Ne olacak bu sporun hali?

Güncelleme Tarihi:

Ne olacak bu sporun hali
Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2013 18:51

Bir tarafta doping, diğer tarafta şike. Spor, bataklıkta çırpındıkça batıyor. Peki ne yapmak lazım?

Haberin Devamı

Eğer eleştirel bir futbol yazısı yazıyorsanız Yiğiter Uluğ'nun dilimize hediye ettiği 'Futbol asla sadece futbol değildir' klişesini kullanmazsanız eksik kalır sanki yazıklarınız. Çünkü Yiğiter Uluğ anlatmak istediklerinizi aslen bir cümle ile özetlemiştir. Lakin bu bir futbol yazısı değil yine de bu tabiri eğip bükül kullanmazsak bu yazı da eksik kalır. Zira artık yalnızca futbolun çarpıklığından bahsedersek diğerlerine ayıp etmiş (!) oluruz. ‘Spor artık sadece spor değil’miş idrak ettiriyorlar.

Şöyle bir yakın zaman zihin taraması yapalım. Parça parça bütün sporlar nasıl güzümüzün önünde beyazdan siyaha doğru gitti ona bakalım. Aslında Türkiye’nin kabusla tanışması 3 Temmuz’a dayanıyor. İşte biz o gün anladık tozpembe gösteren gözlüklerimizi çıkarmamız gerektiğini. Kısaca değinirsek, dokunulmasının imkansız olduğunu düşündüğümüz futbol kulüpleri başkanlarından birine dokundular. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın teşvik vermek ve şike yapmak suçlamalarıyla gözaltına alınmasından sonra Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’den Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı’ya ve dahi Türkiye futbolunun neredeyse bütün paylaşanlarına adliye yolu gözüktü. Bir yılı bulan süreçte statların ve takımların kimyaları olduğu gibi taraftarın da kimyası bozuldu. Şampiyon kim soruları 3. Dünya Savaşı’nın asli unsuru sayıldı.

Spor hukuku ‘Hakem devam dedi’ tadında bir karar verirken, adli yargı işi daha da karıştırıp, yöneticileri ve yetkilileri vasıtasıyla başta Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın adil olmayan yollara bulaştığını açıkladı. Dedik ya her şey o zaman başladı. Artık salt futbolseverlerin hepsi tutkunu oldukları oyuna şüpheyle bakar oldu. Her Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması sinir harbiyle karışık fiili bir savaşa evrildi. Ama bu topraklarda yaşıyorsanız alışıyorsunuz. Ölüm bile kanıksanıyor Türkiye'de değilse ki sporda şiddet ve illegalite içselleştirilmesin. Lakin bu işin sınır ve futbol ötesi hali artık şu soruyu sormamıza neden oluyor:  Spor nereye gidiyor?

İLK TAŞI ARMSTRONG DEVİRDİ
Gerçek sporseverlerin gözlerinin açılması bir bisiklet efsanesi, belki birden çok kuşağa bu sporu sevdiren isim Lance Armstrong’un kazandığı bütün şampiyonluklarda doping yaptığını gözümüzün içine baka baka 'Kazanamak için doping yaptım. Pişman değilim' açıklaması sağladı. Ne olmuştu da işler bu hale gelmişti. Kanseri yenip bisiklet sporunun zirvesi olarak adlandırılan Fransa Bisiklet Turu’nda tam 7 defa şampiyonluğa ulaşan, yazdığı kitaplarla, attığı
her adımla gençlerin idolü olan Armstrong’un mumunu söndüren yatsıya 2006’da başlatılan Puerto Operasyonu’yla geldik.

