Nereye kadar?

PRAG

NEREYE
kadar? Bir grup Kıbrıslı Türk ve Rum gazeteciden Kıbrıs'taki son gelişmelerle ilgili izlenimlerini dinleyince, nereye kadar? sorusuna yanıt aradıkları anlaşılıyor.

Prag'da bir toplantıda Türkiye ve Yunanistan'dan gazetecilerin katıldığı bu toplantıda sınırlar açıldıktan sonra yaşananları, karışık duyguları, vuslat, hayal kırıklığı, yeni dostlukları dinledik.

Bazı Rum gazetecilere göre, Kıbrıslı Rumların, hükümetin telkinlerini kulak ardı ederek yığınlar halinde kuzeye geçişi, Kıbrıslı Türklerin çözüm talebiyle yaptıkları gösterilere bir yanıt, dayanışma mesajı.

İlk günlerin duygusallığı geçiyor. Ada'nın iki sahibinin mülkiyet hakkı iddiaları duyguların önüne geçmeye başlayacak.

Dinlediğim hikayelerde, birbirlerine ikinci anahtarını verenleri, ‘‘Bu ev senin, gel kal’’ yaklaşımlarını sıklıkla duydum ama Türkler ve Rumlar kendilerine ait gördükleri yerlerde ‘‘misafir’’ olmayı ne zamana kadar kabul edecekler.

Yasal sistemin koruması olmadan ‘‘Herkes kendi sorununu çözsün’’ demekle ‘‘Orman Kanunları’’ düzenine, yani karmaşaya davetiye çıkartmış olmaz mısınız?

* * *

İKİ tarafın, bu geçişler sırasında birbirleri ile işbirliği yapmadıkları bunun da güvenlik, düzen açısından sakıncalar doğurduğu anlatılıyor.

Geçiş noktalarının iki ucunda otomobillere aynı anda geçiş izni verilmesi gibi.

Tanımadığın devlete pasaport göstererek sınır geçmek ya da seni tanımayan devletin pasaportunu almak için kuyruklarda beklemek (Kıbrıs pasaportu için başvuran Türklerin sayısı hakkında 20 binlere kadar çıkıyor iddiaları var) bir yere kadar.

Bunun Kıbrıs Türk mahkemelerinde davalar açmaya varmasını, bu yolla Kıbrıs Türk devletinin dolaylı yollardan tanınmasını beklemek aşırı iyimserlik.

Aynı şey karşı taraf için de geçerli. Avrupa Birliği vatandaşlığı karşılığında Kıbrıslı Türklerin ‘‘azınlık’’ haklarına razı geleceklerini hiç sanmıyorum ben.

Eninde sonunda herkes kendi istediği çözümü dayatacak. Bu da sanıldığından daha da zorlaştıracak durumu.

O noktada güç oyunları girecek devreye ve belirsizliklerle ilerleyen bir süreci güçlü olan istediği gibi yönlendirecek.

Bugüne kadar çözüm istemiş olan Türk gazeteciler bu endişeyi paylaşıyorlar.

Türkler ve Rumlar, ‘‘Şimdi balayı yaşıyoruz. Ama balayından önce resmi bir kayıt yapılır adettendir. Biz onu yapmadık’’ diyorlar.

* * *

IRAK savaşından sonra Türkiye net bir görüntü vermiyor. Nereye yöneliyor? Karar oluşma sürecinde tıkanıklık mı yaşanıyor? Çok başlılık neden aşılamıyor? sorularıyla sık karşılaşmaya başladım.

Parlamentoda bu kadar güçlü bir hükümetle belirsizliğin bu denli ağır basması tuhaf bir durum.

Hükümet kararlarını hayata geçiremediği için palyatif çözümlerde uzlaşıyor.

Kıbrıs'ta çözümsüzlük perdesinde delikler açarak bir yere varılır mı? Varılır belki ama o yerin neresi olacağını bilmek mümkün değil.
Yazarın Tüm Yazıları