Mühendisin cesedi araba bagajında

O sırada partili arkadaşlarıyla yemekte. TV’de öğle haberlerini izliyor bir yandan da. Başbakan Tayyip Erdoğan. Bir kaç yıl önce.

Haberin Devamı

Ekranda bir kaza sonrası haberi. O kazada yedi-sekiz kişi hayatını kaybediyor, ölenlerin cesetleri, ayaklarından kollarından tutularak, üstü açık bir kamyonete atılıyor. Çimento torbası atar gibi.

TV’de bu sahneyi izleyen Erdoğan çılgına dönüyor, hemen valiyi arıyor, ondan hesap soruyor, ölen insanlara gösterilmesi gereken saygı ne ise, onun yapılmasını istiyor.

Önceki gün çok başka bir kaza haberi. Maden ocağında grizu patlıyor.

Grizu patlamasından çıkartılan cesetler soğuk hava deposunda. Hayatını kaybeden maden mühendisi Özgür Seçkin’in cesedi bir arabanın bagajında.

Maden Mühendisleri Odası, ölen arkadaşlarını memleketine götürmek için ambulans arıyor, ama bulamıyor. Cesedi onun için arabanın bagajında.

Durumu çok sonra öğrenen Enerji Bakanı Taner Yıldız mühendislere, “neden beni aramadınız, beni nasıl aramazsınız” diye sitem ediyor, “olur mu öyle şey, ben sabah 05.30’a kadar ayaktaydım” diyerek, üzüntüsünü bildiriyor.

Bakan Taner Yıldız, Başbakanla birlikte İspanya’da. Önceki akşam Türkiye’ye hareket etmeden üç-beş dakika önce, gelen bir telefon kendisine Balıkesir
Dursunbey’deki grizu faciasını haber veriyor.

Yine patlama, yine ölümler.

BAKAN YILDIZ’DAN BİLGİ


Aynı maden ocağında 2006 yılında yine patlama ve yine can kaybı var.

O tarihteki patlama sonrasında ocak kapatılıyor. Enerji Bakanlığı ocağın üretimini bir buçuk yıl durduruyor. 2006, 7 ve 8 yıllarında arka arkaya yapılan denetimler ocakta eksikliklerin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Ocak 2008’de maden ocağında her şey uygun, bir buçuk yıllık aradan sonra Enerji Bakanlığı üretime yeniden izin veriyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız dün sabah kazanın yaşandığı Dursunbey’e giderken, yolda kendisine ulaşıyorum. Yıldız ilginç bir bilgi veriyor:

“İki ay önce Bursa Mustafakemalpaşa’da patlayan maden ocağındaki kazaya ilk müdahale eden ekip, işte bu dün patlayan ocaktan geldi.

Bildiğim kadarıyla, dün patlayan ocakta bütün sistem baştan sona yenilendi. Hava girişleri uygun, emici aspiratörleri yeni, her şey monitörlerden izleniyor, yenilenmiş bir ocaktı”.

O halde, böyle bir ocakta patlama neden? Bakan Yıldız:

“Henüz bilmiyorum, erken konuşmak istemiyorum, acaba işletme hatası mı, teknik eksiklik mi, bilmiyorum, ama maalesef...”

Kaldı ki, bu maden yirmi gün önce Çalışma Bakanlığı tarafından denetleniyor.

HERKES KENDİNE GÖRE


Belki bir anlık kişisel hata, belki dikkatsizlik sonucu başka bir şey, ancak sonuçta 13 insan hayatını kaybediyor.

Bizler bunu bir-iki kez yazacağız, TV’ler bir-iki gün yayın yapacak, açıklamalar birbirini izleyecek, bölge milletvekilleri orada, insanların acısını paylaşacak, işletme ölenlerin yakınlarına tazminat ödeyecek, ortaya farklı iddialar atılacak,  kısaca herkes kendine göre, görevini yapmış hissedecek. Yeni bir patlamaya kadar.

Hatta, günün birinde bilirkişi raporu açıklandığında, “o neydi” diye, hepimiz birbirimize soracağız.

Ben cesedi araba bagajına konulan mühendisi unutmayacağım.

Haberin Devamı

En güvenilir kurum hâlâ ordu

Haberin Devamı

DARBE tartışmaları kime yarıyor? Daha çok iktidar partisine.

Estima Araştırma Şirketi tarafından yapılan anketin bu ve devamındaki sonuçlarını dün bu sütunda yazıyorum.

Sıra bugün aynı anketin başka sonuçlarına geliyor. Kurumlara güven meselesine. Şubat başında yapılan ankete göre;

- Orduya güven yüzde 77

- Emniyete güven yüzde 69

- Cumhurbaşkanına güven yüzde 63

- Meclise güven yüzde 55

- Yargıya güven yüzde 50

- Belediyelere güven yüzde 39

- Siyasi partilere güven yüzde 19.

Geçmiş yıllara göre, güven oranı düşüyor, ama ordu hala en güvenilir kurum olma niteliğini koruyor. Üstüne bu kadar gidilmesine rağmen.

Sıralamada dikkat çeken yargıya güvenin hızla düşmesi. Halkın yarısı yargıya güvenmiyor. Bu güvenin azalmasında neler etkili oluyor dersiniz?  Birileri yargıya güvenin azalması için elinden geleni ardına koymuyor gibi mi? 

Yazarın Tüm Yazıları