Bisiklet sporunu derinden sarsan bu operasyon tam 7 yıl sürdü. 2006’da aralarında bisiklet sporunun önemli simaları Jan Ullrich ve Ivan Basso’nun olduğu 9 isim Fransa bisiklet Turu’nda ihraç edildi. Yaklaşık 59 sporcunun ise zan altında olduğu iddia edildi. Operasyonun ana unsuru ise Doktor Eufemiano Fuentes’ti. 2011 yılına kadar çeşitli isimlerle açılan davlar bir türlü Fuentes’i net olarak suçlamaya yetmiyordu. Çünkü hep arka planda kalmayı başarıyordu Kanarya Adaları’ndan gelen doktor. Ama 2013 yılında yeterli deliller elde edilmiş ve Fuentes’e ‘doping’ değil ama ‘halkın sağlığını tehdit etmek’ten dolayı şebekesinin ana şubesinin bulunduğu İspanya’da dava açıldı. Merkez, Kanarya Adaları’nda Las Palmas’taydı.

HER TOUR ÖNCESİ DOPİNG SARMALI
Bu dava sürecinde Lance Armstorng’un da Fuentes’in müşterilerinden olduğu hatta sadece kendisinin doping yapmadığı, takım arkadaşlarını da bu yola zorladığı ortaya çıkınca, buna bir de Fuentes’e yatırdığı paraların banka hesapları çıkınca ‘Patron’ itirafa zorunlu hale geldi. Bisiklet sporu zaten uzun süredir dopingle eş değer görülürken, her Fransa Bisiklet Turu öncesi ve sonrası 9-10 sporcu doping yaptıkları gerekçesiyle ceza alırken ve hatta bu isimler arasında Alberto Contador ve Frank Schleck gibi üst düzey sporcular da yer alırken Armstrong hem sporun kendisi hem de spor tutkunlarının hepsine en büyük darbeyi vuruyordu. Yani spor sağlık için, profesyonel spor da insanların limitlerini zorlaması için yapılmıyormuş bunu da öğreniyorduk. Hayat, beklediğimiz kadar temiz ve güzel değildi.

FUENTES’İN LİSTESİNDE BİR UZAY TAKIMI: BARÇA
Fuentes’in bize gösterdiği tek gerçek Lance Armstrong’un bir yalancı olduğu ve bisiklet sporun tek suçlu olduğu değildi. Doktorun listesinde uzay takımı olarak ağzımız açık izlediğimiz Barcelona ve İspanya da vardı, dayanıklılığın belki de zirvesi tenis de.

İspanya’nın dopingle savaşta işi ağırdan alması nedeniyle bilemiyoruz tam gerçeği. Ancak Fuentes’in notlarında bu iki takım da var. Hatta Real Sociedad’ın eski başkanı Inaki Badiola, 2001-08 arasında San Sebastian temsilcisine iki doktor tarafından bilinmeyen ilaçların getirildiğini ve bu ilaçlara ödenen paralarının makbuzlarının olmadığını ve bu dönemde Doktor Fuemtes’le çalıştıklarını da açıkladı. Yani o zamanlarda tarihinin en iyi dönemini geçiren Nihatlı, Xabi Alonsolu, Kovaçeviçli, Karpinli Real Sociedad da şaibeli spotlar altına girmiş oldu.

NADAL DA ŞÜPHELİ
Peki ya tenise ve bu sporun yılmaz savaşçısı Nadal’a ne demek lazım. Uzun süren sakatlığı süresince bir çok Grand Slam’de mücadele etme hakkını kaybettiği gibi dünya 1 numarası unvanını da kaybetti İspanyol raket. Ama Fuentes’in listesinin başarında olduğu söylenen Nadal’ın sakatlık değil, bu iddiaların gündeme gelmesiyle kendisini geri çektiği söyleniyor. Yani iddialar onu sararken biz de pamuk ipliğine bağlıyoruz spora dair inançlarımızı.
Son darbeyi ise yine futbol vuruyor. Aşık olduğumuz oyun, birileri için illegal para kazama yoluymuş. Hep duyduğumuz ama 'Yok canım futbolun içindekiler bulaşmaz' dediğimiz bahis şikesi çetesi Europol'un açıklamalarında deşifre oluyor. Avrupa genelinde 380, dünya genelinde toplam 680 maç, Singapur merkezli ve Dan Tan isimli bir kişinin başında olduğu bir çete tarafından bahse meze edilmiş. Sadece maç skorlarıyla alakalı değil. 50 kişinin tutuklandığı, maç sayısının artabileceği, 428 kişinin ‘şüpheliler’ listesinde olduğu soruşturma, futbolun kapkara yüzünü gözümüze sokuyordu. Türkiye de muhataptı 79 maçla bu işe, Şampiyonlar Ligi de. Dünya Kupası maçlarını da sorgulamamız gerekiyordu artık, Avrupa Şampiyonası elemlerini de...

