Normal ne? Anormal ne?

Hırvatistan kadın voleybol milli takımının seksi pozlar vermesi, ülkeyi birbirine katmış.

Ülkeyi değil de, o kadınları gayet iyi anlıyorum.

İnsan, seksi poz vermek isteyebilir.

Ben bunda anormal hiçbir şey göremiyorum.

Gerçi artık, benim dışımda herkesin "normal" olduğuna kanaat getirmiş bulunuyorum.

Galiba "anormal" olan benim.

Şöyle ki, dünya kadın nüfusunun büyük bir kısmı kendini kapatmak, örtmek, gizlemek istiyor.

Erkeklerin bakışlarından rahatsız oluyor.

İtici buluyor.

"Gözleriyle beni soydu ne iğrenç filan!" diyor.

Ben?

Evet evliyim, kocama bağlıyım, anne olmaya bayılıyorum.

Ama Hırvatistan voleybol takımı gibiyim!

Erkeklerin bana bakması "zaman zaman" hoşuma gidiyor.

Hayır yalan söylüyorum, "genelde" hoşuma gidiyor.

Yok, bu da doğru değil, çok istisnai durumlar dışında "hep" hoşuma gidiyor!

Dubai’de daha az bakıyorlar diye üzülüyorum.

İstanbul’da daha bakımlı dolaştığım için midir gazeteci olduğum için midir nedir daha çok bakıyorlar, bayılıyorum. "Oh" diyorum, "Şahane bir şey bu! Ben yaşıyorum, varım, kadın olarak beğeniliyorum, arzulanıyorum..."

Bir sürü adam ve kadına tuhaf gelebilir ama beni sadece sevgilimin arzulaması yetmiyor.

Mümkünse dünyanın geri kalanı da arzulasın istiyorum!

Niye böyleyim bilmiyorum.

Ama bana sanki doğalı, normali buymuş gibi geliyor.

Bir erkek dergisi "Sizi kapak yapabilir miyiz?" dedi, "İstediğiniz fotoğrafçı sizi çeksin, tabii ki çıplak pozlar değil ama seksi pozlar..."

Aman Allah’ım birbirinden estetik pozlar geldi aklıma.

Ama tabii ki "Hayır" dedim.

İçim kan ağlayarak.

Tabii ki isterim profesyonel fotoğraflarım olsun, kapak olayım, şahane durayım, kızım baksın "Annem de hiç fena değilmiş!" desin.

Ama işte olmuyor, uygun düşmüyor.

Yasak.

Her şey yasak.

Evli kadın olunca, bu tür şeyleri yapamazsın.

Hele anne olunca hiç.

Kocan dışında bir adamı da beğenemezsin, hele flört, hiç edemezsin.

O da edemez.

Birlikte mezara gireceksiniz!

Birtakım arkadaşlarım şimdi "Bana bak artık 40 oluyorsun, üstelik annesin, seksi kadınlara öykünmekten vazgeç!" diyor.

Neden?

Ben de bunu anlamıyorum.

Bize öyle öğretildiği için mi?

Ben yaşlanınca değişmek istemiyorum ki.

Yandık.

Bana her şey, normal geliyor.

Sizin bana şaşırmanız dışında..!

Bana Zaman Gazetesi’nde yazı yazdırırlar mı?

Ahmet Hakan geçen hafta bence çok önemli bir meseleye değindi.

Nihal Bengisu gibi bir yazarın, bütün o donanımıyla, Zaman Gazetesi dışında bir gazetede de köşe yazabilmesi gerektiğini söyledi.

"Kafasındaki örtü yüzünden daha çok dindar kesime hitap eden gazetelerde yazmak zorunda mı?" dedi.

Kendisi ile kıyasladı, "Ben bir erkek olarak bu klişeyi kırabildiğime, Hürriyet’te yazabildiğime göre o neden yapamasın?"

Beni heyecanlandırdı bu fikir.

Bütün yüreğimle destekliyorum.

Ben de çok seslilikten, çok renklilikten yanayım.

Ancak böyle ileriye gidebileceğimize, gelişebileceğimize inanıyorum.

Ama bu işler tek taraflı olmuyor.

O zaman da benim gibi düşünen kadınların da Zaman Gazetesi’nde yazabiliyor olması gerekiyor.

Öyle değil mi?

Yanılıyor muyum?

Onlar benim gibi kadınları yaşatırlar mı?

Mesela yukarıdaki yazımı gazetelerine basarlar mı?

Hiç sanmıyorum.

Zaman Gazetesi yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, spor sayfalarında kadın sporcuların fotoğraflarının bir iki kez sansüre uğradığını söylemişti. (Öyle kadrajlıyorlar ki, kadın atletin çıplak bacağını görmüyoruz biz.) Bu konuda ona eleştiri getirince, itiraz etmedi, "Evet, birkaç kez olmuş, ama kasıtlı değildi" dedi.

Onun iyi niyetine inandığım için bu işi köpürtmedim.

Ama sonra, Hıncal Uluç beni eleştiren bir yazı yazdı.

Şunu kabul etmek gerekiyor ki, ne yaparsak yapalım, iki ayrı zihniyet söz konusu, ben de istemiyorum ayrı dünyaların insanları olalım.

Ama öyleyiz.

Yanlış anlaşılmasın, Nihal Bengisu ile ben aynı gezegene aidiz.

Onun kapalı beni açık olmam bir şey değiştirmiyor, bir kere röportaj için bir araya geldik, üç dakika sonra sanki 40 yıldır tanışıyor gibiydik.

Sorun, kadınların arasında yaşanmıyor zaten.

Sorun, erkekler arasında yaşanıyor.

Çarşaf içime sinmiyor!

(Oldu mu baba?)


Babam aradı.

"Bak kızım" dedi "Sen yıllar evvel İran’a gittin kara çarşafı protesto etmek için kırmızı çarşaf giydin. O zaman karşıydın kara çarşafa, şimdi de ol, CHP’nin bu açılımına itiraz et, baban olarak senden bunu rica ediyorum."

Sonra Türkiye’nin siyasi geleceğiyle ilgili fikirlerini bana anlatmaya başladı.

Sözünü kestim:

"Babacım" dedim "Belki ayıp ama ben inanılmaz sıkılmış durumdayım. Başörtülü kadın, çarşaflı kadın... Bana ne ya, kim ne isterse giysin, Dubai’de çarşaf giyen de var, bikini giyen de, açığı da kapalısı da hepsi bir arada... Demek ki, İran ve Suudi Arabistan modeli dışında modeller de var. Bana ’Örtünmek güzeldir’ yapmıyorlarsa, umumi tuvaletlerde ayaklarını burnuma sokup abdest almıyorlarsa ama abdest almak isteyenler için yerler de yapıyorlarsa, herkes dilediği gibi yaşayabilecekse ben karışamam kimin ne giyeceğine. Deli miyim niye karışayım? Kimse de bana karışmasın. Yine de illa duymak istiyorsan, evet çarşaf içime sinmiyor. Ama sinmemesi bir şeyi değiştirmiyor..!"
Yazarın Tüm Yazıları