operasyonun ertesi günü, Hürriyet, birinci sayfasını tamamen bu olaya ayırmıştı. 20 Aralık 2000 tarihli Hürriyet’te “Devlet girdi” manşeti altında “Devlet, 10 yıldır giremediği cezaevlerine, dün sabaha karşı ‘Hayata dönüş operasyonu’ ile girdi. Terörün hakimiyeti ve ölüm orucu direnişi kırıldı” spotu göze çarpıyordu. İlk sayfadaki diğer başlıklar ise şöyleydi: “Kalaşnikof’la ateş açtılar: Terörist cezaevine Kalaşnikof ve el bombası bile sokmuş”, “Telefonla yak emri: Bayrampaşa’daki örgüt liderlerinden birinin, operasyon başladıktan kısa bir süre sonra Bartın Cezaevi’ndeki militanları telefonla arayarak talimatlar verdiği saptandı”, “Çanakkale’deki şehit er, çelik yelek kurbanı”, “Çavuş, yanan militanı kurtarırken şehit oldu”, “F Tipi cezaevine 234 kişi nakledildi.”
21 Aralık’ta da başlıklar ilk günkünden farklı değildi. Manşette “Yaktıranda sıyrık yok/ Bayrampaşa operasyonuna katılan bir asker Hürriyet’e açıkladı: Militanların üzerine benzini bizzat örgüt liderleri döktü ve kibriti çaktı” haberi vardı. 22 Aralık’ta “Hayata kaçış/ Çanakkale’de direnişin kırıldığı an”, 23 Aralık’ta, “Ortaçağ gibi/ Çanakkale Cezaevi’nde yakılan militanın görüntüleri, terör örgütünün vahşi yüzünü ortaya çıkardı” başlıklı haberler verilmişti.
Sanırım bu başlıklar o haberlerin niteliğini yeterince anlatıyor. Hemen hepsi güvenlik güçlerinin verdiği bilgilere dayanıyor; operasyona destek veriliyordu. 19 Aralık öncesinde verilen haberleri de taradım. “Bir sapan eksikti” ve “Vebaline katlanırlar” manşetleriyle örnekleyeceğim o haberler, operasyonun gelmekte olduğunun işaret fişekleri gibi. Halbuki gazetecilerin her olaya bağımsız bir gözle, nesnel ölçülerle ve tabii insani kaygılarla yaklaşması gerek. Bunu yapmak yerine devletin penceresinden, hele güvenlik güçlerinin gözüyle bakılırsa olaylara çok sorunlu metinler çıkar ortaya. Ayrıca gazetecinin, devlet eliyle de yapılsa şiddeti hiçbir koşulda desteklememesi, buna gerekçe üretmemesi gerekir.
Özkök’ten araç düzeltmesi
“PAŞA’YA makam aracı jesti” başlıklı haberde Başbakan Erdoğan’ın, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e makam aracı tahsis edilmesi için devreye girdiği belirtiliyordu.
27 Aralık’ta çıkan bu haberde eski Genelkurmay Başkanlarından Hilmi Özkök’ün de “zırhlı Mercedes makam aracı” kullandığı yazılmıştı. Özkök, “yanlış olduğunu” vurguladığı bu bilginin düzeltilmesini istedi:
“Ben 2006 yılında emekliye ayrılmamdan beri S40 Volvo aracı kullanmaktayım. Bu standart ebattaki araç isteğim üzerine ülkemizde sonradan zırhlandırılmıştır. Haber Hürriyet’e atfen birçok yayın organında yer aldığından, hakkımda yanlış değerlendirmelere yol açabilecektir.”
Aynı haberle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı da “Araç tahsisinin Başbakanlıkça yapılması söz konusu değildir. Sayın Koşaner’e bahse konu araç da Mart 2011’deki bir genelgeye istinaden Genelkurmay tarafından temin edilmiştir” düzeltmesi yaptı.
Ama Koşaner’e araç tahsisinin gecikmesi, sorunun Erdoğan’ın talimatıyla Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın girişimleriyle çözülmesi konusuna itiraz edilmedi. Koşaner’in beş ay sonra gönderilen aracı kullanmaması konusunda da bir değerlendirme yapılmadı. Kaldı ki haberin en çarpıcı yanlarıydı bunlar.
Okurdan kısa kısa
Levent Evkuran: Haldun Taner’in kemikleri Hürriyet’in (26 Aralık) ikinci sayfasında sızladı: Keşanlı Ali, “mongol” değil “morgol” gömlek giyerdi.
Sinan Aydın: 21 Aralık tarihli gazetenizin baş sayfasındaki “Aşk SMS’ine 2.5 ay hapis” haberinin başlığında bariz bir yazım yanlışlığına rastladım. “Aşkımız mevyesini verdi” şeklindeydi. Tabii ki, doğrusu “meyvesini” olacaktı.
İsmail Dilek: 28 Aralık’ta Hürriyet Ankara ekinde “Çayırhan’da hammadde sevkiyatı başladı” başlıklı haberde Nallıhan’a bağlı olan Çayırhan Beldesi Beypazarı’na bağlı olarak yazılmıştır. Bunun düzeltileceğini umuyoruz.
Tolga Sürel: Beşiktaşlı bir okur olarak maç sonrası yorumlarını merakla bekleyeceğimiz bir
Beşiktaş yazarı olmamasını eksiklik olarak görmekteyim. Hakan Ünsal ve Altan Tanrıkulu gibi kaliteli bir Beşiktaş yazarı bekliyorum.
Rabia Apaydın: İş arkadaşlarımla gittiğim eğlencede sadece ben ve bir iş arkadaşımın yanyana olduğu fotoğraf, hasbelkader çekilip benden izinsiz olarak 15 Aralık’ta Hürriyet Çukurova ekinde yayınlandı. Özel hayata saygısızlık ilkesi ile hareket eden bir muhabiriniz olduğu için sizi kınıyorum.
Oğuz Bilgin: Kültür sanat sayfasında, 13 Aralık’ta dokuz Türk sanatçının 500 kişilik uluslararası listeye girdiğine dair bir haber yayımlandı. Ancak başlık ve spottan farklı olarak haberde sekiz rakamı vardı. Merak edip adı geçen ‘artprice’ sitesine baktım. Ne tuhaf orada da sekiz kişi vardı ve ‘Bubi’ diye bir isim yoktu. Ün yapmasını istediklerinizi siz mi ekliyorsunuz listeye?
NOT: Haberdeki sekiz rakamı yanlış olmuş, dokuz olması gerekirdi. Ama Bubi’nin ismi, o sitede 493. sıradaydı; sonradan eklenmesi söz konusu değil.