Yani artık bitiyoruz. Bundan sonra ya her kurumuyla savaşmak için sözbirliği yapıp kurtaracağız kötü adamlar tarafından kaçırılan sevgilimizi ya da ağıtlar yakmak için bile çok geç olacak. Kum saatinde kumlar azaldı. Artık karar zamanı.

SÜREYYA AYHAN’DAN ALEMİTU’YA DOPİNG SARMALI
Türkiye’nin dopingle imtihanın da atletizm ve halteri ayrı bir noktaya koymak lazım. Atletizmde yasaklı madde ile taşışımız 2004’de dayanır. Bu tarihte doping testine girmediği için kaybettik belki de en büyük yıldızımızı yani Süreyya Ayhan’ı. Aslında temiz çıkmıştı o tarihte test ancak görevlileri engellediği için ceza almıştı. Sonra ise 2008’de yasaklı madde tespit edildi örneklerinde ve spor hayatı bitti. Tam hayatımızdan çıkarmıştık onu ki bu kez de bir başka başarılı sporcumuz Karin Melis Mey meyletmişti yanlış yola. Uzun atlamada dünya üçüncülüğü kazanan Melis, 2012 Londra Olimpiyatları’nda final hakkı elde etse de yarışmadı. Herkes sakatlık mı acaba derken kötü haber tez yayıldı. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi. Milli atletlerde Meryem Erdoğan ve Alemitu Bekele’nin de yasaklı madde kullandığı teşhis edildi.

HALTERDE YER YERİNDEN OYNADI
Halter ise doping yüzünden Federasyon Başkanı yeni oturduğu koltuğu kaybetti. 2011’de Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu kadın haltercimiz Nurcan Taylan’ın aldığı dört yıllık ceza ile sarsılan halter camiası ardından İzzet İnce ve Bünyamin Sudaş’ın doping haberleriyle adeta yıkıldı. Bunların üstüne Avrupa 23 Yaş Altı Şampiyonası’nda da beş sporcu dopingli çıkınca, Halter Federasyonu Başkanı Hasan Akkuş ve yönetim kurulunun toplu istifa etti.

İTALYA VE ŞİKE
Yakım tarihin futbol adına en büyük şike skandallarından birinde kuşkusuz ki İtalya adı anılmaz zorunda. Şubat 2006'da, Juventus'un genel menajeri Luciano Moggi'nin telefon görüşmeleri sonucunda hakemlerin atanmasında ve yönlendirilmesinde rol aldığı öne sürüldü. Luciano Moggi bu görüşmelerde, İtalya Futbol Federasyonu Hakem Komitesi Başkanı, Fiorentina, S.S. Lazio, Messina gibi kulüplerin başkanları, hakemler ve rakip futbolcularla maçların sonuçlarının değiştirildiği iddiası ile dava açıldı. İş Juve ile kalmadı Milan, Fiorentina ve Lazio da bu sarmalın parçaları olarak ceza aldı. 14 Temmuz 2006’da Juventus İtalya 2. Ligi Serie B'ye düşürüldü. Kulübün son iki şampiyonluk unvanı silindi. Bir sonraki sezon ise -30 puanla lige başlaması kararlaştırıldı. Ayrıca bir sonraki sene UEFA Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını da kaybetmiş oldu.  Milan, Lazio, Fiorentina ve Reggina da lige eksi puanla başlama cezasında çarptırılmıştı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!