O benim canım İlhan Abim

BAŞINDAN sanki hiçbir şey geçmemiş gibi, bildiğim şakacı üslubuyla, "Gördün değil mi, kim daha ünlüymüş, hepinizi nasıl solladım" derken, gülümsemesi eksik değil.

O İlhan Selçuk, benim kuşağımın ve büyük çoğunluğun İlhan Abi’si. Ama, benim için İlhan Abi çok özel. Gazeteciliğe adım attığım 1973’ten bu yana, Cumhuriyet, Milliyet ya da şimdi Hürriyet’te o benim canım İlhan Abim. AB, özelleştirme ve daha başka konularda, siyasal bakış açılarımız farklı. Ama, o benim canım İlhan Abim.

Özel yaşamında karınca ezmez, insana dair her ayrıntıya müthiş duyarlı, herkesin derdiyle ilgili, ülke sorunlarıyla yüklü. "İlhan Abi, gözaltında ne hissettin ve düşündün" diye sorduğumda:

"İnsan daha filozof oluyor. Toplumun tepkisini görünce, inandım ki, Türkiye daha iyi olacak".

SIRADAN SOHBETLER

Polisler sabahın köründe koluna giriyorlar, gözaltına götürüyorlar, ama öte yandan, "Biz sizi çok severiz, sayarız İlhan Abi" demekten kendilerini alamıyorlar.

İlhan Selçuk’un evinden götürülüş biçiminden, gözaltındaki saatlerine kadar her ayrıntı, bir garabet silsilesi. O saatte evden alınışına savcı, "Ben İlhan Selçuk’u getirin, dedim ama, o saatte getirin demedim" sözüyle kamuoyundaki tepkileri karşılıyor.

İlhan Abi kendisine yöneltilen sorulara çok şaşırıyor. Dün bana:

"Şimdi seninle konuşuyoruz ya, zaman zaman dalga geçiyoruz, mesela, memleket dibe vurdu, diyoruz. Telefonları dinliyorlar, bana bunu bile sordular, ne demek dibe vurmak, diye. Sıradan sohbetler iddia olarak, örgüt bağlantısı olarak karşıma çıktı."

Aramada polisler, özel mektuplara kadar evini altüst ediyor, ama bir şey bulamıyor. Ne bulacaklar ki?

GERİLİMİ DÜŞÜRMEK

Peki, neden? İlhan Abi:

"Bu çok büyük bir operasyon. Çok başka yerlere uzanan ilişkiler aranıyor olabilir. Öyle sorular sordular ki, çok garip, ben de onlara sorma ihtiyacı hissettim. Benim sorularıma verilen cevaplardan ortaya çıkardığım bu."

Türkiye, İttihat Terakki’den bugüne kadar görmediği bir hesaplaşma içinde.

Kapatılma sendromuyla AKP’nin saldırmadığı çevre yok, halkın yarısından çoğu ise, haklı olarak, laiklik elden gidiyor kaygısında. Tayyip Erdoğan’ın tutumu burada önemli. Dünkü Cumhuriyet’in başyazısı o tutumu eleştiriyor:

"Hükümetin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan, Ergenekon dosyasında taraf rolü oynamaktadır; yargıyı etkilemeye çalışmaktadır."

Ülkenin en saygın yazarlarından biri gözaltına alınıyor, sonra serbest bırakılıyor. Siyasal düşünce ve yaşam tarzı arasında dağlar kadar fark olsa bile, ülkenin Başbakanı arayıp, geçmiş olsun, demek nezaketinde bulunmuyor.

Erdoğan gerilimi azaltacakmış. Gerilim böyle azalır. Yoksa, her çıktığı kürsüde, gerilimi azaltmak adına, her önüne gelene yüklenmekle değil.

İlhan Abi sana geçmiş olsun. Ya Türkiye?

Dünya basınında yanlış yorumlar

PEK çok yabancı gazete ve TV’nin Türkiye’de muhabiri var.

Türkiye ile ilgili, değişik alanlarda röportaj ve haberler yayınlıyor. Zaman zaman bizlerin de dikkatini çeken yazı ve yorumlar.

Ama, son dönemde ciddi yorum hataları var. Örneğin, Ergenekon nedeniyle son gözaltıları bir İngiliz gazetesi, "eski tüfeklerin hesaplaşması" yorumuyla veriyor.

Ne alakası var? Eski tüfek, yılların solcusu, bir zamanlar aktif, şimdi solculuğunu yine koruyan, ama köşesine çekilmiş anlamına geliyor.

1- İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının köşelerine çekilmekle ilgisi yok. Perinçek hálá parti başkanı, İlhan Selçuk yazar.

2- Karşıdakiler eski değil. Sonradan türeyen sağcı siyasiler.

Sadece o İngiliz gazetesi değil, dünya basını genel olarak Türkiye’de olup biteni anlamakta zorluk çekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları